2 Nisan 2024 Salı

Gazzâlî'de ihtilaf usulü

Topluluğun olduğu her yerde görüşler çeşitlenmeye mecburdur. Kişiler arasında, zümreler arasında ihtilaf her zaman olmuştur, olacaktır. Her insanın özel olması, biricik olması; başlı başına bir bakış açısını zorunlu kılmıştır. O bakış açısı da meseleleri farklı gözle yorumlamış, farklı sonuçlara ulaşmıştır.

İslam toplumunda müsamaha ortamı sağlandığında ihtilaflar rahmet olarak tecelli etmiştir. Her görüş, öğretiyi güçlendirmiştir. Bilmek edimi sadece doğru üzerinden gerçekleşmez, yanlış da bilmek havuzunu zenginleştirir. Yanlışlar, kişiyi doğruya götürür. Yanlışlardan geçen kişi, farklı bakış açılarına hakim olur ve onun insanı tanıması daha kolaydır. İnsanı tanımayan, hakikate ulaştığında eksikliği giderilmez.

Müsamaha olmadığında ihtilaflar salt ihtilaf olmaktan çıkmış, düşmanlık sebebi sayılmıştır. Bu da tekfir meselesini gündeme getirmiştir. Tahammülü olmayan kişiler veya zümreler, farklı yorumları zındıklık olarak nitelemiş, yorum sahiplerini tekfir etmişlerdir.

Büyük İslam alimi İmam Gazzâlî, İhtilaf Usulü eserinde tekfir konusunda kısa ama öz biçimde ele almış, tekfirin ölçüsünü netleştirmiştir. Netleştirme esnasında mezheplerin farklılığı konusuna açıklık getirmiş, iman ile küfrün tanımını yapmış, anlam ve varlık boyutundan terimlere kadar yaklaşım kriterlerini belirlemiş, tevilin niçin gerekli olduğunu belirtmiş ve kurallarını açıklamış, tekfirin şartlarını sunmuş, Allah’ın rahmetini enginliğini tekfir psikolojisi açısından değerlendirmiştir.

Kısaca açıklamak gerekirse, küfür Peygamber Efendimiz’in (sav) getirdiği herhangi bir hükmü yanlış saymak veya inkar etmektir. Dolayısıyla bir kişi Rasulullah’ın (sav) getirdiği bir hükmü aleni bir şekilde inkar etmediği sürece o kişi tekfir edilemez. Küfür şer’i-fıkhî bir meseledir. Kafir olan kişinin kanı ve malı helaldir ve o ebedi cehennemliktir. O nedenle bir kişinin tekfir edilmesi sonucunda böyle mevzuları da doğuracağından dolayı ince elenip sık dokuyarak verilmesi gerekli bir karardır.

Dinde düşünce sahasına giren konular ikiye ayrılmıştır: İlki temel inanç konularıdır, ikincisi ise temel inanç konularının dışında kalmış teferruatlardır. Teferruat üzerine bir kişi Gazzâlî’ye göre tekfir edilmez. Tekfir ancak temek inanç konularının reddi üzerine gerçekleşebilir. Ancak orada da tevil konusu unutulmamalıdır. Bir kişi temel inanç hükmünün zahirini inkar etmiyor, ona ikinci bir anlam getiriyor, batıni anlamı zahiri anlamı da gölgelemiyorsa o kişi yine tekfir edilemez.

Gazzâlî örnek olarak imamet meselesini verir. Tâbiînden Tâvûs b. Keysân imametin gerekliliğini kökten reddetmiş, tekfir edilmemiştir. İmam Gazzâlî bunun üzerine okuyulara şu tavsiyede bulunur:

İmamet meselesini Allah ve Resulüne imanın mütemmim bir cüzü gibi görerek onu haddinden fazla büyütenlere itibar etme. Bunun yanında imamet meselesini büyütenleri sırf imamet konusundaki aşırılıklarından dolayı tekfir edenlere itibar etme. Her iki tutum da aşırıdır. Çünkü ne imameti gerekli görmemek ne onu gereğinden fazla abartmak Peygamber’i (sav) yalanlamak anlamına gelir.

Görüldüğü gibi İmam Gazzâlî için tekfir konusunda tek kriter Peygamber’i (sav) yalanlamaktır. Orada da yorumun tevil mi yoksa doğrudan inkar mı olduğu öncesinde netleştirilmelidir. Aksi takdirde bir insanı tekfir etmek aşırılıktır. İslam, aşırılığı yasaklamıştır.

Kaldı ki tekfir, Allah’ın rahmetine bir noktada meydan okumaktır. Cenab-ı Hak bir kudsi hadiste “Rahmetim, gazabımı geçmiştir” buyurmuştur. Tekfirci bir insan ise daima gazap haykırmaktadır, sürekli gazap ile tehdit etmek, rahmeti dile getirmemektedir. Allah’ın gazabını geçen rahmetini bir yerde küçümsemiş veya inkar etmiş olmaktadır.

Yaşadığımız çağda bile halen tekfir konusunda aşırı davranan Müslümanların olması, İmam Gazzâlî'nin eserinin geçerliliğini ve önemini koruduğunu göstermektedir.

Yasin Taçar
twitter.com/muharrirbey_

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder