27 Mayıs 2024 Pazartesi

Hem tarihî hem de aktüel bir mesele: faiz-riba

Bu kitabın varlığından bir dostumun yazdığım yazıların altına ısrarla Süleyman Uludağ hoca banka faizini haram olarak görmüyor diye yazınca haberdar oldum, merak edip okumak istedim. Konuyu iyice anlayayım diye aheste aheste okudum. Dürüst olmak gerekirse kitap benim ezberimi bozdu . Konunun bütün boyutlarını kılı kırk yararcasına tartışması sayesinde çok istifade ettim. Böylece meseleyi sağlıklı bir şekilde yorumlama yeteneğim gelişti ancak tam anlamıyla tatmin etmedi. Zira kitap Müslümanların modern dünyadaki ihtiyaçlarını karşılama adına İslam’ın iktisad felsefesine olan inancı azaltıyor. Halbuki günümüzde ikincisine katkı yapmak birincisinden daha önemli. Üstelik Süleyman Uludağ gibi uzmanlık alanı tasavvuf olan bir hocadan bu da çok beklenirdi.

Hocamızın konuya bakışı çok kısa olarak şöyle: Faiz ne Kur’an’da ne hadislerde ne de fıkıhta kullanılan bir kavram değil. İslam dünyasında kullanımın yaygınlaşması yakın tarihte olmuştur. Kur’an’da riba kavramı vardır. Riba kesin olarak haramdır. Ancak ribanın tanımı ve illeti konusunda bir anlayış birliği yoktur. Kur’an’ın yasakladığı riba cahiliye ribasıdır. Bu verilen borcun vadesi dolunca katlanarak artmasıdır ki bu tefeciliktir. Kur’an bunu yasaklamıştır. Şu halde Kur’an’ın riba tanımı katlamalı, fahiş faizdir. İlleti de ekonomik sömürü ve köleleştirmektir. İslam buna asla izin vermez. Hadislerde ifade edilen riba tanımları Kur’an’a uymaz. Bunların hepsi ahad haberdir, yani tevatür derecesine ulaşmadığı için iman konusu olamaz. Fıkıh alimlerini yaptığı içtihatlar da bizi bağlamaz. Kaldı ki aynı konuda birinin haram dediğine diğeri helal demektedir. Günümüz ekonomik sorunlarını çözme yeteneğinden mahrumdur.

Tarihte İslam alimleri faiz problemini çözemedikleri için hile-i şer’iyyeye başvurmuşlar, sorunları böylece hasıraltı etmişlerdir. Günümüzde de bu anlayış devam etmektedir.

Sağlıklı ekonomilerde makul seviyede faiz alıp vermenin dinen hiçbir sakıncası yoktur. Çünkü birisine borç para vermek paranın kullanım hakkından vazgeçmektir. Borcu alan bu parayı alarak değerlendirmekte ve para kazanmaktadır. Bu da alınan faizin bazı İslam alimlerinin iddia ettiği gibi karşılıksız para olmadığını gösterir. Bu fikirleri Batılı iktisatçıların faiz teorilerinden aldığını görüyoruz.

Hocamıza göre ribaya benzeyen, kat kat aşırı faiz haramdır.
Kat kat olmasa bile fakire faizle verilen kredi mekruhtur.
Ticaret yapan zenginlerin faizle kredi alması ise mübahtır.
Katılım bankalarının diğer bankalardan farkı yoktur. 
Bunların fakirlere hiçbir faydası yoktur.
Günümüzde riba ile mücadele etmek için faizli müesseselerin olması kaçınılmazdır. Ancak faizli işlemlerin hak ve adaletten uzaklaşıp zulme dönüşmesi her an mümkün olduğu için ciddi bir şekilde mücadele edilmelidir. Dindarlar Karzı Hasen Kasaları oluşturmalıdır.

350 sayfalık kitabı kısa bir yazıda özetlemek yanlış anlaşılmalara sebep olabilir ama özü bu şekilde. Hocamızın haklı olduğu yerler var, ancak katılım bankalarını itibarsızlaştırıp karzı hasen sandığı gibi hayali bir yapı önermesi en önemli çelişkisi. Faizli bankalar ile katılım bankalarını aynı kefeye koyması ise çok büyük haksızlık. Zira en azından bu kurumlar dinen meşru kabul edilen alanlarda ekonomik işlem yapıyor. Diğerlerinin böyle bir derdi yok. Ayrıca katılım bankalarını diğerleri gibi para ticareti yapmakla suçlaması doğru değil. Bana göre bütün eksiklerine rağmen katılım bankaları dindarlar için tek çıkar yol...

Diğer taraftan eğer kişi borcunu ödemezse faiz işlemeye devam ediyor ki bu işlem çok hızlı bir şekilde ribaya dönüşüyor ve adamın hayatı mahvolabiliyor. Banka borçluya bir kolaylık göstermediğine göre tefeciden ne farkı kalıyor? Hiç... Ödediğin sürece sorun yok ama ya bir aksilik oldu ödeyemedin... İşte o zaman dananı kuyruğu kopuyor. Böyle borç altında inleyen, ömrü banka faizi ödemekle geçen çok insan var.

Süleyman Uludağ hoca benim sevip saydığım, samimiyetine güvendiğim bir hocamızdır. Engin birikimi ile meseleyi ortaya koyması, öğrenilmesine katkı yapması, çağın en önemli bir sorununu oldukça realist biçimde ele almaya çalışmasını takdir ettim. Ancak meseleyi eksik değerlendirmesi ve sadece ekonomik işlemlere odaklanması konunun özünden uzaklaştırmış.. Diyelim ki banka faizini helal kabul ettik, eğer bu bankaya para yatıran insanların böyle bir kaygısı yoksa, Müslümanca bir hayat yaşamıyorlarsa ne anlamı olabilir? Hiç.. Dinin hiçbir emir ve yasağına uymayan bir insanın İslamî usulle boşanmaya çalışması gibi inandırıcılıktan uzak değil mi? Dini kaygıları olan bir insan da parasının nasıl kullanıldığını bilmeden bu bankalara yatırır mı? Yatırmaz. Mecbur kalıp onlardan faizli kredi aldıysa bir faydası olabilir.

Müslümanların maddi konularda başarılı bir imtihan vermediğini düşünüyorum. Nasıl mazeretlere sığınıp çağa teslim olmak yanlışsa din adına insanları çaresizliğe itmek, hileye başvurmaya zorlamak da yanlış... Önemli olan malla olan imtihanımızı kazanmak... Bunu başaramadıktan sonra gerisi boş...

Söyleyeceklerimin özü budur. Kitap hakkında çok karmaşık duygular besliyorum. Hoca konuyu iyi analiz etmiş ama maalesef aynı başarıyı temellendirmede gösterememiş. Ayrıntıda boğulmuş. İçinden çıkamamış. Ancak konuyu farklı boyutları ile öğrenmek isteyenler için tavsiye ederim. Kitabın en önemli hizmeti de bu olsa gerek..

Süleyman Tuğrul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder