Yaşadığımız hayat dalgalı denizler misali. Kimileyin dalgalar sert rüzgârların etkisiyle kıyılarımızı döver durur. Kimileyin derin bir sessizliğe gömülür her şey. Kimileyin de kopkoyu bir boşluk olur her ne varsa. Kimi insan yitip gider dalgalı denizlerde, derin boşluklarda... Kimi de dimdik durur bütün darbelere, en soylu savaşlardan çıkıp gelir, vakur… Arifler, bilgeler, dervişler, Hakk’a hakkıyla teslim olmuşlar her türlü yalpalamaya, yitip gitmeye, savrulmaya karşı kale gibidirler. Sıradan insanların yitip gittiği denizlerden en güzel incileri, hayattan en büyük dersleri çıkarırlar. Yüksek ahlakın, edebin, hakikatin yanında yer almanın kaviliğiyle örerler kozalarını. Ve çağırırlar bütün yolunu yitirmişleri, garipleri, kaybolmuşları…
“Hazreti Türkistan”, “Arapların Kutbu”, “Acemlerin Pîri”, “Türklerin Şeyhi” Hoca Ahmet Yesevi, yukarıda anlatmaya gayret ettiğimiz kalelerden biri. Yüzyıllardır insanları savrulmaktan, insanlıktan kopmaktan koruyan ve kollayan öğretilerin sahibi. Yaşamıyla, sözleriyle, Divan-ı Hikmet'iyle dalgalı denizlerden çıkardığı incileri insanlığın hizmetine sunmuş bir ulu. Hem medrese eğitimi görmüş hem de tasavvufu layıkıyla öğrenmiş. Hiç ayak basmamasına rağmen Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında katkısı büyük. Müridi olan Horasan erenleri, gittikleri her yere iyiliğin denizinden çıkardıkları incileri saçmışlar. Hoca Ahmet Yesevi çok mütevazı. Bildiğini yerli ve göçebe insanlarla paylaşmaktan, insanları irşad etmekten geri durmamış. Tam bir teslimiyet içinde. Korkusuz… Şükretmek bahsinde söyledikleri şaşırtıcı. Şöyle diyor: “Karnı tokken Horasan’ın köpekleri bile şükreder, aslolan açken bile şükredebilmek.”
Yakın zamanlarda Büyüyenay Yayınları tarafından okuyucuyla buluşturulan Cevâhirü’l-Ebrâr Min Emvâc-ı Bihâr & İyilerin Dalgalı Denizlerden Çıkardığı İnciler kitabı, Yesevilik âdâbı ve menâkıbnâmelerden oluşuyor. Kitabın müellifi Yesevi yolunun takipçilerinden bir derviş olan Hazînî. Hazînî, hayatı ve doktrinleri konusunda çok fazla kaynak olmayan Yesevi’yi anlama konusunda büyük önem arzediyor. İyilerin Dalgalı Denizlerden Çıkardığı İnciler, Yeseviliği anlama ve tanıma hususunda kaleme alınmış en yetkin eserlerden. Kitabı Prof. Dr. Cihan Okuyucu ve Doç Dr. Mücahit Kaçar yayına hazırlamış. Kitabın metinleri, akademik çevreler dışında da anlaşılsın diye Doç. Dr. Mücahit Kaçar tarafından günümüz Türkçesiyle sadeleştirilmiş. Cevâhirü’l Ebrâr, 162 yapraktan ibaret. Metnin 111 yaprağı Türkçe, geri kalan kısımlar ise Farsça ve Arapça. Kitapta orijinal metinlerle tercümeler karşılıklı sayfalarda verilmiş. Tercümede asıl metne sadık kalmaya azami önem verilmiş.
Hazînî, Tacikistan’ın Hisar bölgesinde doğmuş. Sultan II. Selim döneminde Anadolu’ya gelir ve ömrünün büyük bir bölümünü İstanbul’da geçirir. Çocukluk döneminde, 12 yaşlarında Ahmet Yesevi’ye intisap eder. Hazînî, Cevâhirü’l-Ebrâr’ı Yesevi silsilesine ait adabı tanıtmak, tarikatları ihyâ gayesine hizmet etmek, Yesevilik hakkındaki şifahi kaynaklardaki ve telif edilmiş eserlerdeki bilgileri bir araya getirmek ve Ahmet Yesevi’nin şefaatini ummak gibi gayelerle yazdığını belirtiyor.
Kitabın konusu kabaca iki temel etrafında şekilleniyor: Yesevîlik âdâbı ve Yesevîlik yolunun büyüklerinin mekıbeleri. Ahmet Yesevi ve Seyyid Mansur’un menkıbeleri ilk başta yer alıyor. Kitaba mesnevi tarzı bir metinle başlanıyor. İlerleyen bölümlerde müridlik âdabı işleniyor. Ahmet Yesevi’nin sözleri ve halleri önderliğinde tarikatın adap ve erkânı anlatılıyor. Batın ilmi yorumlanıyor. Halvetin anlamı ve gereği hakkında bilgi veriliyor. Halvet kelimesini oluşturan harflerde birçok gizli hikmetin bulunduğu ve bu hikmetler sayesinde manevi makamlara ulaşılacağı söyleniyor. Gerçek bilgiye sahip olanlar halvet kelimesindeki Hâ'yı yalnız olmaktan, Lâm harfini leyl (gece)den, vâv harfini vuslattan ve hâ harfini hidayetten alarak halvet kelimesini tarikatın amacına işaret kılarlar. Ahmet Yesevi, uzletin ve halvetin en mükemmelinin kırk gün sürdüğünü söylüyor. Hazînî, eşyanın ekserisinin kırk günde olgunluğa erdiğini, çile ve halvetin de insanı kırk günde olgunlaştırdığını, maneviyatını nurlandırdığını, beşeri kusurları temizlediğini ve kederleri yok ettiğini belirtiyor.
Yesevi öğretisinde cömertliğin altı çokça çiziliyor. İç ve dış temizliğe dikkat edilmesi ve Hz. İbrahim gibi cömert olunması… Azalara ve vücut organlarına abdest aldırılarak tertemiz olunması ayrıca tembihleniyor. Beş tür abdestten bahsediliyor. Ruh abdesti deniyor. Ruhun abdesti hayvanlık cehaletinden, Allah’tan başkasını görmekten ve bedenin kötülüklerinden arınmak manasında kullanılıyor. Sır abdesti ise iki yüzlülük, kendini beğenme, makam sahibi olma gibi dünyaperestlikten korunma manasında. Kalp ve gönül abdesti münafıklık, azgınlık ve kötü ahlaktan arınma. Dilin abdesti yalan, gıybet, iftira ve boş lakırdıdan korunmak. Zahir abdesti ise şeriatın emrine göre azaların temizlenmesi olan abdest.
Zikir türleri ve zikir âdâbı babında Yesevî’nin tavsiyeleri dillendiriliyor. Yesevî şunu söylüyor: “Cenab-ı Hakk’ın güzel isimlerinden olan 'Allah' ism-i şerifi, bütün sıfatları kendinde toplar. Allah ismini seçtik ve böylece Allah’ın yardımıyla 'Hû' atına binerek 'Hû' makamına erişiriz. Bu zikir kişiyi velilik derecesine çıkarır.”. Yesevilikteki zikrü’l-âdet, zikrü’l-heybe, zikrü’l-müşahede hakkında da gerekli bilgiler veriliyor.
Yesevilikte edebin önemi büyük. Hatta büyükler tarikat bütünüyle edepten ibaret diyerek bunun altını çiziyorlar. Edep olmadan vuslat olmazmış. Yesevî, “Edep, ilâhi nurdan bir taçtır.” diyor. Gizlilik de çok önemli olgulardan. Fakirliği gizlemek, cömertliği gizlemek, öfkeyi gizlemek, sıkıntıyı ve zorluğu gizlemek, hastalığı gizlemek, iyi amelleri gizlemek… Bu saydığımız olgular insanın hem diğer insanlar tarafından yanlış tanınmasını, hem de insanın savrulmasını engeller.
Hazînî, Yesevi tarikatını çok ince bir yol ve derin bir deniz olarak betimliyor. Burada gizli ve açık zikirlerin yapıldığı, fakirlik ve fâni olma yolunun öğretildiği gönül açıcı bir iklimin var olduğu dile getiriliyor. Evet, etkisi yüzlerce yıldır azalmayan, daima gönüllerde kendine yer eden, dünyanın değişik bölgelerindeki Müslümanların gönül coğrafyasında müstesna bir yeri olan Hoca Ahmet Yesevi’yi tanımak ve anlamak için Hazînî ve yazdıkları gerçekten önemli. Cevâhirü’l Ebrâr, Yesevilik alanında en önemli kaynaklardan. Suyu pınarın gözünden içmek isteyenler için kaçırılmayacak bir kitap.
Edebin, mütevazılığın, yoksulluğun, faniliğin kovulduğu günümüzde fabrika ayarlarımıza dönmek gerçekten gerekli. Yeryüzünün geçiciliğinin farkında olmak elzem. Dünyaya kazık çakacakmış gibi bir psikoloji içinde yaşayan insanlığa kadim çığlığın yeniden haykırılması icap ediyor. Sahici bir çığlık ise geçmişteki sahici çığlıklara kulak vermekle olacak.
Muaz Ergü
twitter.com/muazergu
* Bu yazı daha evvel dunyabizim.com'da yayınlanmıştır.