İslâm Dünyasından Hatıralar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İslâm Dünyasından Hatıralar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ocak 2025 Salı

Mismer'in İstanbul'tan Cezayir'e uzanan hatıraları

Charles Mismer, “Müslümanlar, okuyup talim ve tefennün ettikçe daha ziyade Müslüman olurlar. Hıristiyanlar talim ve tefennün ettikçe Hıristiyanlık’tan çıkarlar” sözüyle meşhur bir oryantalisttir. Onun İslâm Dünyasından Hatıralar'ı çok dikkat çekmiş, öyle ki Müslüman aydınlar tarafından referans olarak dahi kullanılmıştır.

Mismer, 1867 yılında, La Turquie gazetesinin Yazı İşleri Müdürü olur ve İstanbul’a yerleşir. Buradayken önemli devlet adamlarından Fuad Paşa’nın dikkatini celbeder. Bu sayede de Osmanlı yönetimiyle yakın ilişkiler kurar. Ali Paşa’nın katibi olarak Girit’te bulunur. Hidiv İsmail Paşa ile kurduğu ilişki sayesinde ülkesine döndüğünde Fransa’daki Mısır misyonunun yöneticisi olarak atanır. Cezayir’e ziyaret gerçekleştirir. Kuzey Afrika da dahil bu sayede Müslümanları yakından gözlemleme, inceleme fırsatı bulur. Ömrünün sonlarına doğru ara ara Fransa’dan yine İstanbul’a seyahatler gerçekleştirir ama vaktinin daha çoğunu yazıya adar. Gazetelerde, dergilerde yazıları yayınlanır, kitaplar yazar. Onun yazılarından Müslüman ülkelerde yaşadığı hatıralar hem tarihi açıdan hem de kültür dünyası açısından oldukça önem arz eder. Ketebe Yayınları tarafından okurla buluşturulan İslâm Dünyasından Hatıralar eseri Mismer’in İstanbul, Girit, Mısır ve Cezayir’de bulunduğu sürelerde yaşadığı olayları, gözlemlerini anlatan önemli bir kaynak kitap niteliği taşımaktadır. Öyle ki Mismer’in İslam ve Müslümanlar hakkındaki düşünceleri Fatma Aliye Hanım’ın dikkatini çeker. İslam’ın geri kalmışlığına dair oryantalist tavır ve yargı karşısında çalışmalar yapan Fatma Aliye Hanım’ın Tezahür-i Hakikat isimli eserinde görüşlerini desteklediği yazarlardan biri de Charles Mismer’dir. Fatma Hanım, Müslümanların ulvi niteliklerini ön plana çıkarıp bu konuda birçok oryantalistten ayrılan Mismer’i referans göstererek Batılıların İslam’a yönelik küçük düşürücü, toptan önyargılarına ve görüşlerine itirazlar geliştirir.

Ziya Gökalp de Türkçülüğün Esasları adlı eserinde Türklerin karakteristik özellikleri ve sanatları hakkında bazı Batılı isimleri referans verir ve bu isimlerden birisi de Mismer’dir.

Mismer, sadece gözlemde bulunmamış, olayların içinde somut bir şekilde rol de almıştır. Yöneticilerin dikkatini çekmesi ve sevgisini kazanması da zaten bu sayede olmuştur. Aşağıda yer vereceğim pasaj onun hatıratlarının önemini çok yerinde göstermektedir.

Hıristiyanlar tarafından Müslümanlara atfedilen suçlamalara karşı Müslümanların da kendi şikâyetlerini öne süreceği bir dilekçe oluşturmadan Hanya’ya dönmek istemedim. İkinci defa olarak topladığım şeyhler, mollalar ve ulema bu fikri benimsedi ve hemen uygulamaya koymak üzere mahallelerine dağıldılar.

Son Rus savaşının da ispat ettiği üzere Türk ırkı müthiş işler yapabilir. Bir yabancının onlara yaptırabildiği aşağıdaki şeylere bakarak, kendi liderlerinin onlara neler yaptırabileceğini anlayabilirsiniz. Bahsettiğim bütün bu ihtiyarlar imza yerine mühür basılmış, birkaç metre uzunluğundaki rulolardan oluşan kâğıtları bana şafak sökmeden önce getirebilmek için bütün geceyi uykusuz geçirdiler. Oradan ayrılırken de bana şükranlarını bildirdiler ve Allah’ın lütfuna mazhar olmam için dua ettiler. Elimi öpmelerine zorlukla engel olabildim. Hanya’ya döndüğümde Ali Paşa, devlete büyük bir hizmette bulunduğumu söyledi. Bütün ödülüm bu oldu. Daha sonra Mecîdî nişanı ve Girit seferi anısına bir madalya verildi ki bu madalya Hıristiyan olarak yalnız bana verilmiştir.


Girit’te yaşadığı yukarıdaki anı onun somut bir şekilde yer aldığını görmesi açısından önem arz ederken bir diğer anısı da onun Müslümanlara nasıl tarafsız bir gözle baktığını göstermesi açısından önemlidir. Bu anıyla yazıyı da sonlandıralım:

Hoca Mecid Efendi ak sakallı, güzel yüzlü, yaşlı bir adamdı. Salonun ortasında oturur, Türkçe, Arapça ve Farsça şiirler okur, nükteler anlatırdı. Dinini ilk halifeler zamanındaki gibi yaşardı. Bir sabah askerler dağda yakaladıkları bir grup Giritliği konağın avlusuna getirdiler. Adamlar acınacak durumdaydı, açlıktan bir deri bir kemik kalmışlardı. Onları bu şekilde gören Hoca Mecid gözyaşları içinde kaldı ve koşarak mutfaktan epey bir erzak getirdi. Tarif edilmez bir zevkle adamlara dağıttı. Zihnimi asırlardan beri devam eden önyargılardan kurtardı ve İslam’ı gerçek yüzüyle görmemi sağladı.

Yasin Taçar
x.com/yasindediler