3 Ağustos 2018 Cuma

Para varsa huzur var mıdır ya da bir ailenin parayla imtihanı

“Para iyi bir hizmetçi, kötü bir efendidir.”
- Alexandre Dumas

Parayla imtihan dünyanın başa çıkılması zor olaylarından biri. Özellikle sonradan ve bir anda kazanılan parayla veya birden ‘havadan’ gelen parayla. Bu tür durumlarda insanın gerçek karakterinin su yüzüne çıkması olağan bir durum. Birçok kişinin çevresinde görebileceği durumlardandır bu. “Parayı buldu, yürüyüşü bile değişti” dendiğini herkes duymuştur, bazı kişiler için. Herkes bu yükü kaldıramaz, hem manevi olarak hem de maddi olarak parayla başa çıkamayıp karakterini ve varlığını kaybeden binlerce kişiyle dolu ortalık. Bu sadece bizim ülkemiz veya kültürümüz için geçerli olmasa gerek. Birçok yabancı dizide, filmde bu tür olayları gördük, görüyoruz. Bunun son örneklerinden biri ise Hindistanlı yazar Vivek Shanbhag’ın romanı ya da novellası diyebileceğimiz Gaçar Goçar’dır. Karmakarışık, iç içe anlamlarına gelen Gaçar Goçar, Türkçede Palto Yayınevi’nden geçtiğimiz mart ayında yayımlanmış ve Kannada diliyle yazılmış bir eserdir. Ayrıca şimdiden Hint Edebiyatı’nın iyi eserlerinden biri olacağının sinyallerini de verdiği kanaatindeyim.

Kısa bir kitap Gaçar Goçar. Kitabın sonundaki sözlükle beraber 104 sayfadan oluşuyor. İdris Çakmak tarafından başarılı bir şekilde Türkçeye kazandırılmış fakat orijinal dilinden değil, İngilizceden. Bu arada bir takım kayıplar olduğunu kabul ederek okuyoruz eseri.

Yazar Vivek Shanbhag bir mühendis. Anadili Konkani olmasına rağmen eserlerini Kannada diliyle yazıyor. Şimdiye kadar farklı türlerde birçok eser kaleme alan yazarın öyküleri İngilizceye ve diğer Hint dillerine çevrilmiş. Şu anda sadece yazarlıkla ilgilenen Shanbhag Banglore’da hayatını sürdürüyor.

Kitap altı kişilik bir ailenin (anne, baba, oğul, gelin, kız kardeş ve amca) hayatından bir kesiti okura sunuyor. Kitabın anlatıcısı aynı zamanda kitapta ismini bilmediğimiz tek karakter olan evin oğludur. Konu, anlatıcının ve aynı zamanda başkarakterin Coffee House’ta bir garson olan Vincent’e ailesinin serüvenini anlatmasıyla başlıyor. Daha sonra geri dönüş teknikleriyle bu Hint ailesinin yaşadıklarını öğrenebiliyoruz. Kitapta konu ikiye ayrılıyor. Bu, ailenin parasız, son derece fakir bir hayat sürerken yaşadıklarıyla, görece zengin olduktan sonra yaşadıkları arasındaki farklardan oluşuyor. Sona Masala adlı bir baharat şirketine sahip olan ve bunun ticaretini yapan ailenin farklı dönemlerdeki davranış değişikliklerinin başkarakter olan evin oğlunun bakışından anlatılan kitap yedi bölümden oluşuyor. Hemen her bölümde aileden birinin detaylı bir şekilde hayatı ve o ana kadar yaşadıkları aktarılıyor kitapta. Toplumsal değinilerin çok yer bulmadığı eserde olaylar genel olarak aileden dışarı taşmıyor.

Ailenin çalışan tek bireyi amcadır. Herkes Chikkappa olarak bize tanıtılan amcanın sırtından geçiniyor ve ailedeki her birey bu durum özelinde sanki sessiz bir şekilde sözleşmiş gibi davranıyor. Ailenin bütün rutini amcanın rahatı için programlanmış. Öyle ki, evde çalışan tek kişi amca olduğu için onun hoşlanmadığı kelimeler dahi söylenmiyor. Buna bir tür başkasının sırtından geçinme diyebiliriz. Çünkü işi kurarlarken evin babası bir miktar sermaye ortaya koyuyor ve kenara çekiliyor, evin oğlu yani anlatıcı ise şirketten sadece maaş alıyor. İşten anlayan tek kişi amca olduğu için de bütün her şey onun rahat etmesine endekslenmiş. Fakat bu durum eve bir gelin (anlatıcının evlendiği kişi) gelince değişiyor.

