
Gelelim Emine Batar'ın “Islıkla Çağrılan”ına… Sıcak, samimi, nümayişsiz ve çarpıcı bir kitap “Islıkla Çağrılan”. Evet, kimi atraksiyonlarla göz boyamıyor kitap boyunca. Yalınlıkla basitlik arasındaki farkı net bir şekilde gösterebileceğimiz bir kitap olmuş Emine Batar'ın uzun hikâyesi.
Bir gencin en tekinsiz zamanlarını anlatılıyor “Islıkla Çağrılan”. Ergenlik zamanını. Büyüdüğü ama olgunlaşmadığı, bütün dengelerinin bozulduğu dönemi. Yoksul bir ailenin tek umudu olan; zeki, duyarlı, yetenekli ama sorunlu bir delikanlı. Kitap yüzeyde sıradan görünen kişilerin başına gelen hiçbiri fevkalade olmayan olayları anlatıyor. Ancak öyle bir anlatıyor ki ister istemez kendini okutan bir hikaye olarak karşımıza çıkıyor “Islıkla Çağrılan”. Hikâyeyi okutan asıl “iş” dilde ve üsluptaki akıcılık ve yalınlığı sebebiyle ilk bakışta fark edilmeyen derinlik. Evet, biz okurlar hep bulanık sularda derinlik vehmediyor, berraklığı kimi zaman sığlık, yüzeysellik sanıyoruz. “Islıkla Çağrılan” ise bu evhamı tekzip eden bir metne sahip.
Kitabın yürürlüğe koyduğu tek tekzip de bu değil. Kitap konu itibariyle bıçak sırtı bir denge üzerinde ilerliyor. Kolayca “kötü” yazılmaya elverişli bir temaya sahip. Zira herkesin bir şekilde içinden geçtiği ergenlik dönemi; duygusallığa, nostaljiye, pişmanlığa veya suçlamaya düşerek kolayca kötü hikâye nesnesine dönüşebilir. Kötü ana-babalar, anlaşılmayan masum gençler metinde cirit atar ve metin okurun gözlerinin önünden geçip gider. Emine Batar, bunların hiçbirini yapmıyor.
Ne mi yapıyor? Öncelikle vurgulamam gerekir ki “Islıkla Çağrılan”, bir suçlama yahut savunma kitabı değil. Dengeli bir anlatımı var. Ne genci pohpohluyor ne de ana-babayı şeytanlaştırıyor. Okurla karakterler arasına eleştirel bir mesafe de bırakıyor. Okur hiçbir karakterle yüzde yüz özdeşleştirmiyor kendisini, tamamen de yabancılaşmıyor. Bütün bunlar Emine Batar'ın yazarlık hanesine eklediği artılar.
Emine Batar kendisiyle internette www.edebistan.com sitesinde yapılan bir röportajda söylediklerini “Islıkla Çağrılan”ın esbabı mucibesi olarak görmek mümkün. “Genellikle küçük insanların öykülerini anlattım. Küçük yaşantıların içinde büyük acılar, yalnızlıklar, kırgınlıklar vardır. Nereye gitseniz benzeriyle karşılaşırsınız. Parasını almaya çalışan işçiyi, ezber yapamayan çocuğu, ailesini özleyen genci, önemsenmeyen bir kızı, hiç aşık olamamış bir kadını… Aşina olduğumu anlatmak bana daha sahici geliyor. Yaşamak siyasettir zaten. Siyaseti belli bir düşünceye, belli bir zümreye ait bir kelimeymiş gibi görmeyi kabul etmiyorum.”
Aile, okul, gencin bir süre çalıştığı marangozhane… Mekânlardan ziyade diyaloglarla ilerleyen; yüzleşmelere, iç ve dış muhasebelere yer veren bir kitap “Islıkla Çağrılan”. Gencin yazdığı şiirler, hikâye içinde laf olsun diye değil akışı güçlendirsin diye tasarlanmış mısralar. Her mısra, metnin bulunduğu kısmında anlatıma katkıda bulunduğu için orada yer yer alıyor.
Yazı boyunca kitapta anlatılan olaya dair bir ipucu vermemeye çalıştım. Çünkü her ne kadar sürprizli bir hikayesi olmasa da kitaptaki “edebiyat tadını” bu metne dâhil edemeyeceğim için beyhude bir çabaya girmemeye çalıştım. Ancak bu noktada, bir okur olarak şahsi tecrübemi ifade edebilirim. Emine Batar'ın okuduğum ilk kitabı “Islıkla Çağrılan” idi ve kitap bana ilk iki kitabını da alma isteği uyandırdı. “Islıkla Çağrılan”ı okumak hayatıma bir yazar daha katmış oldu böylece.
Suavi Kemal Yazgıç
twitter.com/suavikemal