Müslümanların tarihi ‘tabularla’ doludur. Bu hâliyle sorgulanamaz, araştırılamaz hatta dokunulamaz insan ve dönemlerden oluşur. Diğer yandan Müslümanların tarihi günah keçileriyle de doludur. Bir zamanlar var olmuş ve gerek etkileri gerekse sonuçlarıyla bugün de var olmaya devam eden sorunlar, kavgalar, karışıklıklar, anlamsızlıklar bu günah keçilerine mal edilir. Fıtratı itibariyle hatadan münezzeh olmayan insanın oluşturacağı toplumun da hatadan nakıs olamayacağı bir gerçektir. Dolayısıyla her insan gibi her insan topluluğunun da hata yapma potansiyeli bulunmaktadır. Bu gerçekleri görmezden gelerek bir kişi ya da kesimi hatasız görüp tüm hatayı başka bir kişi ya da kesime isnat etmek mantıksızlığın ötesinde evvela adil değildir. Müslümanların tarihinde bu konuma denk düşen oldukça fazla durum bulunmaktadır. Diğer toplumlarda da olduğu gibi çoğunluğun, iktidarın veya genel kabulün görüşü gerçeğin ve doğrunun belirleyicisi ve ölçütü olmuştur. İslam tarihinde ilk ayrılıkçılar veya fitneyi çıkaranlar şeklinde aktarılan Hariciler mevzusu da bu durumun örneklerindendir.
Haricilik Mezhebinin Doğuşu Bağlamında Din-Siyaset İlişkisi başlığını taşıyan eser Adnan Demircan tarafından kaleme alınmış. Beyan Yayınları’ndan çıkan kitap iki yüz sayfadan oluşuyor. Yazar, kitabın önsözünde konunun önemine binaen titiz bir çalışma yapmaya çalıştığının altını çiziyor ve bu çabasını “kabul gören görüşler tarafından itibar edilmeyen görüşleri de tartışmaya dâhil ederek” gösteriyor. Kısacası müellif kabul gören görüşleri farklı nedenlerle dikkate alınmayan görüşlerle birlikte değerlendirmeye çalışıyor. Kitapta, Haricilik mezhebinin kökeni, ortaya çıkışına neden olan etkenler, savunduğu düşünce şekli ve metodolojisi, dönemin diğer İslami gruplarına karşı duruşu ve Haricilerin bugün radikal olarak nitelendirilen İslami gruplarla ilişkilendirilmesi detaylarıyla birlikte ele alınıyor.
Genel hatlarıyla beş bölüm ve kitabın sonunda iki adet makale (ek) bulunan eserin birinci bölümü “Hariciliğin Doğduğu Tarihsel Zemin” başlığını taşıyor. Bu bölümde Allah Resulü’nün vefatıyla birlikte başlayan dört halife dönemi siyasi gelişmeleriyle birlikte aktarılıyor. Devlet başkanlarının seçilmesi ve/veya atanması mutedil bir değerlendirmeye tabi tutuluyor. “Hariciliğin Doğuşunu Hazırlayan Etkenler” başlıklı ikinci bölümde toplumsal yapı, ekonomik durum, siyasi çekişmeler etrafında devletin genişlemesinin sonuçlarına ve bu çerçevede dinin yorumlanmasına değiniliyor. Bu dönemde İslam’ın Arapların dışındaki toplumlara yayılması neticesinde var olan kabilecilik taassubunun yanında Arap-Mevali sorunu dinin farklı yorumlanmasında önemli bir zemin oluşturmuştur. Üçüncü bölümde, “Hariciliğin Doğuşundaki Temel Etmenlerle İlgili Görüşler” başlığı altında farklı dini anlayış ve politik görüşlerin Haricilik mezhebinin ortaya çıkmasındaki etkisi üzerinde durularak dinin politik bir mevzi kazanımı için kullanılması irdeleniyor. “Hariciliğin Başlangıcı” başlıklı dördüncü bölümde peygamber dönemindeki bazı olayların Haricilik bağlamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği sorgulanarak Hz. Ali ve Muaviye arasındaki mücadelenin sonuçlarına kadar geçen süreç tartışılıyor. Harici görüşler ve siyasal faaliyetleri ile kategorileştirilmelerinin konu edildiği beşinci bölüm “Harici Fırkalar” ismini taşıyor. Bu bölümde konu hakkında çalışma yapmış olan ilim insanlarının Harici fırkalar tasnifinin olduğu geniş bir listeye yer veriliyor. Kitabın sonunda iki Arap akademisyenin Haricilik ile ilgili makaleleri bulunuyor. Hariciliğin ortaya çıkışı üzerine detaylı anlatımların bulunduğu makaleler özellikle Hakem Olayı ile ilgili doğru bilinen yanlışlara dikkat çekiyor.
Kitap genel itibariyle söz konusu dönemle ilgili kabul gören görüşe dair önemli sorgulamalara kapı aralıyor. Bu anlamda, yapılan hatalı uygulamalar hamasete ve/veya duygusallığa yer vermeden gerçekçi bir değerlendirmeyle ele alınıyor denilebilir. Farklı anlamlar çıkarılmasına yer vermeden bir şeyin altını çizmek gerekiyor. Birilerini aklamayı ya da yermeyi amaçlamayan eser tarihsel bir olayın gerçeklik noktasında kaydını tutmaya çalışarak önemli bir misyonu üstleniyor. Dolayısıyla gerek Haricilik gerekse diğer mezhep oluşumlarının dini bir ihtilaftan çok siyasi bir çekişme nedeniyle ortaya çıkışının ve bu durumun itikadi alana kaydırılarak dini bir ihtilafa dönüştürülüşünün fotoğrafını çekiyor diyebiliriz. Buradaki siyasi-itikadi savrulmanın sadece Haricilik ile sınırlı olmadığını tekrarlamakta fayda bulunuyor.
Herhangi bir konuyu yeterince iyi anlamak için farklı açılardan bakmak şarttır. Tarihsel perspektifte yanlı ve tek taraflı oluşturulmuş ‘Haricilik nedir’ sorusu baştan cevabı belirlenmiş bir sorudur. Dolayısıyla Haricilik kavramı çoğunluğun tanımlamayı ve konumlandırmayı kendilerince yaparak ötekileştirdiği bir olguyu temsil etmektedir. ‘Karşıtları’ tarafından Haricilik tanımlaması yerine Harici kaynaklar da dâhil farklı kaynakların konuya bakışını aktaran Adnan Demircan, Haricilik hakkında bilinenler üzerinden ‘Haricilik ne değildir’ sorusunun cevabını vermeye çalışmaktadır. Müellifin Hariciliği tek yönlü bakış açısıyla ötekileştirmek yerine kendilerini tanımlama imkânı tanıması önemli bir çabadır. İlmi ve adil olan da budur.
Mevlüt Altıntop
twitter.com/mvlt_ltntp