Ailenin son derece yoksul bir yaşam sürerken bir anda feraha kavuşması kitapta iyi işlenmiş. Kurgusal anlamda bu geçiş eksik anlatılsa da bundan sonraki süreç, ailenin içinde bulunduğu durum bakımından başarılı bir şekilde anlatıcının ağzından aktarılmış. Bir anda paraya kavuşmanın getirdiği tahribata şöyle değiniyor başkarakter, biraz da öz eleştiri yaparak: “Malati her zaman dengesiz olmuştur, patlamaya hazır bir avuç barut gibi. İhtiyaç duyduğu kıvılcım, maddi durumumuzun düzelmesi şeklinde parladı. Yeni eve taşındığımızda üniversiteye gidiyordu. O zamana kadar aşırı derecede idareli davranmıştık; başka seçeneğimiz var mıydı ki? Para harcanacağı zaman birbirimize danışıyor, net bir hesap veriyorduk. Aileyi birbirine karşı bağımlı olarak düşünüyorduk, para harcayan biri aynı zamanda ötekilerin payından alıyor demekti. Bu kısa sürede değişti. Artık izin almadan ya da kimseye haber vermeden, hatta bunu düşünmeden bile harcayacak kadar paramız vardı. Appa’nın üzerimizdeki kontrolü kalkmıştı. Doğrusunu söylemek gerekirse kendi kontrolümüzü de yitirmiştik.

Parayı biz kontrol etmeyiz, para bizi kontrol eder cümlesi ne kadar da doğru bir söz. Azken çok uysal davranır, artınca küstahlaşır ve bizi idare etmenin yolunu bulur. Para işte bizim üzerimizden öyle geçti ve bizi bir girdabın ortasına sürükledi.

Paranın bir ailede veya bir kişide ne gibi değişiklikler yapabileceğinden başka, ikili ilişkiler açısından da zengin bir kitap Gaçar Goçar. Birçok kültürde görülebilecek ‘gelin-kaynana’ arasındaki arızalı ilişkiden tutun da farklı sosyal ve kültürel tabakalardan olup hayata tamamen farklı bakan iki kişinin evliliğinin ne gibi sorunlar doğurabileceğine de değiniyor yazar kitabında. Ayrıca insanların para uğruna düşünsel anlamda da olsa ne kadar alçalabileceğinin de örnekleri yine bu aile üzerinden başarılı bir şekilde veriliyor.

Akıcı bir dili var yazarın. Son derece sade bir üslûp ve yer yer ironik bir anlatımla keyifli bir okuma sunuyor. İmgesel bir anlatıma bulaşmadan, bilinç dışı faktörlere girmeden, açıklayıcı bir anlatım okumayı çok kolaylaştırıyor. Fakat kitap İngilizceye çevrilirken bazı Hint ve Kannada diline ait unsurlar çevrilmemiş. Bunu yayıncının notundan okuyoruz. Türkçeye de İngilizceden çevrildiği için doğal olarak bizim dilimize de yansımıyor bu kavramlar. Bu durum yazarın dahliyle gerçekleşmiş olsa da her şeyin orijinal hâliyle kalması taraftarıyım. Ayrıca kitaptan çıkarılmayan Hint kültürüne ait bazı kavramlar koyu fontla gösterilmiş ve okurun dikkati dağılmasın diye dipnot olarak değil, kitabın arkasına bir sözlük eklenerek açıklanmış. Bu yöntemi çok doğru bulmadım. Dipnotu okumak, o tür kelimeler için kitabın son sayfalarını açmaktan çok daha kolay.

Yazar, kişi özelliklerini psikolojik olarak çok iyi aktarmış. Kişinin mizacı yazarın anlatımıyla net bir şekilde zihnimizde yer ediyor. Zaten roman olaylardan ziyade kişiler üzerinden gittiği için bu duruma ihtiyaç vardı. Kitabın başarısında yüksek bir payı var bu durumun.

Farklı, bambaşka bir kültürden, derli toplu bir eser Gaçar Goçar. Başka ülkelerin edebiyatlarını merak edenler ve takip edenler bu kitabı sevecektir. Tam olarak orijinal hâliyle çevrilseydi çok daha iyi olabilirdi ama bu durumda da oldukça başarılı demek mümkün. Uzaklardan farklı şarkılar dinlemeyi sevenler için Palto Yayınevi güzel bir iş gerçekleştirmiş.

Mehmet Âkif Öztürk
twitter.com/OzturkMakif10
* Bu yazı daha evvel Temmuz dergisinin Mayıs 2018 sayısında yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder