Bütün Şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bütün Şiirleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Nisan 2013 Salı

Zamanın ne içinde ne de dışında olanlara

Eğitim sistemimizde, lise yıllarında verilen edebiyat dersi başlı başına bir "dayatma" niteliğindedir hiç şüphesiz. Derste uyumakla başlayan "edebi bilgi", uzun yıllar sonra yerini Ece Ayhan'ı bayan şairler arasında saymakla devam eder. Konuyu şuraya bağlayayım: Ahmet Hamdi Tanpınar her şeyden önce, yani romanlarından ve edebiyat derslerinden önce, şairdir. Kalemi şiir için dalmıştır derin denizlere ve muhteşem eserlerle edebiyatımızı taçlandırmıştır. Bilmeyiz, iki üç romanını okuduktan sonra "başka neleri var?" diye bakarız ve akabinde şiirlerinin de olduğunu görürüz. Vah ki böyle ruhlara... İş bu yazı, bu ruhlara değil, daha çok Tanpınar'ın şair olduğunu bilen ve şiirlerini ezberlemeye gönül vermiş ruhlara daha çok hitap edecektir. Zira şiir, bir ruh işidir.

"Şiir ve alelumum sanat, ferdin en mutlak ve hür surette kendini idrak ettiği zirvedir."

İşte böyle düşünen ve Prof. Dr. Mehmet Kaplan'ın deyişiyle harika tanımıyla "çok cepheli bir şahsiyeti ve zengin bir kültürü olan" Ahmet Hamdi Tanpınar, şiirlerine kusursuzluk kazandırabilmek için asla bastırmayı düşünmemiş, yaşamının son yıllarında bilhassa dostlarının ısrarlarıyla en azından bir kısmını küçükçe bir kitapta toplamaya adeta râzı olmuştur. Kendisi kadar bu yolda emek gösteren dostlarına ve yayıncılara da minnettarız. Türk şiirinden konuşulurken Tanpınar zikredilmezse, abdest alınmadan namaz kılınmış olur. Böylece şiir okuması sahih olmaz. Tövbe de kurtarmaz.

"Ne içindeyim zamanın / ne de büsbütün dışında
Yekpâre geniş bir ânın / parçalanmaz akışında.
"

Mezar taşını da bu dizeler süsler Tanpınar'ın. Naçizane bu meşhur şiirin en çok dördüncü kıtasındaki son iki dizeyi severim: "İçim muradına ermiş / abasız, postsuz bir derviş."

İnanıyorum ki Tanpınar'ın leziz olarak nitelenen üslubu, çok şeyini şiire, şiir uğraşına borçludur. Dergâh Yayınları tarafından ilk baskısı 1976 yılında yapılan bu kitabın, sonraki baskılarında bu vaziyeti görmek mümkün. Zira Tanpınar, birçok şiiri üzerinde yeniden oynamış, onu okuyucunun damağına kazınacak bir lezzet haline getirmiştir. Yer yer geleceği de görmüş, umutsuzluğunu gizlememiştir. İşte "Selâm Olsun" şiirinden bir dörtlük:

"Uzak, çok uzağız şimdi ışıktan
Çocuk sesinden, gül ve sarmaşıktan
Dönmeyen gemiler olduk açıktan
Adımızı soran, arayan var mı.
"

Peki ya kimi şiirlerinde kendini tarif ederken ki o muhteşem dizelere ne demeli? Yorum yapamamanın acziyeti burada kendini gösterir. "Sen ve Ben" şiirindeki şu dizelere bir bakın: "Düşünen alnımda benim her çizgi / baharı olmayan kışa benzer."

Bir Bursalı olarak Tanpınar'ın Bursa düşkünlüğü beni damarımdan vurmuştu. Önce "Beş Şehir" adlı kitabını, sonra da "Bursa'da Zaman" adlı şiirini okurken zihnim her seferinde Bursa çakısı gibi keskinleşmiştir.

"Başındayım sanki bir mucizenin
Su sesi ve kanat şakırtısından
Billûr bir âvize Bursa'da zaman.
Yeşil türbesini gezdik dün akşam,
Duyduk bir musikî gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur'an sesini,
Fetih günlerinin saf neşesini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.
İsterdim bu eski yerde seninle
Baş başa uyumak son uykumuzu,
Bu hayal içinde...
"

Yazıyı bitirirken çok önemli bir bilgi vermek isterim. Hem Tanpınar hem de edebiyat severler için nimet niteliğinde bir kitap yayımlandı yine Dergâh Yayınları tarafından. Abdullah Uçman'ın hazırladığı "Edebiyat Dersleri" adlı kitap, Tanpınar'ın derslerine dair notlardan oluşmakta. Bu nabız artıran bilgiden sonra detay için en yakın kitapçınıza koşmanızı diliyorum. Tanpınar'la ve edebiyatla kalın.

Yağız Gönüler
twitter.com/ekmekvemushaf

3 Ekim 2012 Çarşamba

Şiirle havayı solumak

"Orhan Veli'nin kavgası, edebiyatımızın en büyük kavgasıdır, buna inanıyorum. Irmağın yatağını daha doğal bir vadiye indirdi. Şiire kasket giydirdi, sivilleştirdi onu. Bugünkü şiir verimleri onun da verimleridir biraz."

Böyle diyor Cemal Süreya onun için. Ece Ayhan ise "bir açıkhava ozanıdır" diyor Orhan Veli'ye. Nitekim hava almayı da, hava atmayı da, havalardan kendine bir pay çıkarmayı da öyle güzel becermiştir ki şair, şiirlerinin kolay ezberlenebilirliğinde belki de bu "doğal" koşullar yatmaktadır.

"Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada âşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti."


Bu kitapta hem Orhan Veli'nin tüm şiirlerini bulabileceksiniz, hem Garip akımının ne olduğunu onu doğuran şairden görebileceksiniz, hem de şairin şiire bakışı hakkında güzel bir giriş makalesi okuyacaksınız.

"Yüz kelimelik bir şiirde yüz tane güzellik arayan insan vardır. Halbuki bin kelimelik bir şiir bile bir tek güzellik için yazılır. Tuğla güzel değildir. Sıva güzel değildir. Fakat bunlardan terekküp eden bir mimari eseri güzeldir."

Orhan Veli, birçok şiiriyle hem şairlere, hem de şiir yazmak isteyenlere ilham kaynağı olmuştur. Feyz alınması kolay, taklit edilmesi zor bir şair olmuştur. Taklit edilmesinin bu zorluğu, doğallığından kaynaklanır. Doğal olan bir şeyi taklit etmek zordur. Bu minvalde kendisinin beni en çok etkileyen "Rüya" adlı şiirini paylaşmak isterim:

"Annemi ölmüş gördüm rüyamda.
Ağlayarak uyanışım
Hatırlattı bana, bir bayram sabahı

Gökyüzüne kaçırdığım balkonuma bakıp
Ağlayışımı."


Nurullah Ataç, "Ahengin, musikinin de şiirden kaldırılabileceğini anlattı" der Orhan Veli için. Şiiri sivilleştiren şair "bir garip" Orhan Veli'yi baştan sona okuyabileceğiniz bu kitap; havayı şiirle solumanızı sağlayacak.

Yağız Gönüler
twitter.com/YagizGonuler