Doğada gördüğü düzeni yasalaştırıp ona entegre olduğunda yaşamı kolaylaşmış insanın. Prof. Dr. Kadir Canatan’ın alanında ilk olduğu iddiası ile kaleme aldığı ve Ketebe Yayınları tarafından basılan Sosyolojide Yasa Fikri, bu fikrin çökmesinin insan/doğa ilişkisinin sürdüğü müddetçe imkansızlığını ele alıyor.
Muhtemel ki ilk defa, gece-gündüz takibi ile başlayan hal-i ruhiyemiz, sadece bu yasayı ihlal ettiğimizde dahi mutluluk hormanlarını terkedip depresyona giren insan çaresizliği ile doğaya itaati daha o gün öğrenmiş. Biz ki ne kadar inat etsek de bu “zorunlu bağ”ların yıkımına, o bağlar bizi sarplara sarmıştır. Kelebek etkisi gibidir insan-doğa-sosyoloji!
Kitabın derdi bu öğretinin takdimidir.
“Bu yüzden Tanrı’nın bile kanunları vardır” dedikten sonra “alem” kelimesini eline alıp, “işaret” anlamı üzerinden, kısa bir zaman önce üzerine düşündüğüm bir soruya devrimsel bir tik koyar yazarımız, var olsun. “Alem, kendini anlatma derdinde değildir; o başka bir şeye işaret eder!”. Bu yüzden Arapçada işaret anlamına gelen bir kelime ile ifade edilmiştir! Aman ya Rabbim! Göstergebilim ifadesi ile hem gösterge hem gösterendir alem! Nedensellik determinizm/indeterminizm üzerine taş gibi koyulmuş bir yasa ile kitap en vurucu sektesinden böylece geçmiştir.
Sosyoloji, doğduğu ilk andan bugüne kadar toplumsal ve tarihsel alanda tıpkı doğadaki gibi, yasaların olup olmadığı konusunu dert edinmiştir. Sosyolojide Yasa Fikri, bu tartışmalı konuya açıklık getirir. Toplumun yasalarını keşfetmek ve buna bağlı olarak toplumsal gelişmeler konusunda “öngörüler” de bulunmak olan sosyoloji bilimi, “yasa” ve “öngörü” demektir. Zamanla bu vaadin giderek önemini kaybettiğini ve sosyolojinin kendi vaatlerini ne kadar yerine getirdiğine dair çalışmalarda bu konunun hep geçiştirildiğini iddia eden yazar, bu açığı gidermek için, ilk derli toplu eseri yazma derdi ile yola çıktığını anlatır.
Sosyolojide Yasa Fikri isminden ilk anlaşılan, normatif içerikli yasalar ile sosyoloji arasında kurulması muhtemel bir bağa çekeceğinden okuyucuyu, kitap, en başından zihinleri hazırlar. O değil bu der! Yasa, literatürde iki anlamlıdır; birincisi, yasa hukuksal normlara karşılık gelir. İkinci anlamında günlük dilde yasadır. Doğa yasasıdır. Bizim işimiz doğa yasasıyladır der.
Yazarın büyüteci İslam üzerine düştüğünde ise dağarcığının ve hoşgörüsünün safları sıklaşır. Determinizm’in töze ve öze saygıyı hedefleyen maksadını aşıp, Tanrı’dan bağımsız eşyanın varlığına doğru giden filozoflarının, hem determinist bir özde hem Tanrı’nın dizinin dibinde terbiyeye çekildiği İslam yasası, yazarın ağrıyan karnı, anlaşılmasını en çok istediği satırları gibi yansır. Bir parça taraflı işlenmiş olsa da haklılığına imanımızdan mülhem pek de gözümüze batmamaktadır.
Böylece, toplana toplana, sosyolojinin sularında, felsefe, ilahiyat, psikoloji, ontoloji, fizik gibi sandallarda sıra ile ulaşıverirsiniz bir kıyıya. Yazar alt okumaları müsait olanlara derinlemesine soru işaretleri; olmayanlara keyifli cevaplar bırakacak renklilikte bir eser ortaya koymaktadır.
Mavi Çınar
the.blue.gaia@gmail.com