"Bazen insan sadece kalbi ile görebilir, kalp gözün görmediğini görür."
- Antoine de Saint-Exupéry, Küçük Prens
“Bir kalbiniz vardır onu tanıyınız."
- Cahit Zarifoğlu, Yaşamak
İnsanoğlu ne zaman ki soru sormaya başlar, işte o zaman insanlığını anlama ve kavrama yoluna da çıkmış olur. Bu yolda verilecek cevaplar kalpten gelmedikçe, toprak bilinci devre dışı kalacaktır. İki ayağın basıldığı toprak; estetik, ahenk, ahlâk, ritim gibi insanı insan yapan değerlerin ana kaynağıdır. İnsanın doğduğu yerden süzülen kaynağın farkına varabilmesi için bu üç değerle birleşmesi gerekir, onun yolu da topraktan geçer. Memleket bilinci; insanın varoluş hikâyesinin ve yaşama sanatının daim olmasını sağlar. Hikâye ve sanat biterse derin bir anlam boşluğu ortaya çıkar. Bu da unutma'yı ve dolayısıyla felâketleri beraberinde getirir.
Bir kalbimizin olduğunun farkına varmadığımız müddetçe hem ruhumuz hem de bedenimiz türlü tehlikelerin, suistimallerin ve işgallerin hedefi hâline gelecektir. 15 Temmuz 2016 tarihinde başlayan ve Türk milletinin siperlere koşup "memleketine sahip çıkma" sorumluluğunu hatırlamasıyla birlikte sona eren askerî darbe girişimi; bir kalbe sahip olduğunun farkına varanların galip geldiği unutulmayacak ihanetlerdendir. Melanet melunların, sadakat sadıkların işidir. Sadıkların sıdkı sıyrılmadıkça melunlar da lanete uğramaya devam edeceklerdir. Direniş kalpte başlar ve kalple devam ettirilir. Nihai sonuç Türkiye'nin istiklâlidir. Avcılık rolünü üstlenenler kaplanlarla karşılaştılar ve av oldular. "Kaplanların kendi tarihçileri oluncaya dek, bütün av hikâyeleri avcıları övecektir." der Afrikalılar. Kaplanların yaptığı tarihi yazmak yalnız tarihçilerin değil; şairlerin, ediplerin, sanatçıların da vazifesi. Televizyonda ve gazetede görünen herkesi sanatçı zanneden herkes, 15 Temmuz 2016 tarihinden beri şairlerin ve ediplerin "vatansever birer sanatçı" olduklarını da görmüşlerdir. Tüm bunların arkasındaki güç ise bellidir: Kalp.
Kemal Sayar; keyifli, konforlu, lüks, modern, kolay anların ve zamanların değil zor zamanların hem sesi hem de söyleyeni. Onun yazılarına, kitaplarına en çok ihtiyacımız olan zamanlardayız. Zira memleketin kalbini okuyabilen hocalarımızın sayısı iyice azaldı, gittikçe de azalıyor. 16 Temmuz 2016'da "Sen çok güzelsin Türkiye, eşin benzerin yok senin. Bir gönül yüceliği, büyük bir duasın sen. Sana hep inandım, vatan senin o koca kalbindir." yazdı Twitter hesabında Kemal hoca, ben de tam o tarihte ikinci kez okumaya başlamıştım Kalbin Direnişi'ni. Bu tevafuk, fakiri de masanın başına geçirip kitapla ilgili yazıyı yazdırmaya yetti. Kemal Sayar 19 Haziran 2016'da verdiği Star Gazetesi röportajında "Bizim ülkemizin insanı, Suriye’de, Irak’ta, Libya’da olan biten şeyleri büyük bir kalp temizliği ile doğru okudu. Türkiye’nin bir vatansızlaştırma operasyonu ile karşı karşıya olduğunu düşündüler. Ve vatana saldıran şer odaklarını çok iyi tespit etti, o yüzden bir çözülme emaresi görmüyoruz, o yüzden büyük bir metanet ve dayanışma halinde, aynı yürek hizasında durabiliyor insanımız." demişti. Bu satırların altını çizdikten sonraysa başka bir soruya verdiği cevabı okurken kafamda şimşekler çaktı. Mekan ve hafıza, toprak ve insan; kısacası memleket bilinci için buraya da alıyorum: "Unutkanlık modern toplumda çok yaygın bir durum, şehitlerimizin hatırasını ölümsüz kılacak ve bu son savaşın hatırasını kalplerde ebedileştirecek, onları milletçe unutmadığımızı gösterecek bir anıta ihtiyacımız var. Belki bir eylem, belki bir gün. Hafıza mekanı diyor bir yazar buna. Bir hafıza mekanına ihtiyacımız var."
