Miitoloji belli bir kavime ait efsaneleri inceleyen bilim dalına verilen isim.
Celal Beydilli'nin siyah beyaz resimlerle canlandırılmış, Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlüğü birbirinden ilginç mitolojik kahramanları tanıtıyor. Bugün ile bağlantı kurmak ise okuyucuya kalıyor.
Kitaptan Alıntılar:
Ad: Sayan Altay Türklerinde mitolojik inançlara göre de kainat adlandırma yoluyla yaratılmıştı. Her şey sağır ve sessizken yer ve gök diye bir şey yokken, baştan başa sularla kaplı sonu olmayan bu dünya, adlandırılarak ve başka bir deyişle anlamlandırılarak yaratılmıştı. Çünkü adı olmayan bir şeyin kendisi de yok sayılırdı. (Anadolu köylerinde hala bebeklerin doğduğunda kulaklarına üç kere isimleri fısıldanır.)
Markut: Anadolu' da geleneksel Türk kültürünün taşıyıcılarından olan yörük boyları arasında yaramazlık yapan çocuklaı korkutmak için uydurulan hayali bir varlıktır. (Markutlaştırılan dedeler, halalar, babalar... )
Bay: Türk etnik kültürel geleneğinde mitolojik objelerin ve varlıkların adlarında kutsallık içeriğini bir kısım. Örneğin Altay Sayan halkları arasında yapılan şaman törenlerinde ' Bay ' sözcüğü kutsallıkla ilişkiyi ifade eder. Ülgen ve onun oğulları gibi. En ulu ilahi varlıkların ve en güçlü şaman ruhlarının adlarıyla birlikte yer alır. (Bay ve bayan sözcükleri bugün de iş dünyasının hitap şeklidir...)
Ejderha: Türk halklarının kültüründe zaman zaman rastlanan ve rengarenk mitolojik görüşlerle bağlı olup doğa olaylarını sembolize eden şeytani varlık, kötü ruhlu bir motif.
Kozmos: Mitolojiye göre kosmos kaostan türemedir. Kaostan türemiş olan kozmos dağılır, kaosa dönüp ona gömülür. Tekrar ondan ayrılıp yenilenir sonra yine ona döner. Kaos her defasında kosmosun başlangıcı olmaya devam eder.
Kültüre ilgi duyan herkese...
Özgür Kayım
19 Mart 2012 Pazartesi
18 Mart 2012 Pazar
Yüzleşmekten korkanlara
Hayat bir oyun, tek gerçek diye bir şey yok. Hepimiz tehlikeli oyunlar oynamak istiyoruz aslında, ertesi gün uyanabilmek için minik oyunlar yaratıyoruz kendimize. Çünkü “gerçek, başkalarının bize dayatmaya çalıştığı bir ölçüdür. Birimi insandır.”
Zaman hiçbir şeyi tek başına halledemez, bazı dönemlerde sorgulamak, yüzleşmek gerekir. Bu yüzleşmeye göğüs germenize yardımcı olacak sadık bir dost ararsanız Tehlikeli Oyunlar tam da size göre.
Hem bu süreçte yalnız olmadığınızı görüp fazla yaralanmadan çıkarsınız, hem de “Ben buradayım sevgili okur, sen neredesin?” diyen Oğuz Atay’a ölümünün 35. yılında da olsa “Biz de buradayız Usta” demiş olursunuz.
Hem bu süreçte yalnız olmadığınızı görüp fazla yaralanmadan çıkarsınız, hem de “Ben buradayım sevgili okur, sen neredesin?” diyen Oğuz Atay’a ölümünün 35. yılında da olsa “Biz de buradayız Usta” demiş olursunuz.
Ümran Kio
twitter.com/umrankio
twitter.com/umrankio
15 Mart 2012 Perşembe
Zarif şiir severlere
Şiir yazarken her "şiir yazan"ın feyz aldığı yahut idol benimsediği şairler vardır. Mesela benim için Necip Fazıl Kısakürek, Cahit Zarifoğlu, Sezai Karakoç, İsmet Özel ve İbrahim Tenekeci idol olmuştur. Şiirlerimin birçoğunda onların etkisi görülmektedir. Bundan da her zaman için mutluluk duymaktayım. Her yazar, idol benimsediği isimleri yaşatmakla da görevlidir aynı zamanda. Saydığım bu 5 büyük isimden özellikle Zarifoğlu, Özel ve Tenekeci'nin şiirlerinde aforizmaları, ürkütecek boyuttaki benzetmeleri görmek mümkün. Şiirlerinde soyutlaştırmalar dikkat çeker, akıllarda kalır ve "ilgili anlarda" mutlaka hatırlanır.
Özellikle Zarifoğlu'nun şiirleri bu konuda belki bir ilk temsil ediyor. Beyan Yayınları'ndan çıkan "Şiirler" kitabının ilk sayfalarında, onun hakkında yorumlar mevcut.
"Kendinden sonra yazmaya başlayan genç Müslüman şairlere hangi özellikleriyle yol göstermiş olursa olsun, ondan sonrakiler onda ders alınacak bir taraf bulacaklardır. Hem şiirin kendine mahsus kaliteleri bakımından, hem Müslüman bir şairin dünya hayatındaki temayülleri bakımından."
İsmet Özel
"Zarifoğlu'nun şiiri başlangıçta benimkiyle Sezai Karakoç'unki arasında kendine yer arar. O ara bana daha da yakın olduğunu söyleyebilirim. Giderek kendini buldu.. Evet bir "Kabala" var Zarifoğlu'nun şiirinde. Ama cinlerle içli dışlı olmayan bir kabala, bir çeşit yazgı pokerine yönelmiş. Ece Ayhan'a sordum, ona göre "Cahit Zarifoğlu" şiirde yapı sorununu en iyi kavramış bu konuda örnekler gösterilebilecek sanatçılardan biri."
Cemal Süreya
"Türkçe'de hem ahenge ulaşmak hem de duygu iletişimini sağlamanın belki de en çetin bir şairlik görevi olduğu günümüzde, bir de buna "Avucunda kor tutmayı" eklemişti. "Hâl"ini iyiye doğru sürekli yüceltirken, "şiirini" de yeni "hâl"ine uydurma savaşımında idi."
Prof.Dr.Hüseyin Hatemi
İşte bu yorumları okuduktan sonra artık sadece Cahit Zarifoğlu'nun şiirlerine dikkat kesilmek gerekiyor. Önceleri -ki bu konuda birçok yorum sabittir- anlaşılması biraz güç, sonraları ise parıldayan dizelere bırakılıyor zihin.
"Aklımdan çıkmıyorsun dedim / Başka türlüsünü yorgunum anlatmaya.."
"Suyu biz böyle geçeriz / Bizi afet sanırlar.."
"O sabah ezan sesi gelmedi camimizden / Korktum bütün insanlar, bütün insanlık adına.."
"Ne çok acı var.."
İplik gibi ince dizeler, inci gibi zarif şiirler okunmalı. Okundukça tekrar okunmalı..
Yağız Gönüler
Özellikle Zarifoğlu'nun şiirleri bu konuda belki bir ilk temsil ediyor. Beyan Yayınları'ndan çıkan "Şiirler" kitabının ilk sayfalarında, onun hakkında yorumlar mevcut.
"Kendinden sonra yazmaya başlayan genç Müslüman şairlere hangi özellikleriyle yol göstermiş olursa olsun, ondan sonrakiler onda ders alınacak bir taraf bulacaklardır. Hem şiirin kendine mahsus kaliteleri bakımından, hem Müslüman bir şairin dünya hayatındaki temayülleri bakımından."
