SAYFALAR

17 Ocak 2013 Perşembe

Söylenenle yapılan bir olmayınca, yalpalanır

Anadolu Yakası, Mustafa Kutlu'nun Dergah Yayınları'ndan çıkan son kitabı. Mayıs 2012 itibariyle okuyucuyla buluştu ve her Kutlu kitabı gibi teveccüh gördü. Kitap hem bir Nehir Söyleşi gibi, hem de değil gibi. Önce Nehir Söyleşi'nin ne olduğundan kısaca bahsetmek gerekir. Bir çeşit sözlü tarih çalışması diyebiliriz, daha da açmak gerekirse; söyleşiyi yapanın kabiliyeti ile söyleşi yapılanın hoş sohbetinin harmanlanmasından ortaya çıkar. Akıp gider. Hikâye tadı vermeye başladığında zirveye ulaşır. İşte Mustafa Kutlu da bunu yapıyor, bir Nehir Söyleşi'den hikâye oluşturuyor. Yazımın sonunda birkaç Nehir Söyleşi önerisi de vereceğim, bu yüzden "bir çay alayım" bahanesiyle okumaya ara verip daha sonra da kaytarmanıza hiç gerek yok.

- Evet, dönüp geldim. Doğru mezarlığa. İri meşelerden birine sırtımı dayadım. Dualar ettim. Meşe yapraklarının kurumuş olanları, esen yelle ağır ağır mezarlar üzerine dökülüyor. Yaprak da fâni, insan da.
- Ama yaprak baharda yeniden çıkıyor be abi.
- O yaprak eski yaprak değil. Bir babanın oğlu gibi. Baba toprağa karışıyor, oğlan hayatı sürdürüyor, Cenab-ı Hakk'ın kanunu bu.


Bizim memlekette dedikoduya verilen önem ne biyografilere ne de otobiyografilere verilir. Peki ya söyleşi? Magazin üzerine olursa, belki. Söyleşi illa ki bize bir fikir vermek zorunda değildir, merakımızı kapatsa da yetebilir, keyifli vakit geçirmemize yardımcı olursa da kendisini kitaplığımıza hoş anılarla uğurlarız. Ancak söz konusu yazar Mustafa Kutlu ve onun hayal gücünden çıkan bir Nehir Söyleşi olunca meraklanmamak mümkün değil. Bir fikirle başlayan ve birçok fikir veren bu söyleşi okudukça daha keyifli, aynı zamanda da şaşkınlık dolu bir hikâye olup çıkıyor.

- Beyaz Mendil diye bir filim de vardır. Lütfü Bey'in mi, Atıf Yılmaz'ın mı?
- Hatırlayamadım ama mendil mühim. Eskiden vapurun, tirenin ardından insanlar gidenler için gözyaşı döker, mendil sallardı. Bitti bunlar.
- Tıpkı mektup gibi.
- Evet mektup. Bak onu da unuttuk. Teknoloji hayatımızı yönetiyor. Televizyon çıkınca radyonunu pabucu dama atıldı. Meraklıları vardır o başka.


Mustafa Kutlu, Anadolu Yakası'ndaki kahramanını bu kez söyleşerek konuşturur, sözü hiç yormadan derdini anlattırır, bir insanın hayatında söyledikleriyle yaptıkları arasındaki tutarlılığın önemini vurgular ve gittikçe daha da modernleşen yaşamın getirip götürdükleriyle sona ulaştırır. Gazeteci Muzo'nun sorup televizyoncu Erol'un cevap verdiği bu söyleşide gerçekler, en yalın haliyle gözünüzün ucundan akıyor. 207 sayfalık kitabı saatler içinde, keyifle bitiriyorsunuz.

"Hepimiz cinselliğin hayvanî bataklığında çırpınıyoruz. Bırak hareketi bir müstehcen söz duyduğunda yüzü kızaran ne kız kaldı ne oğlan. Ahlakın emaresi yüzün kızarmasıdır. Ar duygusudur. Biz tam tersine yüzü kızaranlarla alay ediyoruz. Ar damarımız çatlamış."

Kitabın vurguladıklarını sıralayacak olursak; para kazanma hırsı, ideolojiler, teslimiyet, iş ve inancın birbirine girmesi, yoksulluk, kurnazlık ve ardından gelen yükselmenin serüveni... Kısacası ülkemizin hikâyesidir aslında Anadolu Yakası. Söylenilenlerle yapılanlar bir olmayınca, yalpalanır. Denizle haşır neşir olanlar iyi bilirler, bir sandal yalpalarken iskeleye yanaşması çok zordur. Yardım gerekebilir. Yardımın nereden geleceği de oldukça önemlidir.

"Hafıza deyince dijital malzeme depolama kapasitesinin akla geldiği bir zamanın insanlarıyız biz. Çünkü hatırlanacak pek bir şey yaşamıyoruz. Hiç hayat bulamıyoruz yaşadıklarımızdan ve hiç başlamadığımızdan sona da eremiyoruz bir yerlerde."

Başlarken, yazımın sonunda Nehir Söyleşi önerileri vereceğimi söylemiştim. Söz namustur, tutalım. Bu alanda İş Bankası Kültür Yayınları'nın da hakkını verelim. O kadar çok Nehir Söyleşi kitabı yayınladılar ki, okuduklarım arasında en beğendiklerimi önerebilirim: Tarihçilerin Kutbu - Halil İnalcık Kitabı, Zaman Kaybolmaz - İlber Ortaylı Kitabı ve Bir Koltukta Kaç Karpuz - Halit Kıvanç Kitabı.

Anadolu Yakası, yalpaladığını düşünenlere -ki bunu düşünmek bile önemlidir- kendilerini daha iyi görebilmelerini sağlayacaktır. Bir "ben nerede yanlış yaptım?" kitabı da olabilir, "kimseye etmem şikâyet" kitabı da. Karar, okuyucu vicdanının...

Yağız Gönüler
twitter.com/YagizGonuler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder