19 Aralık 2013 Perşembe

Bir mütercimin ıstıraplarına tanıklık etmek

"Ki insan mütercimdir, kalbindeki o şeyi
Metal tadı olsa da ısırdığı herşeyde
Çevirip durur kendi dilince."

- İbrahim Tenekeci

Modernleşme, sanat kuramı, edebiyat, sinema ve kitap tanıtımı yazılarına meraklı olanlar Alper Gürkan ismine aşinadırlar. Aksiyse şayet, takip etmeli ve okumalılar. Bakış açısı ve üslubuyla yerini gün geçtikçe sağlamlaştıran yazarın geçtiğimiz haftalarda Hece Yayınları'ndan ilk romanı çıktı: Mütercim. Kitap, hocasının ölümüyle birlikte yarım kalan bir tercümesini tamamlamak için 1924’te İstanbul’dan Ankara’ya gelen bir çevirmenin değişen ruh halini ve bununla birlikte gözlemlerken değişmesine de tanıklık ettiği dünyasını barındırıyor. Yazarın eski dile demeyelim -kime göre eski, neye göre eski?- unutulmuş kelimelere olan yatkınlığı, bu kelimeleri kullanım becerisi, şiirsel dili ve dönemin siyasi atmosferini hiç sıkmadan aktarması oldukça dikkat çekici. Bir okuyucunun sayfaları hızla çevirmesi için sadece tekniğin yetmediği su götürmez bir gerçek. Alper Gürkan anlatım tarzıyla ve yakın dönem tarihini aktarmasıyla da okuyucuyu ilk sayfalardan etkileyebilmiş.

"Sanki geçmiş denilen şey hiç olmamıştı ve o, içine bir sürü şey doldurulmuş bir hafızayla şimdi denilen bir anda var oluveriyordu sürekli. Anne, baba, akraba, ev, bahçe, sokak ve dünya ve hayat... Her şey köksüz, tek boyutlu ve yapmacık bir sûrete bürünüyor ve zihninden akıp gidiyordu düşündükçe. Dokunduğu her kırıntı, sanki başka bir şeye dönüşüyor ve hemen binlerce hatırayla dolup kendisiyle ilişkileniveriyordu."

Birbirlerinin içine ve yerine geçebilen duyguları anlatmak zordur. Henüz ilk sayfalardan mahcup, ağırbaşlı ve oldukça "dolu" bir üslupla başlayan roman, mütercimini, iktidarı ve Takrir-i Sükûn kanunuyla birlikte dağılan muhalifleri önce toparlayan sonra da tekrar dağıtıp birbirlerine kin gütmelerine sebep olan bir kitabı okuyucuya tanıtıyor. Romandaki bu kitabı tanırken okuyucu taze cumhuriyetin ağrılarını, iç savaşlarını, toplumdaki maddi ve manevi çatışmaları da siyah beyaz bir şekilde izleyebiliyor. Bir edebiyat tutkunuysanız dili kullanıma, bir tarih tutkunuysanız dönemi aktarıma hayran kalabilirsiniz.

"Hayaller, anılar; olanlar, olmayanlar; ümitler, ıstıraplar; planlar, düş kırıklıkları ve yani içinde dolaşan tüm detaylar öyle çetrefil ve yorucu bir hâl almıştı ki kendisini tam olarak bunların hangisine daha yakın konumlandıracağını bilemiyordu."

Bir mütercim düşünün ki korkuyla dolu metinlerin süzgecinden kendisiyle birlikte çıkarıyor anlamları. Alper Gürkan'ı özellikle, yaşanan zorluklara katlanmanın yolunu kelimelerde ve kitaplarda arayanlar tebrik etmeli. Bir yazarı tebrik etmenin en kolay(?) yolu ise kitabını okumak, okumak ve okumak...

Yağız Gönüler
twitter.com/YagizGonuler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder