“Annemi öldürdüm. Daha biraz önce.”
Bu iki cümleyle açılan romanda Şebnem İşigüzel 160 sayfaya küçük bir kızın, küçük bilgeliğini sığdırmış. İnsanın içini kanatan, kalbini sıkıştıran, okurken dahi yaşanan o haksızlıklara karşı elinizden kolunuzdan bir şey gelmediği ve gelemeyeceği için kendinize kızdığınız; hayatta ne çok kötülük var dediğiniz, iyi niyetli bir roman bu...
Kitap ilk çıktığında medyada epey yankı uyandırmıştı. Özellikle pedofiliyi işlemesi nedeniyle birçok kişi de Şebnem İşigüzel’i böyle hassas ve travmatik bir konuda kalem oynattığı için kutlamıştı. Nihayetinde Şebnem İşigüzel de dünkü çocuk değildir. Diskografisine baktığımızda bugün yeni baskıları yapılmaya devam eden 8 farklı kitabı olduğunu daha göreceksiniz. Küçük bir kız çocuğunun başına gelen ve kızı nevrotik bozukluklara kadar götürebilecek olan, insanın kanını donduran olayları arka arkaya sıralayan 1973 doğumlu, Antropoloji mezunu yazar aynı zamanda bir kız çocuğu annesidir de...
Küçük kız roman boyunca sizin inanamayacağınız kadar olgun, yazının başında dediğim gibi bilge ve erdemli konuşuyor. Dikkatli yazar kızın ağzından hemen ekliyor: “Bunları bana kalbim söyletiyor!”. Ne kadar trajik bir dünyada olursa olsun ağzından şu cümleler dökülüyor ve siz karamsar bir insan olduğunuz ve böyle bir cümleyi günlük hayatınızda kuramadığınız için kendinize kızıyorsunuz: “Ben bütün kalbimle mucizelere inanırım.”
Birçok metafor, olay örgüsü, karakter analizi, sapkın kişilikler ustaca resmedilmiş romanda. İddialı, aforizma olabilecek bir cümleye raslamak bile neredeyse imkânsız. İşigüzel, kodu mu oturtan cümleler yazmak yerine, kodu mu oturtan bir kitap yazmış. Bu kitabın ya tamamının altını çizeceksiniz ya da hiçbir yerini çizmeyeceksiniz. Özellikle çizik içinde kalmış hayatlara iyi gelecektir bu roman. Yine de biz bir paragraf alıntılayalım ki, küçük kızın ve yazarın hayatı dolu dolu yaşamaya dair öngörülerini fark edelim.
“Ağlıyordum ama ağlamanın sırası değildi. Geceleri beni ısıtan ayı postunun onların eline geçmesini engellemeliydim. Gece uykumda donarak ölmemeli, hayatta kalmalı, yaşamalıydım. Yaşamalıydım çünkü ileride kirpiklerim kadar çok mutlu günlerim, yıllarım olacağını umut ediyordum.”
Tuna Bahar