İnanıyorum ki 15 Temmuz'daki darbe girişimine muazzam direnişiyle karşılık veren milletimiz için unutulmayacak mekan Boğaziçi Köprüsü olacaktır. Nice şehidin verildiği ve ihanetin herkes tarafından görüldüğü köprü; halkın eylemiyle birleşti. Ortaya hafıza mekanı çıktı. Bu çıkışla birlikte eğer biz yeniden "millet olma" üzerine ciddi bir emek verirsek, güzel günler görebileceğiz şüphesiz.
Haziran 2016'da Kapı Yayınları'ndan çıkan Kalbin Direnişi, tam da bu zamanların okunacak kitabı. "Bir kalbi olanlar yenilmez" sloganıyla okuyucuya kalbini hatırlatacak kitap 260 sayfa ve 5 bölümden oluşuyor: Kırlarda Bir Kelebek, "Kendi Önünüzden Çekilin", Kalbin Direnişi, Gezerken Kalbe Düşen, Yitik Anlamın Peşinde. Önsözünde Kemal hoca şöyle diyor: "İyiliğe, güzelliğe ve hakikate duyduğumuz itikat bizi insan kılar. Her şey bozulsa da onaracak bir şey bulabilen, dünyayı bulduğundan güzel bırakmak isteyen, kötülük karşısında yılgınlığa düşmeyen insanlar yazacaktır kalbin direnişini... Bir kalbi olanlar yenilmez."
Kalbin Direnişi neden mi 'şu zamanların' kitabı. Çünkü: "Tarih inandığı değerleri dünya nimetlerine değişmeyen cesur ve kimileyin küskün adamların dokunuşlarıyla yazılır. Kurşuna dizilmeyi, zindana atılmayı göze alan "deli"ler tarihi yapar. Yozlaşmış ilişkilerden inzivaya çekilen bir adam, şen şakrak yaşayan kalabalığa, bir "Haydi uyan!" bildirisi bırakır." (sf. 61)
Ve bir kez daha çünkü: "Unutma Türkiye. Sen unutursan kötülük kazanır. Uyuşma Türkiye. Uyuştuğun zaman vatanın elinden kayar gider. Sen kafanı saçma sapan televizyon programlarından bir kaldır önce ve kimi kaybettiğini hatırla. Kimi, hangi evladını kaybettiğini hatırla Türkiye! Bu vatanı bize köklerini unutmayanlar bıraktı ve onu devam ettirebilecek olanlar da hatırlayanlardır... Bizi ancak bir bellek ahlakı birbirimize kenetleyebilir ve ancak hatırlayarak, örgütlü kötülüğe karşı vatanımızı muhafaza edebiliriz." (sf. 188)
Kitabın başından sonuna kadar ele alınan makalelerin her biri, iki konuya vurgu yapıyor: soru sormak ve kalbi tanımak. Çünkü her soru anlam boşluğunu doldurmak ve hayatiyet kazanmak için hayati öneme haiz. Anlam kazandıkça varoluş kavranılacak ve olmak cesareti sağlanacak. Tüm bunlar memleket bilincimizi; ahengi, estetiği ve ahlâkı yeniden ruhumuzla kavuşturacak. Kemal Sayar hoca bu kavuşma için uzun yıllardır çok ciddi emekler veriyor. Kalbin Direnişi, böyle bir emeğin mahsulü.
Kitabın bitiş paragrafıyla yazımı bitiriyorum: "Her şey yıkılıp gidebilir, ama geride kalan şeylerle eğer ben hâlâ iyi bir hayat kurmaya çalışıyorsam, işte o zaman anlamlı biçimde yaşamaya çalışıyorum demektir."
Yağız Gönüler
twitter.com/ekmekvemushaf
"hikaye ve sanat biterse derin bir anlam boşluğu ortaya çıkar" güzel bir söz. ben hep anlam arayışında olmuşumdur ve bunu hep sanatta buldum. hayatın anlamı sanattır.
YanıtlaSil