Kendimizden uzaklaşarak yitirmeye başlıyoruz empatiyi...
Kendi acısına gözlerini kapatan bir insan, başkalarının acısına kör oluyor.
Her şiddet eylemi her kötülük haberi gündemimize düştüğünde, soruyoruz; bunlar nasıl insanlar böyle? Ya da bunları yapanlar insan olabilir mi?
İşte Arno Gruen, Empatinin Yitimi'nde kitabında bunu anlatıyor okura. Suçluların aslında kurban olduklarını; suçlular bu durumda olduklarını inkar etmekle beraber, kurban durumunda olmaktan da nefret ediyorlar...
Burada dikkat etmemiz gereken önemli bir nokta var: suçlularda birer kurban evet ama empati kuracağımız durum onların suç işleme gerekçeleri değil. Eğer empatiyi yanlış kurarsak, onların suçlarını haklı görme fikirlerini güçlendirmiş oluruz. Şöyle açıklıyor yazar;
"Gerçek empati suçlunun kendini haklı çıkarmasını desteklemek değildir; gerçek empati daha çok, gerçek anlamda insan oluşun yolunun insanın kendi geçmiş acısıyla yüzleşmesinden geçtiğini kavramasıdır."
Ama onlar da mağdur(!)
Dünya acılardan arınık bir yer değil. İnsanda da acısavar bir sistem yok. Yani insanı hayatta birçok acı karşılayabilir. Bu acıları çocukluk döneminde yaşamış olabilir. Büyük travmalar geçirmiş olabilir..
Ne yapmalı o zaman?
Kendi içine bakmalı insan… Acılarıyla yüzleşmeli. Acılarının onu insan yapmasına izin vermeli.
"Kendi acısını kabullenmeyen bir insanın başkasının acısını da algılama yeterliliği olmuyor."
"İnsan kendi içindeki kurbanı görmezden geldiği için, gerçek empati devre dışı bırakılıyor."
Acılarından kaçmak isteyen insanlar, kendilerine kaçtıkları bu acıları yaşatacak kurbanlar arıyorlar.
"Kendi acımızla bağımızı kaybettiğimiz için biz hem suçlu hem kurban durumunda olanız. Bir zamanlar kendi içimizde hissettiğimiz kurbanı cezalandırmak için sürekli yeni kurbanlar arıyoruz."
İnsanın kurban olma durumu ta çocukluğuna dayanıyor bazen. Daha bir çocukken, acıyı anlayamıyor insan, bu acıyla ne yapacağını bilemiyor. Yeterince güçlü değil. Böylece acıyla beraber büyüyor. Ve bazıları acıyı inkar ediyor.
"Acının inkarı neyi harekete geçiriyor: şiddeti. Şiddet çağımızda bütünsel olarak acının yadsınmasıyla çok sıkı bir bağ içinde."
Görevimiz diyor yazar; içimizdeki çocukla ilgili anıları canlandırmak ve duygudaşlığımızın meşruluğunda ısrar ederek kendimizi çocuklarımıza adamaktır.
Empati duygusunun temelleri çocukluk yıllarında atılıyor. O zaman önce içimizdeki çocuk yaralıysa onu iyileştirmeli. Sonra empati kurabilen sağlıklı çocuklar yetiştirmeli..
Son olarak her duygusunu sahiplenmeli insan.
Cahit Zarifoğlu’nun da dediği gibi:
"Acını yaşa, öfkeni yaşa. Ve seyret.
Kendini sakın bastırma. Öyle suyun üstünde akan yaprağa bakar gibi bak, seyret.
Uzanıp onu almaya kalkışma. Kendini suçlama.
Olacak olandan kaçamazsın. O yüzden hiç bastırma kendini, baskılama.
Çünkü insan bastırdığı duygunun esiri olur."
Sümeyra Yılmaz
twitter.com/Smyra_ylmaz