Narrative Terapi etik bir psikiyatri duruşudur. Post yapısalcı terapilerin en yaygın uygulama alanı olarak çalışmaktadır. Bu etik duruş, konuşur, suçlamaz, algılıdır, saygılıdır. Konuştuğu ve saygı ön koşullu yerlerde oluşan yolaklardan, haritalar çizer. Yola koyar. Yolda algılar.
Michael White ve David Epston tarafından; kişinin kendi hayatını değil uzmanın kişinin hayatını daha çok bilebileceği iddiasının komikliğine; patolojikleştirilmiş ruh biçimlemesine; problemle özdeş, iç içe geçmiş ve probleme karşı yetersiz olduğuna inandırılan insanlar yaratılmasına tepki olarak doğmuştur. “İnsanın taşıdığı birikim” gerçeğiyle, travma sağaltımından yoksulluğa veya aile terapisine kadar her durumu içselleştirebilmiştir.
Narrative Terapiye göre, insansa sorunun kaynağı, dışarıdaki değil içerideki kabullerde veya retlerdendir arıza. Dışarıdaki değil içerideki insan çözecektir. Cazibe noktası bu mütevazı empatide gizlidir.
Ülkemizde bu alandaki teori ve terapilerdeki eksiği gediği göz önüne alınca elini taşın altına koymaya çekinmeyen, Türkçe eser bulunmayan alanlara hizmet etmeye gayret gösteren Ketebe tarafından basılan ve yine boşluk dolduran bu kitap, Mehmet Dinç ve Eren Murat Dinçer tarafından bu çizgide hazırlanmıştır. Kitap, Narrative Terapi Uygulamaları, "Türkiye’de Yürütülen Bireysel ve Sosyal Çalışmalar” adı altında: örnekler üzerinden Narrative Terapinin temel bakış açıları ve uygulamaları hakkında bilgi edinmek, kavram birliği oluşturmak, Narrative Terapinin bize adaptasyonu konusundaki örnekleri belgelemek, ülkemizin ilk kuşak Narrative Terapistleri ile yeni kuşak arasında köprü kurmak, alışveriş sağlamak şeklinde birkaç temel misyon üstlenmiş görülmektedir. Bu misyon çerçevesinde kişiye olan saygı ve şahsiyet alanını çerçeveler değil; bu alanın çerçevelerini siler demek, asıl dert edindiğine lisan olacaktır Narrative Terapistlerin ve post-modern bir yenilenme alanının. Çünkü insan, değerlidir; insan, prototip değil, çoklu bir mekanizmadır. İnsan, anlam üreticidir. Anlamlar etkilidir nefes alma biçimlerinde… Çerçeveler yoktur. Resimler elastik ve şeffaf tablolara yerleştirilir. Uzam içeriz. Zaman büker. Çerçeveler insanın değil sadece öyküsünündür. Ancak böyle olduğunda bu öyküler tek katlı değil çok ve meçhul katta hayatların hikâyeleri olarak algılanabilir.
Her ne kadar bir bağlam içerisinde gerçekleşse de “her hikaye bir sınırsız evrenden düşer” gerçeği mihenktir. Tek sorun bazı hikâyelerin var olmak için diğerlerinden fazla değer ve yer istemesi olabilir ki tek yapılması gereken hepsinin birer hikâye olduğunu fark ettirmektir. Değersizleştirmek değil sıradanlaştırmak normalleştirmek ile çözümlenebilir… Böyle bir özetle ifade edilebilir Narrative Terapi. Kişinin sorunun merkezine aldığı, hikâyedeki olaylar, ardışık bağlantı, zaman ve taslak olarak yerleştirilen örgünün içinde, aynı zaman dilimindeki birçok hikâye gösterilebilir ve birçok kişiden ayrı ayrı tanımlanırsa travmatik bakış silikleşir, silikleşir ve kaybolur.
Sorunun terapiden istediği de budur aslında. Hafıza kaybına uğramak veya azarlanmak değil; taşıyabilme gücü ve taşınabilme hafifliği… Kitap bu tasarımı somutlaştırmakta yerli ve yerinde örnek vakalardan yola çıkarak, hem konuyu daha anlaşılır kılmış alan dışı okuyucu için hem de uygulamadaki karşılığını vermiştir. Mesela: “Kaygın seni hayatında tercih ettiğin, olmasını istediğin ne gibi değerlerden alıkoyuyor, bulmak ister misin?”, “kaygın uğruna yaşamaktan vazgeçtiklerinle neler kaçırıyor olabildiğini sıralayalım mı bugün?”, “küçükken kim sana hikâye anlatırdı, hangilerini severdin ve hayatını şekillendirirdi. İyi insanların kazandığına inancın buradan gelişmedi mi mesela? Yine anlatsak beraber ve senin aynana doğru, bu anlattığımız hikâyenin sana yardım etmesine izin verebilir misin?”, “anlatmak istediklerini ‘neyse’ gibi kelimeler ile erteliyorsun, ertelenebilir pekâlâ, fakat bu ertelemeyi sana sağlayan duyguya bir isim koyabilir misin bana..?”
Hülasa, sıcak bir giriştir hayata Narrative Terapi. Hem kendi hayatının dışına çıkma şansı vererek terapisti de düzenler, her soruyu kendisine de sordurarak biçimini yeniler; hem terapinin insan üzerindeki değer algısı artık “hasta” değildir. Belki sorunlu ama geçici bir hikâyede yol alan yolcudur. Yolu göstermek kâfidir ve herkes gibi onun da varamayacağını, varmaktan vazgeçtiği zaman yoldan aldığı keyfin adının “yaşam” olacağını…
Mavi Çınar
instagram.com/psikologmavicinar