İsmet Özel
"Zarifoğlu'nun şiiri başlangıçta benimkiyle Sezai Karakoç'unki arasında kendine yer arar. O ara bana daha da yakın olduğunu söyleyebilirim. Giderek kendini buldu.. Evet bir "Kabala" var Zarifoğlu'nun şiirinde. Ama cinlerle içli dışlı olmayan bir kabala, bir çeşit yazgı pokerine yönelmiş. Ece Ayhan'a sordum, ona göre "Cahit Zarifoğlu" şiirde yapı sorununu en iyi kavramış bu konuda örnekler gösterilebilecek sanatçılardan biri."
Cemal Süreya
"Türkçe'de hem ahenge ulaşmak hem de duygu iletişimini sağlamanın belki de en çetin bir şairlik görevi olduğu günümüzde, bir de buna "Avucunda kor tutmayı" eklemişti. "Hâl"ini iyiye doğru sürekli yüceltirken, "şiirini" de yeni "hâl"ine uydurma savaşımında idi."
Prof.Dr.Hüseyin Hatemi
İşte bu yorumları okuduktan sonra artık sadece Cahit Zarifoğlu'nun şiirlerine dikkat kesilmek gerekiyor. Önceleri -ki bu konuda birçok yorum sabittir- anlaşılması biraz güç, sonraları ise parıldayan dizelere bırakılıyor zihin.
"Aklımdan çıkmıyorsun dedim / Başka türlüsünü yorgunum anlatmaya.."
"Suyu biz böyle geçeriz / Bizi afet sanırlar.."
"O sabah ezan sesi gelmedi camimizden / Korktum bütün insanlar, bütün insanlık adına.."
"Ne çok acı var.."
İplik gibi ince dizeler, inci gibi zarif şiirler okunmalı. Okundukça tekrar okunmalı..
Yağız Gönüler
13 Mart 2012 Salı
Canetti'nin gizli olmayan yüreği
Elias Canetti'nin kitabını anlatmanın tek yolu, mikrofonu sayfaların arasına yerleştirmek. "Saatin Gizli Yüreği"ndeki hayalgücü atışlarını dinlemek.
"Saatin Gizli Yüreği"nden:
- Bütün figürlerin nasıl gençliğine sızdıklarını seyretti.
- Bir arkadaş oluşturmak.
- Saati kurban ediyor ve gelecekten kurtuluyor.
- Günlük gazeteler yüzünden solmak.
- Hükümdar olarak bellek akrobatı.
- Kaybedenlerin hep haklı çıkacağı bir tarihçilik.
- Ünleri rehin alanlar.
- Adalardan oluşma bir yıl.
- Avrupa büyüklüğünde ve yalnızca dört insanın yaşadığı bir bölge.
- Son korkuyu da üstünden çıkardı.
- Eve geldi. Her şey yerindeydi.Masa eriyip gitmişti. Oturdu ve havaya yazdı.
- Yapmacık öfke nöbetleri tarihöncesine ait.
- Çökmekte olan bilgi onu bir arada tutuyor.
- Kaldıralım sonsuzluğu ondan sonra kim yaşamak ister ki?
- Vicdan girişimleri.
- Sanatı mesafesizliğinde yatan yazar: Dostoyevski
- Gökyüzü pahalı bilgilerle gürlüyor.
- Filozofların iskambil kağıdı biçiminde kısaltılması.
- Konuşma parçalarından oluşma bir adam.
- Hiçbir şiir dünyamızın gerçek resmi olamaz. Dünyamızın gerçek ve korkunç resmi gazetedir.
- Sözcüklere ilişkin doyumsuzluk. Bu mudur ölümsüzlük?
Özgür Kayım
"Saatin Gizli Yüreği"nden:
- Bütün figürlerin nasıl gençliğine sızdıklarını seyretti.
- Bir arkadaş oluşturmak.
- Saati kurban ediyor ve gelecekten kurtuluyor.
- Günlük gazeteler yüzünden solmak.
- Hükümdar olarak bellek akrobatı.
- Kaybedenlerin hep haklı çıkacağı bir tarihçilik.
- Ünleri rehin alanlar.
- Adalardan oluşma bir yıl.
- Avrupa büyüklüğünde ve yalnızca dört insanın yaşadığı bir bölge.
- Son korkuyu da üstünden çıkardı.
- Eve geldi. Her şey yerindeydi.Masa eriyip gitmişti. Oturdu ve havaya yazdı.
- Yapmacık öfke nöbetleri tarihöncesine ait.
- Çökmekte olan bilgi onu bir arada tutuyor.
- Kaldıralım sonsuzluğu ondan sonra kim yaşamak ister ki?
- Vicdan girişimleri.
- Sanatı mesafesizliğinde yatan yazar: Dostoyevski
- Gökyüzü pahalı bilgilerle gürlüyor.
- Filozofların iskambil kağıdı biçiminde kısaltılması.
- Konuşma parçalarından oluşma bir adam.
- Hiçbir şiir dünyamızın gerçek resmi olamaz. Dünyamızın gerçek ve korkunç resmi gazetedir.
- Sözcüklere ilişkin doyumsuzluk. Bu mudur ölümsüzlük?
Özgür Kayım
8 Mart 2012 Perşembe
"0.5 ucu olup da vermeyenin!" diye bağırmak isteyenlere
Adnan Algın'ın bu kıymetli kitabını öncelikle yazın dünyasında herhangi bir şekilde yer alan tüm insanlığa takdim ve hiç çekinmeden tavsiye ederim. Okurken elde edeceklerinizi burada yazıp iştahınızı kapatmak istemiyorum lakin sıkıntılarım var, anlatmam lazım. Bu kıymetli kitabın neden etrafta ziyadesiyle ilgi görmediğini, edebiyatla yatıp kalkan gençleri geçtim de reklam sektöründe farklı ünvanlarla çalışan güzel insanların bu kitap hakkında "küçücük de olsa" bir şeyler konuşmaması benim çok canımı sıktı.
Çok bilinir ki, "sektörel" kitaplar insanı yorar. Okurken bir an evvel bitsin diye bakarsınız sayfaların numaralarına. Çok az kitap vardır bittiğinde verim alabildiğiniz, not tutabildiğiniz. Oysa bu kitabı okurken, kendisine zarar vermemeniz, yırtıp aşındırmamanız ve evin, ofisin, halk otobüsünün içinde "0.5 ucu olup da vermeyenin!" diye bağırmamanız imkansızdır.
Tüm gerçekçiliği ve en önemlisiyse "yazma" adına, yazarın tabiriyle "yazan" olmak adına her şey bu kitapta mevcut. Hayır Adnan Algın kapı komşum değil. Kendisini, kitabını okuduktan sonra bana attığı son derece mütevazı mesajı ve kitap hakkındaki sohbetlerimizle tanıdım; nev-i şahsına münhasır bir "yazan" olduğunu düşünüyorum.
Bazı kitaplar size bakar ve "Neden bu kadar geç kaldın?" diye her sayfasında tokatlar. Kitabı bitirdiğimden beri nemlendirici sürüyorum kirli sakalı gömlek edinmiş yanaklarıma, uçuk da çıktı ki hiç sorma. Sıkıntı büyük.
Türkçeyi babasının takım çantasındaki pense gibi ardiyeye atan, paçavra gibi kullanan sürüye inat, FTS'nin genişletilmiş, coşturulmuş ve yenilenmiş bir baskısını raflarda görmek çok ister bu gönül.
Son olarak, kitabın içerisindeki "Mrk" parantezleri bile ayrı birer kitap konusudur. Muhtemelen benim için bu kitabın özel olma sebeplerinden biri de budur. Zira Adnan Algın ile pek çok ortak yönümüz mevcutmuş. En başta Anouar Brahem elbette.
