Halil Solak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Halil Solak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Haziran 2023 Perşembe

Kitap sevenler yahut çarpıntısız yaşayamayanlar

“Kışın üzerimi örtüyor, yazın gölge yaratıyorlar. Beni rüzgârlardan koruyorlar. Kitaplar benim evim."
- Carlos María Domínguez, Kâğıt Ev

"Her okur, kitaplığında kapağını açmadığı kitaplar da olsun ister onların vaadlerini önemser. Ummak, hayatın en sağlam fillerinin başında gelir."
- Enis Batur, Kitap Evi

"Her okur, kitaba manevi bir ölümsüzlük getirmek için vardır."
- Alberto Manguel, Okumanın Tarihi

Bibliyofil; "kitap sever, kitaba aşırı derecede düşkün kimse" anlamına geliyor. Bu kelimenin giderek daha fazla kullanılmasının, yaşama biçimlerimizdeki değişimle büyük alakası var. Buradan başlayalım. Tüm dünyayı etkileyen salgın, tüketici alışkanlıklarını da değiştirdi. İnternet alışverişleri artık hastalık boyutuna ulaştı. Lazım olan, olmayan her şey alınıyor. Yeter ki yanında bir indirim ibaresi görülsün. Üstelik bu satın alınanlar, bir de hızlı gelecekse adresimize, değmeyin keyfimize. Kitaplar bundan nasipsiz kalır mı hiç? Doldur sepeti, ver siparişi.

Diğer yandan, instagram ve twitter gibi mecralar kitapla olan ilişkimize dair çok şey söylüyor. Okumadan okuyanlar, çayla veya kahveyle okuyanlar, gündüz işten güçten fırsat buldukça okuyanlar, geceyi okumaya ayıranlar, klasiklere yüz vermeyenler, popüler kitaplardan kaçanlar. Nicelik ve nitelik arasındaki dengenin kaybolması, hakiki bibliyofiller için belki de bir imkân. Ortaya çıkmaları, kitaplar hakkında konuşmaları, bol bol yazmaları, kendine doğru düzgün bir okuma planı tutturamamış kimseler için gerçek bir yardımcı olmaları gerekiyor. Neticede dünyaya sadece kendimizi gözetmek için gelmiyoruz. Başkalarına hizmet, nefsimizden vermektir ve bir bibliyofil için bu en hakiki manevi zevklerden biridir.

Halil Solak'ın Kitap Sevenler Cemiyeti adlı çalışması, gerçek bir kitap sevgisinin ne olduğuna, bu sevginin hangi cefaları ve safaları beraberinde getirdiğine harikulade bir misal olarak raflarda artık. Mayıs 2023'te Dergâh Yayınları'ndan çıkan ve soluksuz okunabilen kitap, içeriğindeki entelektüel zenginlikle beraber değişen, dönüşen ya da değişmeyen, dönüşmeyen 'o' bibliyofili de anlatıyor aslında. Kütüphaneyi tekkesi edinmiş, yaşamdaki gelip geçici mutluluklar yerine büyük saadeti kitap aşkında bulmuş, karşılaştığı tesadüfleri de tecelli bilmiş bir derviştir aslında bibliyofil. Bilmeyen ve tatmayan için 'hastalıklı' bir hâldir. Üstelik 'para etmez' bir meşgaledir, ne ferahlık getirir ne bereket. Sürekli yer işgal eden kitaplar toz ve düzensizlik saçmakta, etrafa 'hoş' görünmemektedir. Zaten çok okuyan da mutlaka 'deli' olacaktır ve bir an önce bu zevkten vazgeçilmeli yahut olabildiğince hafifletilmelidir. Tüm bunlar, bir âşığa 'sen artık sevme' demekle aynı şeydir aslında. Dolayısıyla yangına körükle gitme etkisi yapacaktır.

Kitap Sevenler Cemiyeti böylesine bir hayatı tüm sadeliğiyle anlatmak için harikulade bir açılışla okurunu karşılıyor evvela. "Kitaplarıma Ev Bulamadım" diyor Halil Solak. Önsöz niyetine yazılmış bu yazıda her bibliyofilin kendinden, çevresinden ve hayatından bir şeyler bulacağı muhakkak. Annesinden ya da eşinden gizleyerek evine kitap getirmek durumunda kalanlar, aynı kitabı -başkalarına anlatması zor sebeplerdir bunlar- birkaç defa almak, çalışma masasının veya yatağın kenarındaki kitap adacıklarına, tepeciklerine zevkle bakmak, oradan ustalıkla ve diğerlerini devirmeden bir kitabı çekip alabilmenin keyfini yaşamak, bir makale yazmak için onlarca kitabı karıştırmak ve dolayısıyla kitaptan kitaba atlamak, yetmeyince kütüphaneye gitmek, yaşadığı şehrin semtlerinde ve ücra köşelerinde bir kitabın anlattığı iklimi yeniden tatma umuduyla yürüyüşlere çıkmak... Evet tüm bunlar esaslı bir bibliyofilin alametleri. Ama biz ona derviş demiştik, işte bu derviş melameti kuşanmasını da biliyor. Çok çaktırmıyor etrafına bu sevdasını, popüler olma, çevresine insan toplama gayreti yok. Zaten o kadar vakti de yok.

Bir kitap sevdalısı için kitapların yazılış serüveni de ayrı bir sevda konusudur. O kitabın yazanın hayatı, sonra o kitabın neşredildiği zamanlarda entelektüel çevreye olan tesiri, belki hiç dikkat çekmeyişi ama sonradan 'aranan' bir kitap olması, sahafların kitaplar için verdiği mücadeleler ve sahaf ziyareti yapmadan eve dönemeyenler, bir kitap almak için bin dereden su getirenler, bunların iktisadi ve psikolojik boyutları... Halil Solak, kitaplar kadar kitapların hikâyelerine de tutkun olduğu için okurunu önce bu deryaya davet ediyor. 189 Osmanlı belgesinin nasıl payitahta geri döndürüldüğü, Dede Korkut'un keşfedilemeyen Diyarbakır yazması, geçmişten bu yana tılsımlı kitaplar. Sonra kitap âşıklarından bir bahis açıyor: Âşir Efendi Kütüphanesi'nin üç nesil süren serüveni, Reşad Ekrem Koçu'nun İstanbul Ansiklopedisi'ne değen anne eli, Tevfik Fikret'nin baba yadigârı Şehnâme'si, Semavi Eyice'nin kütüphanesindeki Tanpınar sürprizi. Sonrasında ömrünü bütünüyle kitaplara vakfedenler, hem çiçeklere hem de kitaplara sevdalananlar, şimdilerde pek bilinmese de yaşadığı yıllarda her okurun başvurduğu kitap avcıları, "Ya Allah, Ya Hafız, Ya Kebikeç" ve hikmetleri, sahaf operasyonları, büyük kitap sevdalısı İbnülemin Mahmud Kemal'in rüyaları, kütüphanelerin önemi ve günümüzde kütüphanelerin hâli, okumanın ardından gelen yazma eylemi ve "Acaba hayatı yazarak sürdürmenin bir yolu var mı?" hülyası...

Nurdan Gürbilek, Yer Değiştiren Gölge'de "Okumak, metinle aramızda bağ kurmak kadar, metinle aramızdaki aşılmaz mesafeyi anlamlandırmaktır da aynı zamanda. İlkinde kendini keşfediyorsa insan, ikincisinde kendinden vazgeçmesi gerekecek." demişti. Kitap sevmek bu sebeple kimileri için kendini keşfetme yöntemi, aynı zamanda da kendini kaybetme, kendinden çoğu zaman vazgeçme. Zaten en büyük keşifler de böyle ortaya çıkıyor işte. Gürbilek, kitabının başka bir yerinde de "Ama okumada, başka şeyler de var. Bazen de bir metin çıkar, bizi eskisinden de eksik bırakıverir." diye yazmıştı. Tamamlanma ve eksilme seyahatidir okumak. Üstelik kitaplar arasındaki seyahatimizin bir zamanı, bir mekânı yoktur. Bir koku alırız ve onun peşinden gideriz, kalp çarpıntısıyla. Yaşamak, bu çarpıntı olmadan yaşamak değildir kitap sevenler için. Halil Solak'a, kitabıyla bunları yeniden ve nefis biçimde anlattığı için teşekkür ederiz. Çok okuyacağından zaten eminiz ama yazmasını da isteriz. Tüm kitap sevenlere afiyetin, bereketin, sıhhatin bol olduğu ömürler niyazıyla...

Yağız Gönüler
twitter.com/ekmekvemushaf