“Ferec Ba'de’ş Şidde”, zorluktan sonra gelen kolaylık ve esenlik manasına gelen bir terkib. Bu ifadeyle anılan hikayeler anlatılmış tarihte. Ve bu hikayeler geniş bir sahada okuyucu bulmuş. Ferec Bade’ş Şidde ismiyle Arapça, Farsça ve Türkçe'de muhtelif hikaye kitapları tertip edilmiş.
Bu kitaplardaki hikayelerde, kahramanlar önce büyük sıkıntılarla karşılaşıyorlar. Felaketler, sürgünler, ayrılıklar ve çeşitli başka zorluklara, müşkillere maruz kalıyorlar. Ardından Allah’ın ihsanıyla bu sıkıntılardan kurtuluyorlar ve öncekinden daha iyi bir duruma yükseliyorlar. Bu hikayeler bir bakıma Rabbimizin bizi tabi tuttuğu imtihanların ardından ihsan ettiği nimetleri gösteren hikayelerdir. Türkçemiz’deki ‘Bir kapıyı kapayan, diğerini açar’ sözünün ifadesidir adeta bu anlatılar.
Ferec Bade’ş Şidde ismiyle anılan hikaye kitaplarının ilk örneği Arapça’dır. Ardından Farsça’ları gelir. Ama Fars dilinde olanları Arapça’dan çeviridir, özgün değillerdir. Arap edebiyatında bu hikayeler 9. yüzyılda ortaya çıkar. Önceleri bir kaç yaprak iken daha sonra başka hikayeler de eklenir. Farsça’ya daha sonraki zamanlarda çevirilir. 13. yüzyıla denk gelen bu çevirilerle birlikte mevzubahis hikayelerin etki alanı genişler.
Türkçe’deki Ferec Bade’ş Şidde’ler, Arapça ve Farsçalar’ından çok farklıdır. Hikayelerdeki bazı motifler Arapça ve Farsçaları’yla benzerlik gösterse de Türk zevkine göre yeniden tasnif edilir, mahiyet bakımından çok farklı hikayeler meydana getirilir. Bu hikayeler, Arap, Acem ve Hint’den gelen motiflerle ve Türk halkının gelenek ve görenekleriyle birleşerek teşekkül eder.
Bu hikayelerde masal motiflerimizin pek çoğuna rastlamak mümkün. Bizim masallarımızdaki motiflerin yanı sıra dünya masalları ile de bu motifler arasında benzerliklere rastlanır. Türkçe’deki Ferec Bade’ş Şidde hikayeleri bir nebze Binbir Gece Masalları’nın havasını taşır. Tutiname ve Mantıku’t Tayr’ı da anımsatmakla birlikte hepsinden ayrı, adeta hepsinden bir parça alınarak meydana getirilmiş bir hikayeler külliyatıdır. Türkçe’deki ilk Ferec Bade’ş Şidde musannifi belli değildir. Bu hikayeler sanki halk arasında yayılmış ve daha sonra bunları birisi toplamış gibidir.
Ahlaki dersler veren bir hikaye türü
Türkçe’deki Ferec Bade’ş Şidde’lerde bulunan hikayelerin hemen hepsinden ahlaki bir ders çıkarmak mümkün. Bazı hikayelerin sonunda bu dersler ayrıca belirtilir. Sofraya büyüklerden önce oturmamak, her zaman dualı ve Allah adını anar halde olmak ve muskasız, hamayılsız gezmemek gibi dersler verilir.
Ferec Bade’ş Şidde’lerde yer alan hikayelerin bazıları halk arasında çok yayılmış. Bir kısmı sözlü gelenek yoluyla, bir kısmı da muhtelif vakitlerde çeşitli yayınlarla zamanımıza kadar gelmiş ve zamanla yeni ilavelerle zenginleşmiş.
Bu Ferec Bade’ş Şidde hikayelerini, Türk kültür hayatına bir çok güzel eseri yeniden kazandıran Büyüyenay Yayınları geçtiğimiz yıllarda yayınladı. Eseri, Prof. Dr. Bilge Seyidoğlu ve Doç. Dr. Orhan Yavuz Türkçe’deki Ferec Bade’ş Şidde'lerin çeşitli nüshalarından toplayarak hazırlamış. Kitap için 12 hikaye seçilmiş. Metin üzerinde rahatsız edici tasarruflarda bulunulmamış. Cümle yapısı aynen muhafaza edilmiş. Hikayelerin girişindeki "Râviyan-ı ahbârân ve nâkılân-ı âsâr" gibi şahane klişelere de dokunulmamış.
Altın yaldızla yazılan hikaye: Seyfül Mülük
Kitaptaki “Seyfül Mülük” hikayesinin zaptedilmesinin ise ilginç bir hikayesi var. Mevzubahis hikaye Türk hükümdar Gazneli Mahmud sayesinde ortaya çıkar. Gazneli Mahmud, güzel ve merak uyandıran hikayeler dinlemeyi severmiş. Kendisine böyle hikayeler anlatanlara ihsanda bulunurmuş.
Bir gün vezirlerinden biri Gazneli Mahmud’a, "Velinimetim, her zaman böyle saçma sapan hikaye anlatanlara bu suretle ihsan bulunursanız hazineniz çabuk boşalır” der. Bu söz Gazneli Mahmud’u kızdırır ve “Ey Hace” der, “Sen benim acıklı ve garip hikayeleri dinlemekten hoşlandığımı bilirsin. Bu seyyahların hikayelerini beğenmedin ve onlara olan ihsanımı hoş görmedin. Eğer sen onlardan daha merak uyandıran, daha güzel hikayeler anlatırsan beğenmemekte haklı olduğunu kabul eder, sana yüz bin altın ihsan ederim. Aksi takdirde senin kıskançlığına vererek bütün servetini elinden alır ve seni sürerim.”
Bunun üzerine o vezir adamlarından beş tanesini seçer, her birine biner altın vererek bunları Horasan, Hindistan, Mısır, Yemen ve Çin’e hikaye aramaya yollar. Bunlardan Hindistan’a gideni Serendip şehrinde bir meddahtan Seyfül Mülük hikayesini dinler. Meddah, Seyfül Mülük hikayesini vezirin adamına anlatmadan önce bazı şartları öne sürerek ondan söz alır. Bu şartlara göre vezirin adamı Seyfül Mülük hikayesini yol üzerinde oturup gelene geçene söylemeyecek, bekarlar arasında nakletmeyecek, cahil ve kıymet bilmezler arasında söylemeyecek ve Serendip’te kimseye anlatmayacaktır.
Vezirin adamı bu hikayeyi yazıp vezire getirir. O da hükümdara verir. Gazneli Mahmud hikayeyi çok beğenir. Altın hat ile yazdırır ve hazinede saklanmasını emreder. Ve zaman zaman hikayeyi okuturmuş.
Seyfül Mülük hikayesi ve en az bu hikaye kadar değerli diğer on bir hikayeden “Ferec Bade’ş Şidde Hikayeleri / Güçlükten Kolaylığa, Kederden Sevince” isimli kitap, dönüp dönüp okunası bir eser. Meraklılarına muhabbetle tavsiye olunur.
Ahmed Öztürk
(Dunyabizim, 28.01.2016)