Bu harikulade eser; diline sahip çıkmak isterken, bunun yanında bol kahkaha atıp çok miktarda yeni kültür pencereleri açmak isteyen tüm ruhlar için önerimdir.
Yağız Gönüler
twitter.com/YagizGonuler
Çok bilinir ki, "sektörel" kitaplar insanı yorar. Okurken bir an evvel bitsin diye bakarsınız sayfaların numaralarına. Çok az kitap vardır bittiğinde verim alabildiğiniz, not tutabildiğiniz. Oysa bu kitabı okurken, kendisine zarar vermemeniz, yırtıp aşındırmamanız ve evin, ofisin, halk otobüsünün içinde "0.5 ucu olup da vermeyenin!" diye bağırmamanız imkansızdır.
Tüm gerçekçiliği ve en önemlisiyse "yazma" adına, yazarın tabiriyle "yazan" olmak adına her şey bu kitapta mevcut. Hayır Adnan Algın kapı komşum değil. Kendisini, kitabını okuduktan sonra bana attığı son derece mütevazı mesajı ve kitap hakkındaki sohbetlerimizle tanıdım; nev-i şahsına münhasır bir "yazan" olduğunu düşünüyorum.
Bazı kitaplar size bakar ve "Neden bu kadar geç kaldın?" diye her sayfasında tokatlar. Kitabı bitirdiğimden beri nemlendirici sürüyorum kirli sakalı gömlek edinmiş yanaklarıma, uçuk da çıktı ki hiç sorma. Sıkıntı büyük.
Türkçeyi babasının takım çantasındaki pense gibi ardiyeye atan, paçavra gibi kullanan sürüye inat, FTS'nin genişletilmiş, coşturulmuş ve yenilenmiş bir baskısını raflarda görmek çok ister bu gönül.
Son olarak, kitabın içerisindeki "Mrk" parantezleri bile ayrı birer kitap konusudur. Muhtemelen benim için bu kitabın özel olma sebeplerinden biri de budur. Zira Adnan Algın ile pek çok ortak yönümüz mevcutmuş. En başta Anouar Brahem elbette.
Bu harikulade eser; diline sahip çıkmak isterken, bunun yanında bol kahkaha atıp çok miktarda yeni kültür pencereleri açmak isteyen tüm ruhlar için önerimdir.
Yağız Gönüler
twitter.com/YagizGonuler
6 Mart 2012 Salı
Canı sıkılanlara
Mesela bir sabah uyandığınızda “Hayatımı satıyorum! 25 yaşında, iyi eğitimli, iki yabancı dil bilen sağlıklı genç, geri kalanını temin edebilmek amacıyla hayatının bir bölümünü satıyor. İlgilenenler aşağıdaki telefon numarasına başvurarak randevu alabilirler.” ilanıyla karşılaşsaydınız ne yapardınız? Hector Berlioz başvuruyor ve hayatı değişiyor. Onun hayatıyla birlikte sizin de ruh haliniz değişiyor.
Son zamanlarda durduk yere canınız sıkılıyorsa, hayatın monotonluğuna kafa yormaya başladıysanız kendinizi Alper Canıgüz’ün kelimelerine teslim edin, muhakkak iyi gelecektir.
Herkese Tatlı Rüyalar.
Herkese Tatlı Rüyalar.
Ümran Kio
twitter.com/umrankio
twitter.com/umrankio
5 Mart 2012 Pazartesi
Duygularını direkt ifade etmeyi sevenlere
Yapı Kredi Yayınları'nın Doğan Kardeş kategorisinde birbirinden kıymetli seçme şiir kitapları mevcut. Bunlardan biri de Cevap Çapan'ın derlediği, Oktay Rifat'ın şiirlerinden oluşan "Bir Aşka Vuran Güneş".
