Çocuk sahibi olmanın bu denli “kolay” olması, bana her zaman tuhaf gelmiştir. Ebeveyn olmak da zor. Doğrularınızın sürekli değiştiği, mükemmel olmaya çalışırken kendinizi yok saydığınız, her konuda olduğu gibi bu konuda da herkesin bir fikri ve doğrusu olması, “eskiler öyle derdi”cilerin öğütleri derken çoğunlukla çocuk büyütmek, ebeveynlerin kısa ya da uzun süreler kendilerini “eksik, yanlış ve tükenmiş” hissetmeleriyle sonuçlanan, bittiğine şükredilen dönemler olarak anılıyor.
Zihin Odaklı Ebeveynlik kitabının yazarı Dr. Johanna North, kitabın önsözünde bu kitabı hem bir doktor hem de bir anne olarak yazdığını söylüyor. Dolayısıyla okuru, mükemmeliyetçiliğin gölgesinde hazırlanmış bir yapılacaklar listesi beklemiyor. (Neyse ki!) Kitabın arka kapak yazısında da vurgulandığı gibi, bu bir doğru ebeveynlik teknikleri kitabı değil. Kitap, tekniklerden ziyade bütünsel bir yaklaşım sunma çabasında. Ve bu yaklaşımın en önemli ilkesi şu: Mükemmel ebeveynlik yoktur.
Okuduğum, yayına hazırladığım kitaplardan ve katıldığım eğitimlerden çok temel bir şey öğrendim: Kişi, başkalarını besleyebilmek için önce kendini beslemeli. Başkalarını koşulsuz sevmek ve onlara karşı şefkatli olmak için, kendimizi koşulsuz sevmeyi ve kendimize karşı şefkatli olmayı öğrenmeliyiz. Kendimizde olmayanı başkasına sunmamız zor. Bu mümkün olsa da, günün sonunda kendimizi içsel kaynaklarımız tükenmiş ve boşa yaşandığını hissettiğimiz bir hayatın içerisinde bulabiliriz.
Norht, ebeveynlik serüveniyle ilgili fikir ve önerilerini açıklamak için bir kelime icat ediyor: PATACCAKE. Patience (sabır), acceptence (kabul), tolerance (hoşgörü), attunement (uyumlama), commitment (adanmışlık), compassion (şefkat), awareness (farkındalık), kindness (nezaket) ve empathy (empati). Bu sözcükler, zihin odaklı ebeveynlik yaklaşımı sergileyebilmek için hazırlanmış bir reçete değil. Daha çok, bu süreçte farkındalığınızı vereceğiniz duygulara ve duygu durumlarına işaret ediyor.
Yazar, kitapta ele aldığı konular ile ilgili ikinci bir kelime daha icat etmiş: SASAME SEED. Bu kelime, çocukların kendilerini güvende ve iyi hissetmelerini sağlamayı amaçlayan, ebeveynlerin içsel kaynaklarını tüketmeden sunabilecekleri ebeveynlik modelini özetliyor, diyebiliriz.
Kitaptaki en önemli hatırlatmalardan biri, çocukların biricikliğine yapılan vurgu. Ailelerin çoğu, kendi ailelerinin, tanıdıklarının, sistemin ve yaygın kültürün onlara öğrettiği şekilde bir “mutlu ve başarılı hayat” vizyonuna sahip oluyorlar. Ve çocukları için iyi olanın da bu olduğuna inandıkları için, onları o yöne doğru ittirmeye başlıyorlar. Bunun sonucu da başarılı olsa da pek de mutlu olmayan yetişkinler olarak, karşımıza çıkan ilk krizde (mesela 40 yaş krizi) hayatımızın altını üstüne getirme cesareti göstererek “bizi besleyen” alanlara yönelmeye başlıyoruz. Halbuki şunu hatırlamakta fayda var: Bir kişi, sevdiği, ilgilendiği ve beslenebildiği alanlarla ilgilendiğinde hem mutlu hem de başarılı olabilir.
Zihin Odaklı Ebeveynlik, çocuk sahibi olan, olmayı planlayan ve/veya çocuklarla çalışan her yaştan insanın okuması gereken, zihin açan bir kitap. Ne kadar okusak da ne kadar deneyimli olsak da her şeyi bilmemiz, tüm açılardan bakmamız mümkün değil. Bu nedenle, kitabın herkesin hayatına, bakışına ve deneyimlerine bir şeyler katabileceğini düşünüyorum. Kitabın içeriği ve yazarın/çevirmenin dili, bu kitabı meraklı her okur için ulaşılabilir şekilde özenli ve anlaşılır. Bu kitap için, kitabın çevirmeni E. Gülsen Yüksel’e ve kitabın editörü Seval Akbıyık’a da teşekkür ediyorum. Okuru bol olsun.
Özge Uysal
twitter.com/ozgelerinuysal