Düşler, yıldızlar ve sonsuzlukta ebediyen kaybedilenler…
Ya da yeni bulunanlar… On dokuz öyküyle okurun ilgisine talip.
Akla gelenlerle, Halil Cibran’ın dünyasından, kelimelere yeniden başka yönden bakma isteği belki de:
“Beyaz bir alev tutacaktık ellerimizde
Ve diyecektik ki kalbimizin derinlerinden
Bu geri dönen kendimizden bir parça,
Firar eden nefesimizden bir nefes”
Uykudan uyandıran Mistik Fısıltılar okuruna, yeni bir nefes olma umuduyla Profil Kitap’tan ikinci baskısını yapmış başarılı bir öykü kitabı. “Bir gün insanlar günü olsa ve o gün herkes insan olsa!..” derken, Mehtap Altan; okul programlarında “aydınlatmak” cezaevi programlarında “arındırmak” için bıkmadan usanmadan, coşkulu edebi adımlarına devam etmekte. Yani kararlı ve üretken bir yazar olarak ilerliyor.
İmgesel bir örgüyle okuruna sesleniyor Altan: “Çünkü göğüne küstürülen her yıldız, yalnızlığın puslu perçemine değen suskusunda hapsedilir sonsuzluğa. Sonra yıldızları kendi sonsuzluğunda arama oyunu başlar. ‘Sobe’ diyen, kazanan değildir aslında, kaybedişe kucak açan yanık tenli düşlerdir.”
Farklı bir çizgide, yazara has bir çerçevede, öykülerin su gibi aktığını gözlemlemek mümkün.
Kitabını kızları ‘Eda ve Rukiye’ye armağan etmiş yazar Mehtap Altan, “Minik… Evin yok mu senin?” diyor ansızın. Bam telinden yakalıyor okuru adeta.
“Bu devirde kim heybesinde sayısız umut dağıtıyor ki?” böyle diyor ya, “Gri”de öykü kişisi; ”Beklemek; sancısına nâr saran gönlün, hüzne sevdalı öyküler doğurmasıdır. Hüzün olmadan us kıyısına kıvrılmaz gönül.”. Halep’teki Kerimiye Camii’ni özleyen, ya da namaz kılan dedesinin izini süren sürgün küçüklerin rüyası “Esvap” adlı öyküde birleşmiş sanki. Ümeyye Camii’ndeki Hz. Zekerriya kabrinin etrafında koşan çocuğun coşkusu ve Barra, Humus, Şam… “Hadi çocuk! Var mısın en cesur yanımda, benimle sonsuza uyumaya. Ne sen yaşamın kangren salınışlarında, canım yanarken bana çaresizce bakacaksın ne de ben her gece sana koşuşlarımda, iki arada bir derede kalacağım.”
Acelesi olanların asla anlayamayacağı, dedesinin Mescid-i Aksa’ya dair sözlerini unutamayan kızlar... Liseyi okumasına izin verilmeyen ve gönülsüz evlendirilen bir kız çocuğunun dünyası “Sapan” ne çok şey anlatır meğer duyarlı okura. “İnsan dallarını kıranları değil de, kırılan dallarında çiçek olmak isteyene küsermiş önce…”. Kırılgan kadınların dili olan öyküler, Mistik Fısıltılar'da: “Bak! Kelebeğin kanatlarının rengini görüyor musun? Kardelenin köklerinde kalmış… Eğer o kelebeğin kanadını kurtarsaydın, yaşamdaki manayı çözmek için düşlerini satacaktın geceye!..”. Gece ki yeniden tanımlanıyor yazarın kelimeleriyle.
“Salkım Saçak Gecenin Bağrında” çocuk ve kadın diyaloglarıyla sımsıkı örülü bir hesaplaşma öyküsü en çok: “Yaşam senin yürek ormanına bir kibrit çakarken, çıkan ilk yangında beni sınır dışı etmiştin yürek ülkenden.”
Meral Afacan Bayrak
twitter.com/tarcnckmaz