“Her zaman hakikati hatırlamak için yazarız. Hakikati tam olarak hatırlayabilmek içinse uydururuz.”
- Luis Fernando Verissimo, Borges ve Sonsuz Orangutanlar
Monokl Yayınları’nın bir solukta okunan incecik kitapları var. Dıştan incecik görünen fakat içerikte edebi incelik yüklü bu kitaplar gerçek bir okuma şöleni sunuyor. Luis Fernando Verissimo’nun (1936) kaleminden çıkan Borges ve Sonsuz Orangutanlar onlardan biri. Yasemin Ertuğrul tarafından çevrilen eser yüz dört sayfadan oluşuyor. Latin Amerika edebiyatı içinde özgün bir yere konumlandırabileceğimiz kitap kendine has kurgusuyla dikkat çekiyor. Eserde, ‘ben’, ‘sen’ ve yer yer ‘o’ anlatıcı tekniğini bir arada kullanmış yazar. Dolayısıyla alışılmışın dışında bir anlatıma sahip. Bu yapısıyla kurguda iki ana karaktere yer verilmiş diyebiliriz. Metinde ‘ben’ anlatıcı kişi çevirmenlik ve yazarlık yapan Vogelstein karakteriyle, ‘sen’ anlatıcı kişi ise Jorge Luis Borges (1899-1986) üzerinden oluşturulan karakterle işlenmiş. Vogelstein, II. Dünya Savaşı öncesi Almanya’dan ‘kaçabilen’ Yahudiler’dendir. Babası bir Alman’dır ve koruyacağını söylediği annesi onun yanında, Nazi Almanyası’nda kalmıştır. İki teyzesiyle birlikte Latin Amerika’ya geldiklerinde henüz çocuktur. Vogelstein teyzelerinden biriyle Porto Alegre’de (Brezilya) kalmış, diğer teyzesi Buenos Aires’e (Arjantin) gitmiştir.
Batı menşeili ‘kurgu’ eserlerde (mağdur) Yahudi vurgusuyla çok fazla karşılaşırız. Bu vurguyu Yahudi olsun ya da olmasın bir çok yazar yapar. Benzer durumlarla her karşılaşmamda Holokost Endüstrisi adlı kitabı hatırlarım. Holokost Endüstrisi, ebeveynleri II. Dünya Savaşı’nın bütün acımasızlığını yaşamış olan Yahudi kökenli Norman Finkelstein’a (1953) ait bir kitap. Finkelstein eserinde “Yahudilerin savaşta yaşadığı acıların sermayeye çevrilmesine yaptığı itirazı” dillendirir. Edebi açıdan nitelikli olmasına rağmen ne yazık ki Borges ve Sonsuz Orangutanlar da bu acılardan kotarılan eserlerden.
Borges ve Sonsuz Orangutanlar’da anlatılan hikâyeye baktığımızda, sene 1985’i göstermektedir ve olay Arjantin’de geçmektedir. İsrafil Cemiyeti adlı gizli bir yapılanma Amerikalı yazar Edgar Allan Poe’yu (1809-1849) anmak ve anlamak için bir dizi kongre düzenlemektedir. Kongreye Poe’nun eserleri üzerine entelektüel çalışmalar yapan uzmanlar davet edilmektedir. İlk üç kongre kuzey yarım kürede yer alan Stockholm, Prag ve Baltimore’da düzenlenmiştir. Dördüncüsünün güney yarım kürede düzenlenmesi kararlaştırılmış ve yer olarak Buenos Aires seçilmiştir. Vogelstein ile birlikte Borges da davetliler arasındadır. Davetlilerden biri otel odasında ölü olarak bulunmuştur. Maktulle daha önce sorun yaşayan üç kişi de davetliler arasındadır ve aynı otelde kalmaktadır. Katilin kim olduğu saptanamamıştır. Entelektüel hikâye orta yerinden bir polisiyeye dönüşmüştür. Borges ve Vogelstein eldeki verilerden yola çıkarak cinayeti çözmeye girişmişlerdir. Onlara Poe uzmanı ve kriminolog olan Cuervo eşlik etmektedir.
Gizemli dil, kelime oyunları, gösterişli cümleler, alegoriler, alıntılar, atıflar… Buna Borges’ın (ya da yazarın) parlak zekası da eklenince keyifli bir metin çıkmış ortaya. Açıkçası entelektüel tartışma metni, polisiye romanı derken okuru bambaşka bir âlemde dolaştırıyor yazar. Metnin çok yönlü, çok katmanlı ve çok çağrışımlı yapısında kaybolup gidiyorsunuz.
Eserde fantastik öğelere oldukça fazla yer verilmiş fakat fantastik öğelerin hayatın soyut bir uzamı olarak ele alınması eseri gerçeklikten koparmamış. Metnin tamamına keder yayan kaderci bir bakış hâkim olmakla birlikte hikâyenin kendine has ‘matrak’ bir havası da var. Ara ara vurgulanan ve metindeki kederi unutturmayan “coğrafya kaderdir” ibaresi ‘leitmotive’ olarak değerlendirilebilir. Coğrafya demişken, eserin zaman ve mekân düzeyi ayrıca tarih ve coğrafya şeklinde de yorumlanabilir. Dahası, işaret edilen coğrafik bölgeler arasında ezoterik/metafizik bir bağ kurulmaya çalışılmış. Kuzey-Güney karşıtlığı ve/veya gerilimi manyetizmanın ötesine geçerek metafizik bağlamda değerlendirilmiş.
Borges ve Sonsuz Orangutanlar için tam anlamıyla evrensel bir atıflar kitabı diyebiliriz. Kötücül düşüncenin faaliyetlerini metafizik bir düzeyde metne taşıyan yazar şeytani bir gücün hayata yaptığı etkiye dikkat çekiyor. Bu bağlamda Avrupa’daki tarihsel ve gizli kabalistik yapılanmaya değiniyor. Yapılan atıflarda ağır İngiliz etkisi görülen işgalci Amerikan düşüncesinin yanında Antik Mısır ve Antik Yunan felsefesi de nasibini alıyor. Fiziki işgalin ötesinde kültürel işgale göndermeler bulunuyor. Yahudilik ve Hıristiyanlık teolojisinden aralarındaki çatışmaya, yerel inançlardan mitolojiye, ezoterizmden okültizme, mistisizmden kabalaya, antik toplumlardan modern toplumlara, siyaset ve sanata kadar çok geniş bir değini evreni var. Hatta İslam’dan izler bile görülüyor. Başka yazarlar ve eserlere yapılan atıflar da cabası… Bütün bu ‘karmaşaya’ Borges ve Vogelstein’ın bir cinayeti çözümleyen zeka gösterisi eşlik ediyor. Borges ve Sonsuz Orangutanlar’da entelektüel bir atmosferde gerçekleşen gecikmiş bir ‘hesaplaşmaya’ tanık oluyor okuyucu.
Mevlüt Altıntop
twitter.com/mvlt_ltntp