"Tek başıma da kalsam, dünyanın bütün hükumetlerine karşı ayaklananlar ve onlara destek verenler bana karşı da olsa, bütün dünya yedi milyar küsur insan tek tek bana karşı da olsa bir tek kız kardeşim hak versin bana..."
Kanı deli, hayatı dumanlı Çağlar İyice'nin taşranın göbeğinden megakentin ortasına taşınan isyanının hikâyesiyle karşı karşıyayız. Doğuştan isyankar bir karakterin büyük bir isyanın içinde kendini bulma, ifade etme çabasının anlatımı Deliduman. Kendisi de Gezi'nin öne çıkan isimlerinden olan Emrah Serbes küçük bir aile dramını Gezi süreciyle harmanlıyor. Dramın başkahramanını bu sürecin ortasına oturtuveriyor.
Parçalanmış bir ailede ergenlik bunalımlarının ortasındaki Çağlar kız kardeşine aşk derecesinde bir sevgi duyar ve kardeşi haricinde herkesi, her şeyi sevmemek için geçerli bir sebebi vardır. Boşanmayı kabullenemeyen depresif, melankolik bir anne, kendini işe adamış kariyer bağımlısı ilgisiz bir baba ve bulunduğu makamın tüm imkanlarını sömüren omurgasız bir dayı. Bu karakterlerin arasında kimliğini bulmaya çalışan 17 yaşındaki Çağlar, adeta bir kaybeden ve tutunamayandır. Her ne kadar bu kavramlar artık çok klişeleşmişse de yazar da buna vurgu yapmaktadır. Çünkü 21. yy. tutunamayanların çağıdır.
Kardeşine olan bağlılığıyla hayata tutunmaya çalışan Çağlar'a göre, kız kardeşi hariç her insanın mayasında bir parça kepazelik vardır. Dayısına karşı duyduğu öfkeyi de bu anlatı üzerinden verir. İlke sahibi bir dedenin ardından omurgasız bir dayıyla yaşama uyum sağlayıp, onun imkanlarından faydalanmaktan da geri durmaz ama... Bu kepazelik kavramını kendine has üslubuyla, eleştirel göndermelerle işler. Politik anlamda net bir tarafa ait olmayan, her an her yöne evrilmeye hazır gibi duran karakterimiz, eleştiri oklarını tüm sistemlere ve o sistemler içinde hamuru şekil alanlara gönderir.
"Ömrümüzü yaptığımız yanlışlardan geri dönmekle harcamıştık ama hayatı hala ilerlenecek bir şey olarak görüyorduk. İnsandık çünkü biz budalaca zaferlerimiz vardı hiçbir işe yaramayan ve bilgece yenilgilerimiz vardı bizi birbirimize daha sıkı bağlayan, umutsuzca, kederle bağlayan bizi birbirimize... Kendi içimizde sessiz ve korkunç mücadeleler vermiştik, kendi iç savaşlarımızın gazisiydik hepimiz, kendimize yenilip kabul etmiştik kendimizi ve kendimize boyun eğmiştik ve şimdi hiç kimseye boyun eğmeyecektik!"
Tek amacı çok sevdiği kızkardeşi Çiğdem'i meşhur edip ona kendini iyi hissettirmekten, bir anda Taksim'in ortasında, Gezi Parkı'ndaki özgürlük savaşında buluyor kendini Çağlar İyice. Taşrada büyüyen başkaldırısı büyükşehirdeki isyanda tamamlıyor evrimini. Aslında evrimini tamamlıyor mu bilinmez ama o güne kadar bildiği tüm kavramları başka bir gözle görüyor, yeni kavramlarla tanışıyor, sudan çıkmış balığa dönüyor... Kendi isyan diline yeni diller ekliyor. Serbes, Gezi direnişinin içinde yer alan bireylerin ruh hallerini Çağlar ve çevresindeki karakterler üzerinden anlatıyor. Romanda adı geçen her bir karakter, direnişde yer alan farklı özelliklere sahip insanları temsil ediyor. Bize o bol gazlı, TOMA'lı, coşkulu sancılı günleri yeniden yaşatıyor. Gezi'nin ruhunu içerden bir gözle tüm renkleriyle, doğruları ve hatalarıyla aktarıyor. O direnişte keybettiklerimizi kazandıklarımızı anımsatıyor. Tıpkı Çağlar İyice'nin o uzun yaz zamanında kaybedip kazandıkları gibi...
"'Önce bir özgür olalım da, ondan sonra o özgürlükle ne yapacağımızı düşünürüz'" demiştik. Belki de hiçbir şey yapmazdık. O hissin kendisi yeterdi bize. Özgürlüğü hep insanın canının istediğini yapması zannediyoruz, oysa özgürlük her şeyden evvel bir histir. İnsana bir şey yaptıran yahut yaptırmayan şey o histir."
Serbes, gerek bireysel gerek toplumsal anlamda trajik ve dramatik hallerimizi, sokağın dilini müthiş bir şekilde kullanarak mizahi ve komik bir hale evirmeyi çok iyi kıvırıyor. Bu da sokağın içinden çıkan kendisinin gözlem yeteneğinden geliyor. Anlattığı hiçbir şey sıradan yaşamlarımıza uzak kaçmıyor. Günlük hayatımızı kaplayan kavramları sık sık kullanıyor. Bu da hikayenin gerçekçiliğini ve akıcılığını artırıyor. Bu arada ufak bir sıkıntı; küçük bir kasabadan çıkma 17 yaşındaki bir karakterin yaşından ve yaşanmışlıklarından bu kadar büyük laflar etmesi, bu kadar gerçek bir hikâyenin inandırıcılığını zedeliyor zaman zaman. Aforizma tadında, bol argo ve küfür içerikli haliyle tüm o cümleler bizi etkisine alıp okumayı keyifli hale getirse de, Çağlar gibi bir karakterin gerçekliğini sorgulatıyor. Metin sosyal açmazlara "kör göze parmak" misali değil de ağır ağır, sembollerle parmak basarken, abartılı boyutlara varabilen hezeyan durumları da metnin sorunsallarından biri.
Deliduman'da, Serbes'in kural tanımaz kahramanlarından Çağlar İyice'nin hikâyesinde, bugüne, hayata dair her şey var. Büyük bir toplumsal isyanın merkezine vicdan ve sevgiyi koyan romandan bize kalan ise buruk bir gülümseme...
Ahu Akkaya
twitter.com/diviniacomedia