Az cümlelerle çok şey anlatılabilir mi? Dev bir cüssede, serçe yürek olur mu demeyin, kimsenin anlamadığı bir dili konuşan, sırf anlatmak için giden ve dönmeyenlerin hikâyesi... Yozgatlı öykücü Ercan Köksal, pek çok dergide öyküsü yayımlanan ve bu yolda emin adımlarla ilerleyen bir öykücü. Ocak 2018’de raflarda yerini alan bir öykü kitabıyla okuruna sesleniyor.
Komik İnsanlar Fotoğrafhanesi ve Sahneler adlı iki ayrı bölümden oluşan kitabın naif bir ismi var. Kesit Hikâye’den hoş bir kapakla öyküseverlere seslenen Ercan Köksal, kızı Elif’e ithaf etmiş bu kitabı. Adı: Serçe Yüreği. Çocuklara ve yetişkinlere dair pek çok mesajı içermekte. Mesela, “Figüran” öyküsündeki yer yer psikolojik olarak tahribata uğrayan kişi kendini ispatlamak, işe yaramak için çabalamaktadır. “İşte böylelikle ölmeye küçükten başlamış oldum. Annem bana “Seni işe yaramaz!” demişti, ama işe yarıyordum. Hiç değilse esas oğlan beni vurduğunda yere düşüyor, karşılığında bir onluk alıyordum. Bu da önemli bir iş sayılmaz mıydı?”. Hikâye kişisinin “Böylece ölümle kardeş oldum” itirafı artık kendi içinde bulunduğu durumu yadırgamayan, kabullenmiş bir insan halidir. Kendi ölümüne en sonunda inandırılmış, ölü kalan bir figüranı tanıyoruz bu öyküyle.
“Herkesin bir hikâyesi vardır” diyen anlatıcının, bir bildiği vardır diye düşünüyoruz. “Yazdığım satırları ne için ve kimin için yazıyordum? Yazmak kendimi tatmin etmekten başka hangi yüce davaya hizmet ediyordu?” diyerek kendini sorgulayan yazarın, öykü kişisiyle didişmesine ne demeli? Sonuçta hikâye dediğimiz yazı türü zor, öyle kolay yazılmıyor, dedirten türden bir sonuca varıyoruz. Evet, cinayet işleyen baba figürü mü istersiniz, hayat her haliyle Köksal’ın hikâyelerinde, gerçekçi işlenmiş. Hüzün ve çocuklar, bazen havuzdan çıkmış bir ölü minik beden, beş çocuğun ona bakıp kalması. İnsan hayatındaki bazı katı ve öylesine geçiştirilemez anların, o acımasız ağırlığını taşıyan hikâyeler. “Söylenemeyen Acı”... Bir torbaya neler sığmaz ki? sorusuyla düşündürüyor okuru yer yer, “Torbaya Sıkıştırılmış Umutlar” hikayesinde. “Babanın Vurduğu Yerde Gül Biter” de ya haksızlıklar? Büyüklerin anlayıp dinlemeden çocukları cezalandırış şekilleri dikkatimizi çekiyor. Yine minimal diyebileceğimiz bir hikâyesiyle Ercan Köksal, “Ardından bir Çığlık” diyor. Günahsız çocukların baba dikkatsizliğine kurban gitmesi, hayli acıklı ve düşündürücüdür. Gitmeler, karlar içinde rüyasına koşanlar, eski bakkallar, ağlayan sümüklü çocuklar ve bitmeyen “Umutsuz Bekleyiş”...
“Hamza’nın Heybesi” çerçi geleneğinin eşeğiyle birlikte yok oluşu ve AVM gerçeğimiz mizahi bir dille ele alınmış yazar tarafından. Nerede o eski köy köy dolaşan çerçiler? Biz niye AVM’lere dadandık? Sorular birbirini kovalıyor. Belki “Ahlât Ağacı” ahlât, kan, toz şeker çağrışımlarıyla gövdesi toprağa karışan ağaçların hikâyesi.
Türk Ali’nin okuyamadığını, Rum Aleksi çözer. Tezat gibidir. Oysa sadece “Ali olmak”, yetmemektedir. "Kendi geçmişini, dilini, geleneğini ne kadar muhafaza etmiştir Ali?" sorusunu düşünmeye başlamışken, “Burada Dua Yok” eski çeşme kitabesi, aslında Anadolu’nun kültürel zenginliklerine işaret eder. İşaretleri takip etmek cevapları bulmak demektir nihayetinde.
Meral Afacan Bayrak
twitter.com/tarcnckmaz
Ercan Köksal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ercan Köksal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
11 Nisan 2018 Çarşamba
30 Aralık 2015 Çarşamba
Bildiğin Hayat’ın püf noktaları
Kahveler, meczuplar, aşk hali ve kaybolmalar üzerine yazılmış öyküler. Meczup Dursun gider, geriye aşk kalır köyde. Bir ses olur. Ercan Köksal’ın dördüncü öykü kitabı Bildiğin Hayat hayata dair keskin ipuçları veriyor.
Çocuğunu karton bir kutuda morgtan teslim alan bir babanın duyguları nasıldır, ne yaşar derseniz Boş Kutu’yu okuyun mutlaka. Anne ve diğer aile büyüklerinin duygu durumu ikinci plandadır bu öyküde. Babanın da duyguları vardır elbette. Yazarın bu öykülerinde köy kahvelerinin vatan kurtaran o sıcak atmosferine dalmanız mümkün. Gönül Muhasebesi An… ya da İçimdeki Çocuk gibi bir iç hesaplaşmanın olduğu öykülerde çocukluğu çağrıştıran bir objeyle, bir balonla açılan kapıdan, vicdan muhasebesiyle çıkan kişinin durumu özenle işleniyor. Çocuk ve Dondurma öyküsünde de perçinleniyor adeta. Kendisinden yardım isteyen parasız çocuğa dondurma almıyor. Bir başkası aldığında da bu iyiliği niye kendisinin yapmadığını sorguluyor öyküde kahraman. O hayırsever insanı kıskanıyor iyice. Kadıköy Vapuru ayrılanların öyküsü. Martıların ağladığı anlar, geri dönmeyen sevgilinin arasından kalbe dolan pişmanlık hissi, okura yansıyor. Biri vapurla diğeri otobüsle uzaklaşıyor durmadan.
Bildiğimiz hayattan kopmuş, başka bir hayata öykünen kişinin temennilerine kulak vermeli okur. Yirmi Dört Numaralı Koltuk hayata dair imlemelerin devamını getiriyor. Yıllar sonra yaşadığı kasabaya dönen ve eski-yeni insanlara bakarak sevdiğinin izlerini süren, derin düşüncelere dalan bir öğretmenin öyküsü.
Yeni yetme torununun isteklerini can havliyle yerine getirmeye çalışan bir ihtiyarın dükkanda satıcıyı ikna turları konu edilmiş, Merhamet Dilenen İhtiyar adlı öyküde. Okumamış, savrulmaya hazır bir yaprak gibi torun ve de ona beğendiği tişörtü almak için neredeyse yalvaran bir yaşlı insan. Anlatıcının ağzından öykü ilerliyor. Öte yandan Sessiz Ölüm’de ötelere dair bir düşüncesi, maneviyata yapılmış birikimi olmayan bir kişinin son demlerini çırpınarak yapayalnız yaşaması konu edilmiş. Terminal simsarlar, kirli hesaplaşmalar, adresini şaşırmış cinayetlere değinen bir öykü. Vasiyet, onuncu sınıfta bildik hayatı değil de ölümü seçen, ülkücü Elif’in yaşadığı kimlik bunalımını intiharla sonuçlandırması ve annesine bıraktığı etkileyici not: Tabutunun üzerinde Kuran ve Türk bayrağı konulmasını istemesi. İhtiyar Adam Ve Kadın törensiz gömülen kadının dinini sorgulayan köy halkı, Alman eşinin dinini bilmeyen eş, kendisini de dine yakın bulmayan bir adam. Gözyaşı, pişmanlık ve dinsel törenlere dair kafası karışan yaşlı bir insan. İyiliğin Zamanı gurbette çalışan eş, çaresizlik, iyilik değmeden vakitsiz ölen anne, iki küçük çocuğun geride kalışı, parasızlık. İyiliği zamanında yapamayan hayır sahibinin kendiyle muhasebesi. Hepsi Bildiğin Hayat kabaca ve hoyratça yaşandığında insanoğlunun başına gelebilecek işler. Yeterince duyarlı ve iyi kalabilen insanlara işaret ediyor. Hayata dair püf noktalarını tarif eden kitabı, Okur Kitaplığı etiketiyle edinebilirsiniz.
Meral Afacan Bayrak
twitter.com/tarcnckmaz
Çocuğunu karton bir kutuda morgtan teslim alan bir babanın duyguları nasıldır, ne yaşar derseniz Boş Kutu’yu okuyun mutlaka. Anne ve diğer aile büyüklerinin duygu durumu ikinci plandadır bu öyküde. Babanın da duyguları vardır elbette. Yazarın bu öykülerinde köy kahvelerinin vatan kurtaran o sıcak atmosferine dalmanız mümkün. Gönül Muhasebesi An… ya da İçimdeki Çocuk gibi bir iç hesaplaşmanın olduğu öykülerde çocukluğu çağrıştıran bir objeyle, bir balonla açılan kapıdan, vicdan muhasebesiyle çıkan kişinin durumu özenle işleniyor. Çocuk ve Dondurma öyküsünde de perçinleniyor adeta. Kendisinden yardım isteyen parasız çocuğa dondurma almıyor. Bir başkası aldığında da bu iyiliği niye kendisinin yapmadığını sorguluyor öyküde kahraman. O hayırsever insanı kıskanıyor iyice. Kadıköy Vapuru ayrılanların öyküsü. Martıların ağladığı anlar, geri dönmeyen sevgilinin arasından kalbe dolan pişmanlık hissi, okura yansıyor. Biri vapurla diğeri otobüsle uzaklaşıyor durmadan.
Bildiğimiz hayattan kopmuş, başka bir hayata öykünen kişinin temennilerine kulak vermeli okur. Yirmi Dört Numaralı Koltuk hayata dair imlemelerin devamını getiriyor. Yıllar sonra yaşadığı kasabaya dönen ve eski-yeni insanlara bakarak sevdiğinin izlerini süren, derin düşüncelere dalan bir öğretmenin öyküsü.
Yeni yetme torununun isteklerini can havliyle yerine getirmeye çalışan bir ihtiyarın dükkanda satıcıyı ikna turları konu edilmiş, Merhamet Dilenen İhtiyar adlı öyküde. Okumamış, savrulmaya hazır bir yaprak gibi torun ve de ona beğendiği tişörtü almak için neredeyse yalvaran bir yaşlı insan. Anlatıcının ağzından öykü ilerliyor. Öte yandan Sessiz Ölüm’de ötelere dair bir düşüncesi, maneviyata yapılmış birikimi olmayan bir kişinin son demlerini çırpınarak yapayalnız yaşaması konu edilmiş. Terminal simsarlar, kirli hesaplaşmalar, adresini şaşırmış cinayetlere değinen bir öykü. Vasiyet, onuncu sınıfta bildik hayatı değil de ölümü seçen, ülkücü Elif’in yaşadığı kimlik bunalımını intiharla sonuçlandırması ve annesine bıraktığı etkileyici not: Tabutunun üzerinde Kuran ve Türk bayrağı konulmasını istemesi. İhtiyar Adam Ve Kadın törensiz gömülen kadının dinini sorgulayan köy halkı, Alman eşinin dinini bilmeyen eş, kendisini de dine yakın bulmayan bir adam. Gözyaşı, pişmanlık ve dinsel törenlere dair kafası karışan yaşlı bir insan. İyiliğin Zamanı gurbette çalışan eş, çaresizlik, iyilik değmeden vakitsiz ölen anne, iki küçük çocuğun geride kalışı, parasızlık. İyiliği zamanında yapamayan hayır sahibinin kendiyle muhasebesi. Hepsi Bildiğin Hayat kabaca ve hoyratça yaşandığında insanoğlunun başına gelebilecek işler. Yeterince duyarlı ve iyi kalabilen insanlara işaret ediyor. Hayata dair püf noktalarını tarif eden kitabı, Okur Kitaplığı etiketiyle edinebilirsiniz.
Meral Afacan Bayrak
twitter.com/tarcnckmaz
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)