Öyle bir kitap düşünün ki, “Hep bir kitap yazacağımı hayal etmişimdir; kısacık da olsa, insanı
kendi dünyasından çekip alacak, ölçülüp biçilemeyen, hatta sonradan hatırlanamayan bir
diyara taşıyacaktı” diye başlayıp, ilk cümleden samimiyet dolu olacağının sinyalini versin,
okuma boyunca yüzünüzde hep bir tebessüm sağlasın...
İşte Patti Smith’in Hayalperestler’i tam da böyle bir kitap. Çoluk Çocuk’la Türkiye’de de
hatırı sayılır bir okur kitlesine ulaşan Smith’in, punk-rock’ın doğuşunda özellikle Horses
albümünün etkili olduğu da söylenilir. Smith, kendi doğrularını başkalarına dayatmadan,
başkalarının dayattığı her şeye karşı çıkan, şair ve şarkıcıdır.
Hayalperestler’de kardeşleriyle ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerini, çalıların hayatındaki yerini,
önemini ve gizemini, babasıyla olan bağını, ondan beklentisini, alçak gönüllülük içinde,
abartmadan, hemen tükendirmeden, sabırla işlemiş sayfalara. Sayfalar Smith’in kendisi
yerine, bahsettiği nesneler, doğa güzellikleriyle fotoğraflanmış.
Kitabı anlatmak epey zor; ancak hayal etmekten hiç vazgeçmeyen ruhlara ısrarla önerileceği
de bir o kadar açık... Smith’in kaleminin tadını ve şiirsel anlatımı örneklendirerek sizleri daha
fazla meraka sokmak ise en iyi seçenek:
"Dikkat et, ruhunu sergilerken
Dikkat et, neyin varsa ortalığa dökme."
"İnce bir dalı, mürekkepten bir havuza sokup üzerine yazma isteğine kapıldım; yayı
kemana dokundurmadan duramazsınız ya..."
"Uzaklarda bir yerin, ya da terk edilmiş bir kafenin boş duvarlarını süsleyecek, beyaz
bir çizim."
"Ne kadar hastalık varsa alsın götürsün, hepsini önemsiz dipnotlara önüştürsün diye."
"Esrarlı yaram, giriş biletimdi."
Tuna Bahar