Cevap Çapan, kitabı şöyle özetliyor: "Bu kitapta Oktay Rifat’ın ilk şiirlerinden son dönem şiirlerine kadar nasıl bir gelişme ve olgunlaşma gösterdiğini kanıtlayan pek çok örnek bulacaksınız. Ancak onun on beş kitabından seçebileceğimiz daha o kadar çok parlak örnekler vardı ki, bu kitaba hangi şiirleri alıp hangilerini dışarda bırakacağım konusunda epeyce zorlandım. Bu yüzden okurların onu daha iyi tanımak için bu sınırlı sayıdaki şiirlerle yetinmemelerini öneriyorum. Çünkü bu şiirlerden yola çıkarak birçok okurun tek tek onun bütün şiir kitaplarına yöneleceğine ve böylece “Şiirin Aşınmaz Zamanı”na Oktay Rifat’ın bütün şiirleriyle ulaşmanın kolaylaşacağına inanıyorum."
Bazen duygularımızı fazla bekletmeden, varolan coşkusuyla direkt ifade etmek isteriz. Oktay Rifat da şiirlerinde laf dolambaçlarından kaçınan, duygularını direkt ifade etmeyi tarz olarak seçen ve abartıdan uzak duran bir şairimiz.
Şiirlerinde yalın anlatımı seçen, tek bir dizesiyle bile okuyucusunun kafasında bir hikaye oluşturabilen Oktay Rifat'ın tarzını görmek için "Karıma" adlı şiirine bakılabilir:
Sofalar seninle serin
Odalar seninle ferah
Günüm sevinçle uzun
Yatağında kalktığım sabah.
Elmanın yarısı sen yarısı ben
Günümüz gecemiz evimiz barkımız bir
Mutluluk bir çimendir bastığın yerde biter
Yalnızlık gittiğin yoldan gelir.
Duygularını aşınmadan ve gizli saklı tutmadan dile getirmek isteyen ruhlar için en ideal şiir seçmelerinden biri "Bir Aşka Vuran Güneş"..
Yağız Gönüler
Cevap Çapan, kitabı şöyle özetliyor: "Bu kitapta Oktay Rifat’ın ilk şiirlerinden son dönem şiirlerine kadar nasıl bir gelişme ve olgunlaşma gösterdiğini kanıtlayan pek çok örnek bulacaksınız. Ancak onun on beş kitabından seçebileceğimiz daha o kadar çok parlak örnekler vardı ki, bu kitaba hangi şiirleri alıp hangilerini dışarda bırakacağım konusunda epeyce zorlandım. Bu yüzden okurların onu daha iyi tanımak için bu sınırlı sayıdaki şiirlerle yetinmemelerini öneriyorum. Çünkü bu şiirlerden yola çıkarak birçok okurun tek tek onun bütün şiir kitaplarına yöneleceğine ve böylece “Şiirin Aşınmaz Zamanı”na Oktay Rifat’ın bütün şiirleriyle ulaşmanın kolaylaşacağına inanıyorum."
Bazen duygularımızı fazla bekletmeden, varolan coşkusuyla direkt ifade etmek isteriz. Oktay Rifat da şiirlerinde laf dolambaçlarından kaçınan, duygularını direkt ifade etmeyi tarz olarak seçen ve abartıdan uzak duran bir şairimiz.
Şiirlerinde yalın anlatımı seçen, tek bir dizesiyle bile okuyucusunun kafasında bir hikaye oluşturabilen Oktay Rifat'ın tarzını görmek için "Karıma" adlı şiirine bakılabilir:
Sofalar seninle serin
Odalar seninle ferah
Günüm sevinçle uzun
Yatağında kalktığım sabah.
Elmanın yarısı sen yarısı ben
Günümüz gecemiz evimiz barkımız bir
Mutluluk bir çimendir bastığın yerde biter
Yalnızlık gittiğin yoldan gelir.
Duygularını aşınmadan ve gizli saklı tutmadan dile getirmek isteyen ruhlar için en ideal şiir seçmelerinden biri "Bir Aşka Vuran Güneş"..
Yağız Gönüler
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)