"Bu sayfalarda, hayatımın bütünü, yani bütün sevgilerim, bütün tecrübelerim var. Bana öyle geliyor ki, hayat denen mülakata bu kitabı yazmak için geldim."
Cemil Meriç böyle başlıyor en kıymet verdiği eserine. Bütünden bahsediyor oysa kitapta bir konu bütünlüğü yok. Konular parça parça ele alınıyor ama bu parçalardan bütüne selam gönderen fevkalade fikirler ve düşünceler ortaya çıkartıyor. "Bir çağın, daha doğrusu bir ülkenin vicdanı olma"yı arzu eden Cemil Meriç; eserinde, ülkemizin geçmişinden yola çıkarak bol molalı bir yolculuk yapıyor. Her döneme, her fikre ve her mücadeleye değinmeden geçmeyen yazar, çok ciddi bir siyasi boşluk görüyor. Bu boşluğa ise aksiyonsuzluğun sebep olduğunu okuyucunun gözüne soka soka aktarıyor.
Aksiyon, Necip Fazıl Kısakürek'in de sıkça ele aldığı bir konu. Belli dönemlerimizde görülen bezginlik hali ve bu halin hiç geçmeyecekmiş gibi etkiler göstermesi dönemin aydınını korkutuyor. Bu korkuya "Bu Ülke" gibi eserler karşı koymaya çabalıyor. Üstelik sadece o dönem için değil, gelecek belki de 50 ya da 100 yıl için.
"Bu Ülke", okuyucusunda eseri bitirdikten sonra bazı "hallerin" meydana gelmesine de sebep olmuyor değil. Mesela bir süre siyaset üzerine konuşmamak, çevreyle girilen diyaloglarda ülke gündeminden, geçmişinden hızlıca kaçmak ve hatta bir süre kitap okumamak gibi. Yine bu "keskin son"da, eserde adı geçen yazarları ve kitaplarını okumamak için kendinizi zor tutabiliyor, iştahlanıyor ama o okuma cesaretini kendinizde bulmak konusunda zorlanabiliyorsunuz. Tüm bunların sonunda ortaya siyasetle tarihin, sosyolojiyle felsefenin birleştiği, okuyucu psikolojisini derinden etkileyen, kimi zaman kılavuz kimi zamansa ansiklopedi görevi alacak bir eser ortaya çıkıyor.
"Bu Ülke", yaşadığımız coğrafyanın bilhassa geçmişiyle duygusal bağlantı kurmaya düşkün, ciddi çıkarımlar yapmak isteyen ruhları için hiç şüphesiz bir klasik ve hatta bir danışman.
Yağız Gönüler
twitter.com/YagizGonuler