Dağınık Zihinler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dağınık Zihinler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Ağustos 2022 Çarşamba

Gerilim, hüzün, kaos: Dikkat Eksikliği Bozukluğu

Sabah alelacele uyandınız, yüzünüzü yıkamadan önce çocuğunuzu uyandırdınız, seri bir şekilde hazırlanmanız gerekiyor. Siz işe yetişmelisiniz, o da bir an önce okuluna yetişmeli. Bir şeylere yetişme mücadelesi yeterince sıkıcıyken, evin içinde türlü zorluklarla daha da yoruluyor, geriliyorsunuz. Bunları düşünmek istemeden başlıyorsunuz hazırlanmaya. Yüzünüzü yıkamak, dişlerinizi fırçalamak, giyinmek, çantanızı toparlamak; bunlar sizin için gayet kolay. Diğer yandan da çocuğunuzun çantasını hazırlıyor, kahvaltısını yapmasını bekliyor, o esnada onun yüzünü bile yıkamadığını fark ediyor, akabinde altını ıslattığını görüyor, daha okul kıyafetlerini bile bulamadığını anlıyorsunuz. Delirmemek mümkün değil. Dünyanın en zor oyuncaklarıyla oynayan, en karmaşık parçaları bir araya getiren, düğümleri çözen, hafızasıyla etrafına şaşkınlık veren çocuğunuz, donunu bile giyemiyor!

Evden çıkmak üzeresiniz artık. Kan ter içinde kaldınız, hayattan bezdiniz, çocuğunuzla tansiyonu yüksek dakikalar yaşadınız ve üstelik bunu her sabah yaşıyorsunuz zaten. Ama bir türlü sinirlerinizi kontrol edemiyorsunuz, bağırıp çağırmazsanız delireceğinizi düşünüyorsunuz. Ayakkabınızı giydiniz, apartmanın içinde çocuğunuzun da bir an önce evle vedalaşmasını bekliyorsunuz. Ayakkabısını giymek için sizden yardım istiyor. O esnada çantası omzundan düşüyor, beslenme çantası merdivenlerden yuvarlanıyor. Sabır üzerine doktora tezi yazacak kıvama geldiniz. Merdivenlerden soluk soluğa iniyorsunuz. Sizi sinir, çocuğunuzu suçluluk duygusu kaplamış durumda. Okula gidişiniz bir cenaze töreninden farksız. Yolda kimse konuşmuyor. Hissiz bir öpüşme, otomatik bir sarılma ve okulun bahçesine doğru gönderiyorsunuz çocuğunuzu. Siz neye sinirlendiğinizi gayet iyi biliyorsunuz ama o neden bu kadar suçlandığını anlayamıyor. Dikkat eksikliği bozukluğu olan bir çocuğun, ebeveyni ile geçen sabah saatlerini okudunuz.

Gabor Mate, Vücudunuz Hayır Diyorsa adlı duygusal stresin bedellerine yönelik çalışmasıyla tüm dünyada en çok okunan yazarlar arasında bulunuyor. Kolay okunabilir metinleri pek çok pratik sunuyor. Şahsi hikayeler, günümüzün eğitim meseleleri ve maişet zorlukları göz önünde tutularak değerlendiriliyor. Böylece okur derin bir nefes alıyor. Kendini ve etrafını daha iyi tanımak için harekete geçiyor. Engin Süren çevirisiyle Nisan 2022’de Hep Kitap’tan çıkan Dağınık Zihinler, yine çağın üzerinde en çok konuşulan rahatsızlıklarından biri üzerine: Dikkat Eksikliği Bozukluğu. Mate, bu rahatsızlığa adını değiştirerek bakmamız gerektiğini söylüyor: Uyumluluk Eksikliği Bozukluğu. Gerçekten de DEB’li çocuklar, toplum içine çıktıklarında ebeveynlerini daha fazla huzursuz ediyorlar. Bunu elbette bilerek, isteyerek yapmıyorlar. Tabiri caizse durumun özeti şöyle: Üst düzey bir motor var ancak şase motorun isteklerini karşılayamıyor. Akıl, bedenden taşmak istiyor. İki metrelik bir sandala yüz beygir gücünde motor takıldığını düşünün, işte durum tam da böyle.

DEB’li çocuklarla zaman üzerine konuşmak büyük mesele, kendi oğlumdan biliyorum. “Baba, futbolcu kartları alacaktık ya, ne zaman?” diye sordu geçenlerde. “Acelemiz yok oğlum, kartların var nasılsa, iki hafta sonra alabiliriz mesela” dedim. Dünya başına yıkılmış gibi şoka girdi. Mate’in kitabını okuduğumda bu gibi pek çok meseleyi daha iyi kavradım. Zaman meselesi için şöyle yazıyor: “Çok küçük bir çocuk için herhangi bir zaman dilimi sonsuzluk gibi gelir. Akşam yemeğinin üç dakika sonra hazır olacağını söylediğinizde sanki onu sonsuza dek açlığa mahkûm etmişsiniz gibi feryat figan eder. Ona acele etmesini, çünkü zamanın tükendiğini söylediğinizde ne dediğiniz hakkında hiçbir fikri olmayacaktır. Sonsuzluk nasıl tükenebilir ki? Küçük bir çocuk için sadece iki zaman birimi vardır: şimdi ve şimdi değil. Şimdi değil, onun için sonsuzluktur.

Gribin ne olduğunu biliriz, tansiyon çıkınca ya da şeker düşünce neler yaşandığını, tecrübe etmesek bile çevremizdeki hastalardan tahmin edebilir, gerektiğinde önlem alabiliriz. Pek çok kanser türüyle ilgili bilgimiz vardır, merakımızdan yola çıkarak insan vücudunun gizemini çözmekten hiç kaçınmayız. Kitaplar, belgeseller başucumuzdadır. Ama bu dikkat eksikliği bozukluğu neyin nesidir? Ne oluyor da dikkat toplanamıyor? Beyin denen o çözülmesi imkânsız dünyada neler yaşanıyor da böyle bir rahatsızlık ortaya çıkıyor? Yine kitaptan, tam ihtiyacım olan bir tarif: “Paradoksu anlamanın en iyi yolu analojidir. Şehirdeki bütün işlek yolların kestiği kalabalık bir cadde düşünün. Söz konusu modelimizde sürücülerin kendilerini düzenleme yetileri olmasın. Trafik doğu-batı yönünde akarken kuzey-güney yönündeki araçların sıra onlara gelene kadar durmasını ve araçların organize bir şekilde dönüşler yapmasını sağlayan bir polis memurunun sağlayacağı düzene bağlı olsunlar. Kısa bir ifadeyle trafik akışı, bir yönde dururken diğer yönün akacağı şekilde dönüşümlü olarak düzenlenmiştir. Ortada bir düzen vardır. Şimdi o polis memurunun işbaşında uykuya daldığını hayal edin.

Gerisini okumak istemedim. Bu, bir düzenin bozulmasından çok daha korkunç bir şeydi. Teknik bir sorun gibi görünen bu rahatsızlığın arka planında elbette genler var zira DEB’li çocukların annelerinde ve babalarında DEB mutlaka görülüyor. Oranı düşük olabilir, kişi uzun yıllara dayanan idmanlardan sonra toplumla daha uyumlu bir hâl alarak hastalığı örtbas etmiş olabilir veya çok yoğun bir ihtimalle hastalığının hiç farkında olmayabilir. Zaten mesele de bu. DEB’li kişi son derece hassas oluyor, bu hassasiyeti çevresini de hassaslaştırıyor. Giderek ev hassas bir teraziye dönüşüyor. Evi bir şekilde yoluna koyabilirsiniz. Peki okul, iş, ilişkiler? Mate, dünyanın hassas insanlara her zaman ihtiyacı olacağını söylüyor. Bilimin, felsefenin, sanatın ve pek çok mesleğin her şeyini bu hassas insanlara borçlu olduğunu da ekliyor. Bu esnada sakinleşecek gibi olurken birkaç sayfa sonra oğlumun neden sürekli hasta olduğunu öğreniyorum. Evet, oğlum sürekli hasta. Yoğun olarak da grip, soğuk algınlığı, krup gibi hastalıklar. Şimdi birlikte okuyalım: “DEB’li çocukların DEB’li olmayan akranlarına göre sık sık soğuk algınlığı, üst solunum yolu enfeksiyonu, kulak enfeksiyonu, astım, egzama, alerji geçmişi olduğu çok iyi bilinmektedir ve doğruluğu klinik çalışmalarla tekrar tekrar kanıtlanmıştır. Bu gerçek bazıları tarafından DEB’nin alerjilerden ötürü ortaya çıktığı şeklinde yorumlanmaktadır. Alerjilerin alevlenmesi her ne kadar DEB semptomlarını kötüleştirse de birinin sebebi diğeri değildir. İkisi de altta yatan ve doğuştan gelen bir özelliğin ifadesidir: Hassasiyetin.

Dikkat eksikliği bozukluğunun doğası, ailedeki ve toplumdaki kökenleri, duymazdan gelme, hiperaktivite, uyuşukluk, utanç gibi özellikleri, DEB’li çocukta iyileşmeye giden yollar ve hayati öneriler, DEB’li yetişkinin yaşamı; hepsi Dağınık Zihinler’de. Kimi zaman kahkaha atacak kimi zaman ağlayacaksınız. Hüzün ise baştan sona hiç bitmeyecek. Şuradan başlamalıyız: “İnsanların yargıya ihtiyacı yoktur, kabule ihtiyaçları vardır.

Yağız Gönüler
twitter.com/ekmekvemushaf