25 Ekim 2021 Pazartesi

Şeytan arketipi ve kültürel yansımaları

Jung'a göre, "herkes bir gölge taşır." Gölge, insanın karanlık yönü ile ilişkilendirilir, yok sayılır ve yok sayıldıkça güçlenir. Bizler, gölgemizi inkâr ederek, kendi gölgemizden doğan ve onaylanmayacağını bildiğimiz duyguları, düşünceleri başkalarına yansıtarak kendimizi güvence altına alarak büyümeyi öğrendik. Biz derken, bu dünyada yaşayan herkesin oluşturduğu dünya toplumundan söz ediyorum. Medeniyet dediğimiz şey, gölgenin mümkünse ehlileştirilmesi, mümkün değilse de yok sayılması üzerine kurulu değil midir?

Kötülük problemi tartışmalarının başlangıcını pre-sokratik döneme götüren kaynaklar olsa da bu konunun kapsamlı şekilde ele alındığı ilk metinler, Sokrates'in öğrencisi Platon'un kaleme aldığı metinlerdir. Felsefe tarihinde ilk teodise girişimi de yine Platon'a aittir. Kötülük problemini Tanrı'yla ilişkili şekilde tartışan bu alanda, Tanrı'nın adaleti ile kötülük arasındaki etik ve adalete dayalı tartışmalar yürütülür. İnsanın doğasında iyi mi kötü mü olduğu sorusu da felsefenin temel sorularından biridir. Bazı düşünürler, insanın doğasındaki iyiliği gölgeleyenin şeytanın varlığı olduğunu ileri sürer. Şeytan, mitolojik bir kahraman ve arketip olarak insanlığın başlangıcından beri hayatın merkezinde yer alan karakterlerden biridir. İyi olan şeyin karşısında konumlandırılır; sinsi, hesapçı olarak resmedilir ve ötekileştirilir.

Emin Gürdamur, uzun yıllar konuşulacak, çok zengin ve ufuk açan bir kitaba imza atmış. Âşık Şeytan Kör Talih: Şeytanın Kültürel Biyografisi kitabının “Sunuş” bölümünde yazar, uzun yıllardır çağrısını duyduğu bu çalışmanın peşine düşmesinin detaylarını ve bu uğurda geçtiği yolları okurla paylaşıyor. "Bu kitap mitlerden, destanlardan, kadim söylencelerden modern edebiyatın kült metinlerine varıncaya değin geniş bir arazide izini sürdüğü şeytanın kültürel biyografisinin sınırlarında dolaşmakla beraber, içimizdeki karanlığın parçası olan bir varlığın temsil ettiği anlam alanına dair pek de yabancısı olmadığımız bir öngörü sunuyor."

Bu yazıda, kitabın tüm bölümlerinin detaylarına yer vermem mümkün değil. Bu sebeple beni en etkileyen bölümlerden söz edeceğim. Kitabın ilk bölümlerinde, İslam mitolojisinde şeytanın yeri ve Hallâc-ı Mansûr'un şeytana ilişkin özgür yorumu aktarılıyor. Beni en şaşırtan ve etkileyen bilgiler ve yorumlar bu bölümdeydi. "Şık Şeytan Kör Talih" isimli ikinci bölümde Gürdamur, şeytanın İslam anlatılarındaki izini sürüyor ve okura, şeytana dair özgün bir bakış açısı sunan Hallâc-ı Mansûr'un yorumlarından söz ediyor. İslam'da şeytanın Tanrı karşısında bir iktidar alanı yaratmasının mümkün olmadığının altını çizen yazar, Şeytan'ın "sadıklar" arasındaki yerine dikkat çekiyor. Hallac-ı Mansur, İslam tasavvufunun gördüğü en cesur ve özgün isimlerden biri. "En-el hak" feryadında, Allah'a duyduğu aşk ile kendinden geçen, onun birlik mesajını iliklerine kadar hisseden ve tüm tehlikelerine rağmen varlığında tecelli eden Allah ile birliğini vurgulayan bir bilgenin sesi duyulur. Hallâc-ı Mansûr, Şeytan'ın bir Allah aşığı olduğuna işaret eder. Hallâc-ı Mansûr uzmanı Fransız Louis Massignon da emir ile irade ayrımını, Hallâc'ın orijinal buluşu olarak nitelendirir. Hallâc'ın öncüsü olduğu bu yorum, Adem'e secde etmeyi reddederek aslında Allah'tan başkasına secde etmeyi reddeden, Allah aşığı bir Şeytan'ı işaret eder.

Başkaldıran Kurmaca” isimli bölümde ise kurmacanın sınırları, sınırsızlığı ve bunun kötülük ve iyilik ile ilişkisi tartışılıyor. Türkiye'deki edebiyat sahnesinde şeytana dair ilk değerlendirmeleri Hilmi Ziya Ülken'in kaleme aldığını belirten yazar, edebiyatımızda şeytan, demon, kötülük anlatısının olmamasının nedenlerinin de peşine düşüyor. Türkiye'deki anlatılarda kötülük, hiçbir zaman zafer ile ödüllendirilmez. Daima kaybetmeye mahkum, iyinin yüceltilmesine hizmet eden bir aracıdır.

"Altı çizilen, Türk edebiyatında kötülük anlatımının yokluğu değildir. Kötülük vardır ama ötekidir. Sonunda yenilmeye mecburdur. Kurmacadan muzaffer çıksa bile dilde kaybeder, kaybettirilir."

Kitabın tüm bu etkileyici bilgileri toparlayacak ve okuru uğurlayacak bir kapanış bölümüne ihtiyaç duyduğunu düşünüyorum. Gerçi yazar, okuru için öyle zengin bir yolculuk hazırlamış ki, bunu nasıl noktalayacağına karar verememiş de olabilir. Kitap, bu alanda okuma yapmak ve farklı kanallardan şeytana dair farklı metinler okumak isteyen okur için de zengin bir kaynakça sunuyor.

Özge Uysal
ozgeuysal@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder