Şiirler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şiirler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Temmuz 2014 Perşembe

Istırabın ve kurtuluşun şiirleri

Haddimce bu kitabı önermek için "Yedi Güzel Adam" dizisinin tatile girmesini yahut bitmesini bekledim. Hayatı iğne iplikle dizen şairlerin diziyle tanınması yürek burkan bir hadise. Ancak dünya değişiyor öyle değil mi? Diziler de bir işe yaramalı. Bize edebiyat öğretmeli, tanıtmalı falan... Arkadaşlar televizyon ve edebiyat, bir cümlede yan yana gelemeyecek iki kelime. O yüzden araya "ve" koydum. Merhum şair Erdem Bayazıt ise bu "ve"yi ters çeviriyor; Fethi Gemuhluoğlu'nun aziz anısına yazdığı şiirde, "Sebeb ey" diyor:

"Her sabah bütün bitkiler iştahlı bir çocuktur
Emer emer emerler toprak anayı
O sultan hazinesi o hep veren sonsuz cömert anayı
Yeşil hayat kırmızı hareket sarı sabır emerler
Ve veyaz îman çizer sesini
Tamamlar kavisini"


İz Yayıncılık'ın 1993 yılından beri bastığı "Şiirler"de, Erdem Bayazıt'ın Sebeb Ey, Risaleler, Gelecek Zaman Risalesi adlı üç eseri toplanmış. Kitabın girişinde, bir sayfa boyunca (Adil) Erdem Bayazıt tanıtımı var. Şimdiye kadar gördüğüm en nitelikli tanıtımlardan. Hemen yanında da şair şöyle sesleniyor içindekiler bölümünden evvel:

"Okuyucuma!
Şiir diye bir ömür tüketek yazdıklarım
İki saatte okunuyor
Bundan ucuz ne olabilir
Havadan başka?"


Birazdan Gün Doğacak, Karanlık Duvarlar, Risaleler, Gelecek Zaman Risalesi ve Nida Beyitleri bölümlerinden oluşan kitaptaki şiirlerin sonlarında hangi tarihte ve nerede yazıldığı, yayımlandığı da belirtilmiş. Okuyucu için bunlar kaliteli bir şiir okumasına imkân sunuyor. Hangi şartlarda yazıldığının düşünülmesine daha elverişli oluyor. Mesela "Boşluk-lu Yaşamak" şiiri, Rasim Özdenören'in dediğine göre Erdem Bayazıt'ın 1958'de Kahramanmaraş'ta bir idama tanık olmasından ötürü yazılmıştır. Birkaç kez değiştirerek yani üzerinde çalışarak şair bu şiirini sosyal hareketliliğe ve toplumun dokusuna uygun bir hâle getirmiş, şairdeki tarihçilik görevini de îfâ etmiştir. O şiirden bir bölüm:

"Adamın dar adımları bunu anlamalıyız diyorum ben
Adamın göğe bakmayı unutması bu beni boğacak
Kalabalık bağırıyor / anlamıyorum

Canavar diyorlar / anlamıyorum
Niye ağlamıyor bu adam / bağıramıyor
Ayaklar boşlukta / üç ayaklı terazi sallanıyor
Kalabalık simit yiyor sigara içiyor
Siz hiç gördünüz mü mosmor uzun ıslak paçaları korkak idamlığı insanlar gördü

Ayaklarına kara kan oturmuş ben çorap sandım diyor biri"

Rahmetli Şeyhülmuharririn Ahmet Kabaklı, “Bir genç adam için şehrin ıstırabını, bozulmuş törenin, inançsızlığın, faziletsizliğin tepkilerini alışılmış düzenden yılgınlığı ve isyanı ve İslam’da kurtuluşun güzelliğini, maddeden kaçışı, köye kasabaya kaçışı ısrarla anlatan şiirler...” olarak niteliyor Erdem Bayazıt'ın şiirlerini. Onun şiirlerindeki ıstırap, tepki, yılgınlık ve isyanı bu dönemin modernizm eleştirileriyle donanan şiirlerinde de görüyoruz. Fakat şair, ortada bırakmıyor. Maddeden kaçarken maddenin asıl hakkını nasıl aradığını ve bu yüzden kaçtığını okuyucusuna sezdiriyor. Bu yüzden Behçet Necatigil de yine onun şiirleri için "Barbar güçlerin, teknolojinin yıktığı, Tanrı’dan kopardığı insanın manevî kurtuluşunu arayan Sebeb Ey...” yorumunu yapıyor.

"Bir yıldız kayıyor kayıyor kayıyor
Bir dal uzuyor uzuyor
Bir gül kanıyor bir seher vaktinde
Yanıyor bir ateş için için
İçimde içimin de içinde
Bir ezgi dönüyor dönüyor dönüyor
Bir ney eriyor dudaklarımda
Aşkın bir adı da yorulmamaktır."


Merhum Mehmet Kaplan, “Erdem Bayazıt’ın şiiri değil eski dindar şairlerinkinden, Mehmed Âkif’inkinden de çok farklı bir şekil ve üslûpla yazılmıştır...” yorumu fakire kalırsa Risaleler şiirlerinin etkisinden olmalı. Mesela bir Savaş Risalesi vardır ki sadece başını yazsam neyi anlattığını anlamaya yetecektir:

"Güneşin
Mızrakların ucuna takılıp
Kaldığı
Bir vakitte
Diriliş erlerinin yüreklerinden yayılan
Bir depremle
Sarsılıyordu arz."

Ölüm Risalesi ise, Fahr-i Kâinat'ın irtihalini anlatır. Son dizelerdeki sözler, diyecek söz bırakmaz.

"Sonra eğildi sevgilinin yüzüne
Sürdü bulutlanmış gözlerini
O güzellikler ülkesine
Baktı baktı ve dedi:
Hayatında güzeldin
Ölümünde güzelsin
Öldün
Bir daha ölmeyeceksin...""


"Şiir öldü" dese de Mustafa Kutlu, şiiri ölüler yaşatıyor. Şiir de bir daha ölmüyor. Erdem Bayazıt'a rahmetle, şiirine sevgiyle...

Yağız Gönüler
twitter.com/YagizGonuler

15 Mart 2012 Perşembe

Zarif şiir severlere

Şiir yazarken her "şiir yazan"ın feyz aldığı yahut idol benimsediği şairler vardır. Mesela benim için Necip Fazıl Kısakürek, Cahit Zarifoğlu, Sezai Karakoç, İsmet Özel ve İbrahim Tenekeci idol olmuştur. Şiirlerimin birçoğunda onların etkisi görülmektedir. Bundan da her zaman için mutluluk duymaktayım. Her yazar, idol benimsediği isimleri yaşatmakla da görevlidir aynı zamanda. Saydığım bu 5 büyük isimden özellikle Zarifoğlu, Özel ve Tenekeci'nin şiirlerinde aforizmaları, ürkütecek boyuttaki benzetmeleri görmek mümkün. Şiirlerinde soyutlaştırmalar dikkat çeker, akıllarda kalır ve "ilgili anlarda" mutlaka hatırlanır.

Özellikle Zarifoğlu'nun şiirleri bu konuda belki bir ilk temsil ediyor. Beyan Yayınları'ndan çıkan "Şiirler" kitabının ilk sayfalarında, onun hakkında yorumlar mevcut.

"Kendinden sonra yazmaya başlayan genç Müslüman şairlere hangi özellikleriyle yol göstermiş olursa olsun, ondan sonrakiler onda ders alınacak bir taraf bulacaklardır. Hem şiirin kendine mahsus kaliteleri bakımından, hem Müslüman bir şairin dünya hayatındaki temayülleri bakımından."
İsmet Özel

"Zarifoğlu'nun şiiri başlangıçta benimkiyle Sezai Karakoç'unki arasında kendine yer arar. O ara bana daha da yakın olduğunu söyleyebilirim. Giderek kendini buldu.. Evet bir "Kabala" var Zarifoğlu'nun şiirinde. Ama cinlerle içli dışlı olmayan bir kabala, bir çeşit yazgı pokerine yönelmiş. Ece Ayhan'a sordum, ona göre "Cahit Zarifoğlu" şiirde yapı sorununu en iyi kavramış bu konuda örnekler gösterilebilecek sanatçılardan biri."
Cemal Süreya

"Türkçe'de hem ahenge ulaşmak hem de duygu iletişimini sağlamanın belki de en çetin bir şairlik görevi olduğu günümüzde, bir de buna "Avucunda kor tutmayı" eklemişti. "Hâl"ini iyiye doğru sürekli yüceltirken, "şiirini" de yeni "hâl"ine uydurma savaşımında idi."
Prof.Dr.Hüseyin Hatemi

İşte bu yorumları okuduktan sonra artık sadece Cahit Zarifoğlu'nun şiirlerine dikkat kesilmek gerekiyor. Önceleri -ki bu konuda birçok yorum sabittir- anlaşılması biraz güç, sonraları ise parıldayan dizelere bırakılıyor zihin.

"Aklımdan çıkmıyorsun dedim / Başka türlüsünü yorgunum anlatmaya.."

"Suyu biz böyle geçeriz / Bizi afet sanırlar.."

"O sabah ezan sesi gelmedi camimizden / Korktum bütün insanlar, bütün insanlık adına.."

"Ne çok acı var.."

İplik gibi ince dizeler, inci gibi zarif şiirler okunmalı. Okundukça tekrar okunmalı..

Yağız Gönüler