SAYFALAR

16 Ağustos 2022 Salı

Belki de şair siz yokken sizi anlatmıştır

Yasin Onat, 40 yaşına girmeden 40 yaş şiirlerini (Erbain) yazan şairlerden. Yirmi senedir tanışıklığımız var Yasin’le. Birçok kişi ile olduğu gibi bizi Yasin’le tanıştıran yine şiir oldu. Birbirine benzeyen edebiyat dergilerinde birlikte ürünlerimiz yayımlandı. Hiçbir zaman onu muhteris görmedim. Çünkü o, kararlılık ve istikrarla ihtirası çok iyi birbirinden ayırabilecek bir tefrik melekesine sahipti. Hoplama zıplama, kapıda bekleme, kuyruğa girme gibi nev zuhur manevralarda onu hiç görmedik. Yıllardır bir kitabı çıkmasa da ben onu kitabî bir yoksunluk içerisinde hiç görmedim. Çünkü yazıyor ve okuyucu ile yazdıkları arasından çekiliyordu. Sağ olsun, alicenaplık göstererek bana Başlangıç Mesafesi kitabını göndermiş. Çok sevindim. Ketebe Yayınları’nı tebrik ettim.

Bir şairin şiire başladığı zamanla şiirlerinin kitap haline getirildiği zaman arasındaki mesafeye mi bir atıf var acaba diye düşündüm. Kitabın tam giriş eşiğinde “Uzun yolların keyifsiz yolcuları nasıl tedirginse gitmekten / ben de öyle tedirginim kalanlarla olmaktan” diyordu. Kalmak da gitmek kadar uzun yol keyifsizliği veriyor olmalı insana. Kim bilir kalmanın da etrafı zaman ayarlı çitlerle çevrili bir başlangıç mesafesi vardır. Doğru saydımsa şayet kitapta 62 şiir var ve kitap “Evvel Zamanlar ve Mahsus Mesafeler” ve “Ulaklar ve Uzaklar İçin” başlıklarıyla iki bölümden oluşuyor. İlk bakışta bir zaman sorgulaması dikkat çekiyor Yasin Onat’ın şiirlerinde. Sanki başka bir zamandan sesleniyor gibi. Yitik bir zamandan. Dünyayı zaman ve mekân boyutuyla tecrit ediyor: “Dünya bir mekândı yıktı onu duymazlığımız”, “dünya bir zamandı insan ise kaldı onun mekânında”.

Geriye dönüşler şairi şiirin kaynağına götürür. Şiir ileride mi, geride midir? İleride olmadığı kesin, ân içinde ve bir insan boyu geridedir. Çocukluk geridedir ve onu oraya bıraktığımız yerde hâlâ büyülü bir zamanı yaşamaktadır. Bizim yitirdiğimiz zamanın ipleri onun elindedir. Gelin hep birlikte Yasin Onat’ın Başlangıç Mesafesi'ne geri dönelim. Bakalım şair ne söyler:

Bakılması hep unutulan yerdesin şimdi
Şimdi arayışların en çetin soluğunda bir sesleniş
Sesleniş ki duyurmak en uçtakine sessizliği
Sessizliği katıp tüm seslere, hiç olalım
Olalım hiç olmayacak tüm sevgilerle
Sevgilerle sevgilim sözünü hiç unutmayalım
Unutmayalım sözcüklerde bulamayız hisleri
Hisleri söylemeyi bozuyor ve değiştiriyor kelimeler
Kelimeler yarım kalsa da tamamlarız onları
Onları eksik de olsa biz tanımlarız var olan ve âhir oldukça.
***
Çocukluk yağmur sonrası tenhalığı
Bekler gelmesini ansızın bir zaman aralığında
Ardından saklanır göz değmemiş bir köşe başında
Bulunmak değil mi isteğimiz en güzel yanımızla.
"

Şiire şiirden gidilir. Bütün şiirler yeryüzüne bir görünmez kitaptan dağılmış gibidir. Şiir okuyarak okumadığınız şiirlere ulaşırsınız. Bir şairi hakkıyla tanıyabilmenin yolu da onun tercüme-i hâline ya da biyografisine ulaşmakla değil, yazdığı şiirlerin künhüne inmek duyarlığına irtifa etmekle mümkündür. Şiir sadece şairini anlatmaz. Şair, şiir yazmadan nasibi olmayanların sözcüsüdür. Nicelerinin içinde birikip de dile getiremediği duygu hallerinin tercümanı olur şair. Sevgili okur, bu kitabı okuyun; belki de şair siz yokken sizi anlatmıştır.

Hüseyin Akın
twitter.com/huseyinakin_

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder