Memlekette şiir kitaplarına olan düşkünlük(!) ortada. Tam bir düşüklük hâli. Buna rağmen İzdiham Yayınları müthiş bir cesaretle ve emekle bir haftada üç şiir kitabı yayımladı. Şairi Öldürdüler, Kırılınca Klarnet ve Çingene Sabahı. Maalesef ki insanlara şiir okumasını ve şiire mutlaka vakit ayırmasını sebepleriyle birlikte izah etmeye kalktığınızda "Biz de gençken ilgilenirdik" deyip geçerler. Şairin sadece şiirle ilgilenmesini icbar ettirmeye çalışan bu züppelik, "baş sıkışınca" yerini "Bu memleketin şairleri nerede!" çığlığına dönüşür. O zamanda şairler "Hangi dağda kurt öldü?" deyip susarlar.
Şair silahını dışarıya tuttuğu kadar kendine de doğrultan bir ademdir. 1988 doğumlu Onur Bayrak da bu ademoğullarından biri. Kendi kuşağı arasından çok belirgin bir şekilde ayrıldığını düşündüğüm için doğduğu yılı belirttim, yaşını açık etmek için değil. Onur'un şiirinde kendi üslubunu inşa ederken göründüğü kadarıyla kendi kuşağını da çok iyi takip etmiş, dergileri irdelemiş ve epeyce okumuş. Zira onun şiirlerinde ne sosyal medya kavramları, ne abartı boyutta uzatılmış modernizm karşıtı dizeler ne de sadece göz boyamak için yapılmış kelime oyunları var. Adam derdini, yaşıyla başıyla izah ediyor. Abartmıyor, sade ve etkili yazıyor.
"Hiç tanımadığım insanların yokluğunu hissederek
Tek bir mısra bile etmeyen bir ömrü bitirmek
Allah'ın fenerleri sönmeden, yıkılmadan heyulanın direkleri
Nasıl olur bir mağlubun kalbi gibi şeyleri unutup
Tüm başlangıç durumlarının çarpıtıldığını bilerek
Yanlış bir parantez bile olamadığımı iyi sezip, devam etmeliyim"
Onur Bayrak'ın şiirleri Dergâh, Edebiyat Ortamı, Karayazı ve Fayrap dergilerinde yayımlandı. Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu. Ankara'da yaşayan bir Erzurumlu. Taşralı bir şair diyebilir miyiz? Elbette. Ne mutlu ona ki büyükşehir şairlerinin hatalarına düşmüyor. Başta da dediğim gibi o sırf "mizah yapacağım" diye kelimeyi yontup Türkçeyi berbat eden ve dolayısıyla "tweet" tipi dizeler düzenlerden değil Onur Bayrak. Bu işe verdiği ciddiyeti kitabın içindekiler bölümünden bile anlamak mümkün. Anneannesine ithaf ettiği kitapta 4 bölüm var. Bir şiir kitabına düzyazı ciddiyeti kazandırmış bölümler. Mesela "Önsöz" bölümünde "Sözleşme" adlı tek bir şiir var. Sonra "Hatırım İçin Kal" ve "Hatırası Var" bölümleri art arda geliyor. Kitap biterken "Kaynakça" adlı bölümde yine tek bir "Bakış Acısı" şiiri var.
Bazı dizelerinde ilham kaynaklarına işaret eden şairin "Konusu Kalmayan Karşılıklar" şiiri, en beğendiğim şiirleri arasında. Beş bölümlü şiirin bitişi ok gibi, cirit gibi, hokka gibi:
"Şimdi sözü aşka nasıl getirmeli
O kadar sevilmedim ki cioran'ın bir lafı olmak istiyorum
Belirsiz dehşet, son gözüpeklik ve mutsuzluğun bilinci
O kadar kötü sevildim ki içimde bazı laflar çürüdü."
Buradaki Cioran etkisini kitabın son şiirlerinden "Barbarı Öldürdüler"de de yakaladım diye düşünüyorum.
"Allah'ım
Sustuğun tuhaf dillerden anlamıyorum
Allah'ım
Yaşamak damgası olarak kalbim iğfal edildi
Allah'ım
Hayattan bir burukluktan başka ne anladım."
Yine kitabın son şiirlerinden "Barbar ve Allah", harika bir girişe sahip:
"Kardeşim yok benim, hiçbir nesebe benzemem
Zavallı gözlerimle bunca planın ortasında doğdum
Allah bana yükledi genç ölenin gömdüğü milatları
En baştan başlayarak defalarca başladım
Sonuçlara inanarak ve herkesi andırarak
Hiç delil yoktu, hiç anlam yoktu, hiç umut yoktu
Gıcırdamayan bir dal bulsam kendimi asacaktım
Kaldım ve boğularak çıktım çocukluğumdan."
Yayın yönetmenliğini şair Bülent Parlak'ın yaptığı "Şairi Öldürdüler" yılın en iyi şiir kitaplarından biri olacaktır. Çünkü şair herkesin bildiği silahlarla değil, kendi özel silahıyla yapıyor buruk savunmasını...
Yağız Gönüler
twitter.com/ekmekvemushaf