Osmanlı'da Siyasal Dilin İnşası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Osmanlı'da Siyasal Dilin İnşası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Mayıs 2024 Cumartesi

Son dönem Osmanlı aydınının fikrî dünyası

Osmanlı’da Siyasal Dilin İnşası, İbrahim Şirin editörlüğünde hazırlanmış bir derleme. Eserde toplam 6 makale yer almakta. Makalelerin ortak özelliği son dönem Osmanlı aydınının fikri dünyası, Cumhuriyet’e giden yolların nasıl döşendiğinin ortaya çıkışı.

Çöküş, gelmeden önce gelişini göstermişti. Tüm Osmanlı, çöküş tehlikesiyle karşı karşıya olduğunun bilincindeydi. Ve karşılarında Avrupa vardı. Avrupa görünürde ilerideydi, Osmanlı geri kalmıştı. Avrupa emperyalistti, gözü Müslüman topraklarını işgal etmeye dikiliydi. Avrupa, ahlaki olarak çökmüş haldeydi. Yine de teknik anlamda, bilimsel anlamda ilerideydi. Osmanlı aydını hangi konumda ve ideolojide bulunursa bulunsun, bu düşüncenin gerçekliğini savunuyordu. Avrupa, Osmanlı için bir ötekiydi. Ama aynı zamanda bir tehditti de. Hindistan’ın Avrupalılarca ele geçirilmesi, Osmanlı aydınını endişeye sokmuştu. Endişeyi artıran ise Osmanlı aydını için, İslam dünyasının tehlikeden haberdar olmaması, gaflet içinde yaşıyor olmalarıydı. Bunun üzerine İslam alemini bilinçlendirmek için ilmi çalışmalara başladılar. Piri Reis, Katip Çelebi, Müteferrika; Avrupa’yı gözlemledi, ilmen takip etti ve bu doğrultuda eserler kaleme aldı.

İkinci dönem noktası ise Fransız İhtilali’dir. Fransız İhtilali Beyannamesi’nin bir sömürü aracına dönüşmesi, Napolyon’un Mısır’ı işgal girişimi; İslam topraklarının topyekün işgal edileceği korkusunu yarattı. Bu korku “beka” kavramını var kıldı. O andan itibaren aydınlar, “İmparatorluğun bekası” için fikir üretmeye, çare aramaya başladılar. Üretilen fikirler üç ana başlık altında incelendi: Batıcılık, İslamcılık, Türkçülük. Abdullah Cevdet ve Ahmed Celaleddin Paşa tarafından 1904 yılında yayımlanan İctihad dergisi, Batılılaşma savunuculuğunu yapmıştır. Abdullah Cevdet’in “Biz Avrupa’ya gitmezsek Avrupa bize gelecek!” sözü, derginin ve kadronun ideolojisini açıklar mahiyettedir. İctihad dergisine göre din değil, bilim öncüdür. Avrupa her konuda örnek alınmalıdır. Yine Abdullah Cevdet’e göre Darwin’in teorisinin okutulmasının küfür sayıldığı ülkeler, Orta Çağ döneminde yaşıyordur. Özellikle dergiyi çıkaran Abdullah Cevdet, din kurumuna dair en yoğun eleştiriyi yapan isimlerden olmuştur. Öylesine Batıcıdır ki Abdullah Cevdet, “Bir ikinci medeniyet yoktur. Medeniyet Avrupa medeniyetidir. Bunu gülüyle dikeniyle istisnac etmeye mecburuz” demiştir.

Sırat-ı Müstakim dergisi ise 1908’de yayın hayatına başlamış, Ebü’lulâ Zeynelabidin ve H. Eşref Edip tarafından kurulmuştur. Dergi İslamcı bir çizgi benimsemiştir ve Sebilürreşad olarak adını değiştirdiğinde “İslam’ın uyanması ve yükselmesi” için çalışılacağını dile getirmiştir. Dergiye göre Batı yararlanması zorunlu olan bir merkezdir fakat aynı zamanda dinsiz, mülhid ve sömürgecidir, neşr-i medeniyet bahaneleri ile yaldızlı sözler sarfederek işgalcilik sergileyen bir zümredir. Dünya siyasetinin mevcut gündemini İslam aleminin paylaşılması oluşturur. Müslümanların dikkat edeceği husus budur. Batı’dan istifade edilmeli ama Batı’nın sömürgeci, işgalci ve dinsiz olduğu unutulmamalı, dikkatli olunmalıdır.

Türk Yurdu dergisi ise 1911’de kurulmuştur. Mehmed Emin Yurdakul, Ömer Seyfeddin, Ziya Gökalp, Ahmed Hikmet Müftüoğlu gibi zengin yazar kadrosuna sahip dergi Türklüğü ön plana çıkarmıştır. Din savunulmuş, Batı teknik anlamda örnek alınmış ama her ikisinin de Türk insanına uyacak şekilde alınması yönünde görüşler öne sürülmüştür. Türkler kadim bir millettir, karakteri vardır, din de Batı da Türklerin karakterine uygun şekilde ele alınmalıdır. Üç ideolojinin de ortak yönü “yeni” kavramıdır. Hepsi yenileşmenin zaruri olduğu konusunda hemfikirdir. Ayrım, Batı’ya yaklaşım ve “yeni”nin nasıl neşet edeceği yönünde belirmiştir. Üç ideoloji için de örnek ülke Japonya’dır. Japonya, Batılı bir ülke olmamasına rağmen Batılı bir ülke gibi medenileşmiş, üstüne harp bile kazanmıştır.

Osmanlı’da Siyasal Dilin İnşası, alanında uzman hocalar tarafından yazılmış makaleler ile yukarıda özetin özetini geçtiğimiz süreci boşluksuz bir şekilde okuyucuya aktarıyor. Makaleleri okuduğumuzda aslında bir milletin fikri dünyasının uğradığı dönüşümü görmüş oluyoruz. Ve değişen, dönüşen fikri dünyanın; devlete ve topluma nasıl sirayet ettiği ortaya çıkmış oluyor. İbrahim Şirin’in Oksidentalizm Alaturka, Funda Selçuk Şirin’in 2. Meşrutiyet Paradigmaları Karşısında Yeni Kavramı, Burak Aslanmirza’nın Zihniyetten İdeolojiye Kavram Ve Siyaset: İttihat ve Terakki’nin İktidar İdeolojisi Olaral “Türkçülük”, Sinan Vardar’ın Geç Osmanlı Modernleşmesinde “Ferd” Kavramının Dönüşümü: Prens Sabahaddin, Baha Tevfik ve Doktor Hazık’ın Görüşlerinde Kavramlar, Yorumlar, Sorunlar, Özge Aslanmirza’nın Britanya İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu Ekseninde Politik Dil Üzerinden “Orta Doğu” ve “Yakın Doğu” Kavramlarını Yeniden Düşünmek ve Eyüp Murat Kurt’un Düşünce, Fikirler, Siyasi Düşünce Ve Kavramlar Tarihçiliğinde Dil ve Söylem Bibliyografyası makaleleri; ülkesini, geçmişini ve geleceğini, taşıdığı fikir dünyasının hangi aşamalardan geçtiğini, bir fikrin doğuş-evriliş-dönüşüm-yansıyış süreçlerinin nasıl işlediğini öğrenmek isteyen herkes için başyapıt niteliğinde.

Yasin Taçar
twitter.com/muharrirbey_