Yıllardır her gün, altı vesait kullanarak Anadolu yakası ile Avrupa yakası arasında gidip gelirim. Ne yalan söyleyeyim, bu yolculuklarımın maddi, manevi, fiziki sıkıntıları çoktur. Ancak beni rahatlatan, diri tutan yönlerini de inkar edemem. Mesela şehirde nelerden konuşulduğunu, nelerden şikayetçi olunduğunu ben hep otobüslerde, vapurlarda, metrolarda duyar, öğrenirim. Hem de neredeyse anında.
Aylardır toplum taşıma araçlarında, sokaklarda, duraklarda, iskelelerde, marketlerde, pazarlarda sadece iki mesele konuşuluyor, tartışılıyor. Bunlardan birisi EV!
Son haftalarda ise bayağı açık ara ile önde koşuyor ‘ev meselesi’. Günlerdir tanıdık, tanımadık pek çok kiracının derdine kulak misafiri oluyorum. Türlü cambazlıklarla evden çıkartılan kiracılardan tutun da, elli yıldır semtinden dışarı çıkmamış yaşlı insanların şehrin uzaklarına göç edecek olmalarının üzüntüsüne, tedirginliğine şahit oluyorum.
Planında programında veyahut hayalinde bile yokken bir ailenin alıştığı, sevdiği semtten hatta ilçesinden, ilinden uzaklaşması ne kadar da zordur diye düşünürken…
Bir yandan da, bu zamanların şiiri, romanı, hikayesi nasıl olurdu acaba diye merak etmekten de kendimi alamıyorum.
Düşünsenize bir, son günlerde başta İstanbul olmak üzere pek çok şehrimizde olağan dışı bir hareketlilik yaşanıyor. Merkezde güç bela ocaklarına tüttürmeye çalışan orta gelirlilerden pes edenler ötelere kent çeperlerine sığınıyor. Merkezde tutunamayıp taşınanların yerleri de, ilginçtir ki hemen doluveriyor. Hiç bitmeyecekmiş gibi görünen bir taşınma döngüsü içindeyiz anlayacağınız. İflah olmaz bir hikaye meraklısı olarak, bu ‘büyük taşınma hareketi’ nin muhtemel sonuçlarını da çok merak ediyorum ben. Sosyal, kültürel ve demografik anlamda kim bilir neler, neler olacak, bu yer değişikliklerinin sonunda.
Haftalardır ‘EV’ meselesi ile oturup kalkınca, ev konulu kitapları arandım durdum. Derken yıllar evvel okuduğum Mutlu Ev kitabı çıktı karşıma. Aslında uzunca bir alt başlığı var kitabın. Tabiatla Uyum İçinde Yaşamak İçin Mutlu EV: Evinizi Kurarken Kur’an’ın Öğütlediği 9 Prensip, yazıyor kitabın kapağında. Hayy Kitap yayınları arasında 2012’de çıkan kitabın yazarı ise mimar Semih Akşeker.
Din, değerler ve medeniyet üzerinden gerçekleştirilecek bir mimari anlayışı konu edinen Mutlu Ev kitabı, günümüz şehirciliğinin çıkmazlarından nasıl kurtulabileceğinin bir nevi formülünü de veriyor. Mimari ve şehir meselelerine sadece dünyevi hedefler noktasından değil dini (evrensel) değerler ekseninden bakmakla çözüm bulunabileceğini söylüyor.
Semih Akşeker, İslam mimarisini meydana getiren değerleri ise şöyle sıralıyor:
Adalet, tevazu, sadelik, güzellik, fanilik şuuru, mahremiyet, özgünlük, iktisat, hüsn-ü muhafaza.
Dekorasyonun aslında bir tuzak olduğunu söyleyen yazar, modern insanı da eşyaların esiri olarak tanımlıyor. Sanılanın aksine büyük evlerin, akıllı binaların da fıtratımıza uygun olmadığını iddia ediyor.
Kitabın en çok ilgimi çeken konuları da şunlar: Apartman niçin yanlış tercihtir? Yüksek yapılarda psikolojik ve sosyal problemler ile müstakil evde oturmak hayal mi? Gece gündüz ev fiyatlarını konuştuğumuz, kiralık ev aradığımız şu tuhaf günlerde, derdimize bir çare belki de Mutlu Ev de olabilir…
Gülçin Durman
* Bu yazı daha evvel Yenişafak Kitap'ta yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder