Hangi çocuğun anılarında yoktur ki aile büyüklerinden biriyle yapılan tarihi bir cami gezisi... Belki dedeyle, belki anneanne, belki de babaanneyle... Anne ve baba ile çıkılan bir yolculukta belki de! Kim bilir bir bayram günü ya da çarşı ziyareti esnasında... Kim bilir bir vakit namazı sırasında...
Ama illa, pek çok çocukluk hatıralarında vardır; cami avlularında alınan bir dem, şadırvanda yıkanan yüz, peşinde koşulan kedicikler, namaz esnasında kıkır kıkır gülüşmeler, minbere çıkıp etrafı seyretmeler... Oracıkta edinilen ve hiç unutulmayan arkadaşlıklar... İlla ki birilerinin hatıralarını süsler.
Hepimizin hikayesi farklı. Ama yaşadığımız coğrafyanın kültürel mirası aynı. İşte camiler; hiç kuşkusuz o kültürel mirasın en can alıcı yapıları. Yüzyıllardır, yaşadığımız toprakların kendini dünyaya mimari anlamda gösterdiği yer olan camiler, şehirlerimizin simgesi gibi adeta. Hele de İstanbul’da... Hiç ummadığınız bir sokakta, kaybolup girdiğiniz caddenin sonunda, oturduğunuz mahallenin ortasında, alışveriş için yolunuzu düşürdüğümüz çarşının yanı başında kapısını aralayacağınız bir cami mutlaka çıkar karşınıza. Hal böyle olunca, anılar da kaçınılmazdır.
Yayın dünyasında yerini henüz alan Gülce Kitap, işte tam olarak ruhumuza dokunacak öyle anların resimlenip anlatıldığı bir kitapla çocuk okuyucunun karşısında. Süreyya Ülker Aydın’ın yazdığı Merve Özcan’ın çizdiği Mutlu Cami adlı kitap; sıcacık bir cami, sıcacık bir babaanne torun, sıcacık bir kültür turu hikayesi... Hepimizin kendinden bir şeyler bulacağı anlatı, her ne kadar okul öncesi yaş grubuna hitap etse de yediden yetmişe tüm yaşların sevgiyle okuyacağı türden. Yazar da belki ithafını o yüzden; “Baktıkça gülümseten tüm çocukluk hatıralarına” diye yapmış. İyi ki de öyle yapmış. Peki o çocukluk hatıralarında ne mi var?
Gelin saçlarını iki yandan toplayıp babaannesi ile gezmeye giden o kız çocuğunun peşine takılıp beraber yaşayalım, anlatılanları...
Baştan şunu belirtmemiz gerekir; Mutlu Cami, sadece camilerin nasıl olduğunu, ne için olduğunu anlatan didaktik bir çocuk kitabı asla değil. Mesaj vermeyen, verme amacı gütmeyen, herkesin istediğini istediği gibi alacağı kültürel bir tarih anlatısı, insanın içini ısıtan sımsıcak bir gezi kitabı! Türünü okuduğunuz vakit, siz adlandırın artık. Hisleriniz ne diyorsa, o! Ama eğer çocuklarınız tarihi camileri çok sevsin, bilsin, tanısın istiyorsanız da bu hikâye ile tanıştıkları zaman yolunuzu Eminönü’ne düşürmeniz gerekecek, haberiniz olsun.
Akide şekerleri gibi rengarenk sayfalarda bir babaanne ile torununun Eminönü’ndeki yolculuğu kimi harekete geçirmez ki zaten…
Kahramanımızın babaannesi ile bir ritüeli var, haftada bir Eminönü’ne gitmek. Her Eminönü’ne çıktıklarında şekerlemecileri gezip, biraz alışveriş yapıyorlar. Babaanne mutlaka lokum ve kahve alıyor, o ise portakallı şekerleme. Kahvenin kokusu ne muhteşem öyle değil mi? Koklayın hadi, mis gibi duyacaksınız... Sayfayı araladığınızda ve kahramanımızın cümlelerine kendinizi verdiğinizde özellikle... Evet, küçücük bir çocuğun ağzından okuyacağınız kitabın sayfalarında kısa bir Eminönü turu yapacaksınız evvela. Ara sokaklarda dolaşacak, çarşıyı arşınlayacaksınız. Arada satıcıların ikram ettiği fıstıklı lokumunu tadına bakacaksınız. Çantanız aldıklarınızla dolmaya başlayacak. Mısır çarşısına girilmeden olur mu hiç? Çeşit çeşit baharat ve bitkilerin arasından geçerken bir ses: Ezan okunuyor! Hemen anlayacaksınız; babaanne için namaz vakti. Mutlu Cami’ye gitme vakti... Çizerin de gerçekçi resimlemesiyle mini İstanbul turunun ardından asıl mekâna varılıyor işte.
Mutlu Cami neresi peki? Eğer yolunuz bir kez olsun İstanbul’a düştüyse yahut televizyonda izlediyseniz, bileceksiniz. Küçük kahramanımız hatta çoğu kimse için orası ‘Güvercinli Cami.’ Merdivenleri önünde güvercinlerin dans ettiği, her gelenin o güvercinleri beslediği yerdesiniz; gerçek adıyla Yeni Cami’de...
Bir çocuk, babaannesinin namazını kılmasını beklerken, camide neler yaşayabilir onu da göreceksiniz bu masalda. Güvercinlere yem atmanın mutluluğunu, avluda koşturmanın hazzını, camide yaşayan kedileri sevmenin zevkini, çarşıda alınan şekerlemeyi başka çocuklarla paylaşabilmenin güzelliğini, camiyi gezmeye gelen turistlere poz verip el sallamanın rengini... Hepsini kendiniz yaşamış gibi hissedeceksiniz...
Mutlu Cami kitabının, en anlamlı tarafı çocukları bir camide yaşayabileceği anılar kadar, göreceği güzelliklerle de tanıştırması. Mesela çiniler... Kitabın minik kahramanı, yaşıtlarının dikkatini çekecek ayrıntıları da gözler önüne seriyor. Karanfilli ve mavi desenli çinileri ne kadar sevdiğini anlatıyor. Çini sanatı ile tanışıklığı sağlaması açısından hikâyenin bu kısmı dikkate değer. Yazarın kelimelerini renklerle güçlendiren çizer, kitabın çinilerle ilgili sayfasında adeta çocuklara çini hakkında atölye yapmış gibi. Öyle güçlü resmetmiş ki, çocuklar artık nerede görseler çinileri, maviyi ve karanfil desenini unutmaz.
“O kadar güzel ki desenler
Hepsi dünyalara bedel
Mavi yeşil çiniler
Her zaman beni etkiler”
Tüm bunların bir çocuğun gözünde mutlulukla eş değer olduğunu camiye verdiği isimden okuyacaksınız. Kısacası, küçük mutlulukların yaşandığı bir mekanla tanışacak ve belki bir duaya amin diyeceksiniz bu kitapla:
“Allah’ım bu güzel cami, arkadaşlarım, yavru kedicikler, güzel şekerlemeler için teşekkür ederim.”
Âmin!
Sevim Şentürk