17 Mayıs 2019 Cuma

Sokakta bıraktıklarımıza bir derviş isyanı

Bahaeddin Özkişi; İslam tefekkürüyle yetişmiş, maddenin ötesindeki manayı kavramış hâl ehli bir münevver olarak Batılılaşma sürecinin toplumumuzun dinamiklerinde oluşturduğu tahribatı kendi üslubuna yaraşır bir biçimde gözler önüne seriyor Sokakta romanında.

Değişim sokakta başlıyor yazarın deyimiyle ve direnme de sokaktan başlamalı. Bu nedenle olsa gerek bir çeşit polisiye olaylar silsilesi içinde naklediyor değişim ve direnme sürecini. Roman kişilerinin her biri Şeytanî bir değişim ve Rahmanî bir direnmenin sembolü olacak şekilde karakterize edilmiş özel kişiler. Doktor, bu kurgunun içinde en azından ilk başta tarafsız görünen tek karakter. Mahalle sakinleri ise olayların gidişatına göre kendilerini konumlandıran bir kitle görüntüsünde. Komiser ve arkadaşı Rahmanî direnişin en güçlü temsilcileri iken emniyet müdürü ve doktor onların yardımcıları durumundalar. Bu konumlandırma da aslında Müslümanlar arasında imanî safiyetin tezahürü gibi okunabilir. Benzer bir konumlandırma değişim taraftarlarında da söz konusu. Küçük Bey ve katil Şeytanî değişimin en güçlü savunucuları, Komiser ve arkadaşının en azılı düşmanları olarak görülüyor. Öte yandan katilin kurtulması için araya giren hatırı sayılır kişiler de onlara yardımcı konumundaki karakterler. Burada dikkat edilmesi gereken bir başka husus da bu karakterlerin toplumun hangi kesiminden seçilmiş olduğudur. Emniyet müdürlüğü bünyesindeki bir soruşturmaya müdahele edebilecek kadar güçlü olan şeytanî değişim taraftarları bir anlamda devlet içinde konumlanmışlar. Öbür taraftan komser, bir tesbihçinin oğludur. Yazar burada Şeytanî değişimin devlet politikası ile halka dayatıldığı, halkın da buna karşı bir tepki ortaya koyduğu gerçeğini vurguluyor.

Romanın hikâyesi kısaca; aynı sokakta yaşayan Batılılaşma yanlısı bir paşazade ile muhafazakar bir adam olan Tespihçi arasında yaşanan çatışma ve bu çatışmayla ilişkili biçimde gerçekleşen seri cinayetlerin araştırılması biçiminde okunabilir. Yazar, karakterlerin konuşmaları ve tutumları yoluyla Batılışmanın toplumumuzda meydana getirdiği tahribatı işliyor.

Yazar, kahramanının ağzından anlattığı bir hikâyede Batılılaşma sonucu ortaya çıkan durumu şöyle anlatıyor: "Sen belki hatırlarsın. Bahçemizde yaşlı bir kavak vardı. Onun dibine komşunun söküp attığı bir asmayı dikmiştim. Tuttu ve gelişti. Kavağın boyunca uzadı gitti. Mevsim geldikçe bakımsızlığına rağmen iri taneli ve güzel üzümler verdi. Sonra yaşlandı ve yozlaştı tabiî. Bir gün onu söküp atmak gerektiğini düşündüm. Hem verimsizleşmişti hem de bana kavağı rahatsız ediyormuş gibi geliyordu. Bu düşünceyle erişebildiğim en yüksek noktadan onu kesip attım. Bu olay ağaçlardan şu çekilme mevsimiydi. Kavağın üzerinden o ağırlığı aldığım için memnundum. Olayı unuttum gitti. O yılın güzünde yaprakların döküm mevsiminde tesadüfen kavağın tepesine baktım ve gözlerim hayretle açıldı. Ağaç nefis görünümlü salkımlarla donanmıştı. Belki erişebilmenin zorluğu onları gözümde daha da imrenilir gösteriyordu. Binbir zorlukla tepeye tırmandım ve altın renkli salkımlardan indirebildiğim kadar topladım. Gördüm ki kökünden kaçtığım asma kavağın çatallaştığı noktada kök salmış. O üzümleri yazık ki yiyemedik. Çünkü güzelliklerinin aksine acı bir tada sahiptiler. Bu olay beni çok düşündürdü. Kavağın köklerinin topladığı özsu üzüm için uygun değildi."

Yazar, kahramanı üzerinden bu hikayenin sonunda şu çıkarımı yapıyor: Batılılaşma maskesiyle toplum yaşantımıza sokulan alışkanlıklar uzaktan güzel ve hoş görünse de bu toplumun özlerine uygun değildir. Bu nedenle acı ve zehirlidir.

Yazarın yumuşak ve içten üslubu romanın kolay okunmasını sağlarken toplum hayatına dair sağlam ve güçlü tespitleri de okuyucuyu sarsıyor. Geleneksel hikaye anlatıcılığının ötesine geçen yazar modern, postmodern unsurlardan da yararlanarak sokağı laboratuara taşımayı başarmış.

Türk-İslam kültürü içinde sokak; maddi ve manevi değerlerin korunduğu, aktarıldığı ve canlı bir biçimde yaşatıldığı mekanlardır. Toplumumuzu güçlü kılan her türlü değer sokaktaki bir yapı, karakter, davranış vb. ile temsil edilirdi. Değişim bu temsil ediciler üzerinde tahribat girişimiyle başladı ve zamanla kararlı ve güçlü bir biçimde toplumu etkisi altına aldı. Bahaeddin Özkişi, hepimizi bu değişim karşısında nöbete çağırıyor.

Keyifli okumalar...

Erhan Çamurcu
erhan.hoca.55@hotmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder