SAYFALAR

14 Ocak 2013 Pazartesi

Yahudi mi olmayalım, yahut baca temizleyicisi mi olmalıyız?

"Meyva vermeyen bir ağaç kadar
faydasız olsun bu yazdıklarım.
Dallarını meyvasına tamâ edip
kimse taşa tutmasın.
Bu yazdıklarım çok budaklı, çok bükümlü
bir ağaç kadar faydasız olsun.
O zaman marangozlar
kesip biçmeye değer bulmaz böyle bir ağacı.
Dokusu gevşek, gözenekleri geniş, reçinesiz
bir ağaç gibi faydasız olsun bu yazdıklarım.
Odun olmaz bu ağaçtan desinler,
yakmasınlar.
Faydasız olsun, yine de
bir ağaç gibi olsun bu yazdıklarım:
Kökü toprakta;
başı gökyüzüne dönük.
Belki kimse bahçesine dikmez,
şehrin bulvarlarına da sokmazlar onu.
Ama
uzak, kıraç bir ıssızlıkta
bunalmış bir yolcu
dibinde oturacağı,
sırtını dayayacağı bir ağaç buldu diye
ferahlarsa
bu yeter."
(Chuang Tzu'nun peşinden)

Of Not Being A Jew yahut Dela Frayeur D'être Plombier Borgne. Sözü, sözün karşılığına bırakalım:

"Kitabın kapağında İngilizce bir söz var. Arka kapakta da Fransızca bir söz var. İngilizce sözü Türkçeye tercüme etmeye çabalarsak "Yahudi Olmamak Hakkında" diye bir karşılık bulabiliriz Arka kapaktaki Fransızca "De La Frayeur D’etre Plombier Borgne" sözünü Türkçeye tercüme etmeye yeltenirsek orada da şöyle bir şey diyeceğiz: "Şaşı Bir Tesisatçı Olmanın Dehşeti Hakkında".Yani benim kitabımdaki şiirler -iki kapak bahis konusu olunca- "Yahudi Olmamak Hakkında” ile “Şaşı Bir Tesisatçı Olmanın Dehşeti Hakkında” arasına sıkıştırılmış."

Of Not Being A Jew'i yazmak ile ağır bir işin altına girdiğimin farkındayım. 21. yüzyıl dünyasında; yeni düzen, işbirliği, komplo, para, terör, korku gibi kelimelerle düşüp kalkan yahudi dünyasından olmamak ve ölümleri yahut istihdam fazlalığı olarak hurdaya çıkmaları eğilip kalkışlarından olacak olan, sulu, paslı ve şaşı adamların dehşetinden kaçınmak.

Tesisatçı olmak suya, Yahudi olmak ise sabuna dayanmayı bilmekten geçer. Yahudiler bir zamanlar sabun yapılıyordu. Şu an ise kana buladıkları dünyayı sadece sahibi oldukları kozmetik firmalarının ürettiği fondötenler ile bile düzeltebilirler. Hitler'in Yahudilere ''ben size sabun olamazsınız demedim, sabun üretemezsiniz dedim'' demiş olma olasılığı üzerine düşünmek istiyorum.

Şaşı bir tesisatçıyı dehşet olarak önümüze serdiği için "Suya", Yahudi olmamak diyerek ise "Sabuna" dokunmaktan imtina etmiş bir İsmet Özel bekliyorsanız kitabın daha ikinci şiirinden itibaren yanılmaya başlayabilirsiniz. (Birinci şiirin de altta kalır yanı yok.)

"Ben Türk Dediysem Eğer
Türkler dediğimde göndermelerim
Süprüntüleri şırfıntıları hamamoğlanlarını
Kapsadı kapsayacak
Sanıyorsan yanılırsın
Türklük şiir
Türkün eni Türkün boyu
Müslümanlığı kadar
Baksan bulacak mısın
Koskoca İstanbul'da
Nef'î diye bir semt
Ama Bayram Paşa var."

Nef'î ki yerdiğini yermesini bilen, övdüğünü ise gökkubbeye değdiren bir şairdir. Bayram Paşa ile aralarındaki kontrolsüz ilişkiyi anlatacak değilim. İsmet Özel'in bir tarafı, Nef'î'nin bir tarafı olabilir mi? Nef'î'nin bir tarafı diyorum çünkü zannımca İsmet Özel'in, kendisini öve öve göklere çıkarabilecek kimse olmadığı gibi, öve öve göklere çıkarabileceği bir şey olduğunu -en azından- düşünmüyorum. Rüyamda böyle bir şey olduğunu görsem inanabilirim. Nef'î Divan Edebiyatı şairiydi, sözüm ona "sanat için sanat" yapıyordu. Nef'î zaten Bayram Paşa'yı sanat için yeriyordu(!). Yoksa hükümdarın lafını balla bölmek gibi bir derdi yoktu. Bayram Paşa'nın Nef'î'yi astırıp astırmadığı konusunda tarihçilerin mutabık olup olmaması beni zerre kadar ilgilendirmiyor. Nef’î "konjonktür"e ayak uyduramayan bir adamdı. Ayak uyduramadığı için ayağını kaydırdılar. İsmet Özel de konjonktür ile problemleri olan bir adamdır. Acaba bu yüzden mi, "Türkiye’de siyasî üstünlüğünü kafirin ihsanına bağlamayan tek kuruluş İstiklâl Marşı Derneği’dir. Bunun dışında hiçbir resmî yahut gayri resmî kuruluş yoktur" der?

"Yahudi değilsem bile
bende Yahudalık da mı yok-
Kimi öptüm de kurtuldu çarmıha çakılmaktan?"
- Of Not Being A Jew

Nef'î ile Bayram Paşa arasındaki ilişkinin kavranamamasını veya Nef'î'nin astırılıp astırılmadığı konusunda mutabık olunamamasını İsmet Özel'in dediği gibi "Türkiye'de şiir ile toplumun hali arasında ciddi bir irtibat var. Bu irtibatı fark ederek yaşamış insanlar olmadığınızı biliyorum. Türkiye'de şiirle bu milletin hayatiyeti arasında çok doğrudan, sıkı bir bağ var ama büyük sayıda insan bu bağdan habersiz olarak, bu bağa bigâne kalarak ve hatta bu bağı reddederek yaşıyor."

"Bayram Paşa Nef'î'yi, hicvi kaldıramadığı için astırdı" diyerek halk ile şiir arasındaki bu bağı "san'at içi san'at üstâdım" diyerek örselemek isteyenleri yormak istiyorum.

"Evet, ilmektir boynumdaki ama ben
kimsenin kölesi değilim
tarantula yazdılar diye göğsümdeki yaftaya
tarantulaymış benim adım diyecek değilim
tam düşecekken tutunduğum tuğlayı
kendime rabb bellemiyeceğim
razı değilim beni tanımayan tarihe
beni sinesine sarmayan
tabiattan rıza dilenmeyeceğim."
- Of Not Being A Jew

Durmuş Küçükşakalak'ın Milâdî takvim hakkında söylediklerini ben de İsmet Özel için söyleyebilirim:

"Bizim takvimimiz gavurların takviminden 10 gün daha hızlıdır. Biz kendi takvimimize dönersek gavurların bizi yakalaması imkânsızdır."

"Eve dön! Şarkıya dön! Kalbine dön!
Şarkıya dön! Kalbine dön! Eve dön!
Kalbine dön! Eve dön! Şarkıya dön!"
- Of Not Being A Jew

Eve/şarkıya/kalbimize dönersek gavurlar bizi yakalayamayacaktır. Gavurların bizi yakalamaması için kendimize ve geçmişimize sarkıntılık etmemiz gerekecek. İnsanlar, duyduklarını/okuduklarını/öğrendiklerini daha kalıcı kılmak için beyinlerinin içinde oluşturdukları çekmecelerden yardım alırlar. İsmet Özel'i hangi sınıfa dahil edeceksiniz bilemiyorum ama ben onu çekmecemin üzerine koydum. İsmet Özel'i düşürmemek için çekmeceleri daha az açıp kapatıyorum. Diyeceğim o ki kulvar kabul etmeyen insanlara olan ihtiyacımız her geçen gün artıyor. Kapatın çekmecelerinizi, bırakın kafanızın içi dağınık kalsın.

"Bilemem Yahudi değilim
gizli bir yerde genizam yok
bilemem insan nerenin yerlisidir
ömrüm burada
bütün Yahudiler gibi
raflara doğru, çekmecelere
sahanlıklara doğru geçti."
- Of Not Being A Jew

Yahudi olmamak (of not being a jew) için çekmecelerinizi bir kenara bırakın. Albatrosu Baudelaire'den, Yves Bonnefoy'dan semenderi öğrendiğimiz gibi İsmet Özel'den de şiiri öğrenebiliriz. (Dinlemek için: youtube.com/watch?v=rF7YXAWNXmA)

Muhammet Faruk Özcan

2 yorum:

  1. ismet özel'in şiirindeki, nefi ve bayram paşa'ya yaptığı göndermelerin sizin söylediğiniz şeylerle zerre alakası yok, siz kendinizce birtakım açıklamalara girişmişsiniz ama olmamış. işin doğrusu şu, şiirin siyakına ve sibakına bakacak olursak, 'türk dediysem eğer' ile gelişen bir şiir var yani şiir bu vadide akıp kendine bir yer açma çabasındadır. nefi ve bayram paşa da bu bağlamda ele alınmalıdır. nefi orijinal türk olmasına rağmen, anasından babasından türk olmasına rağmen istanbul'da nefi diye bir semt yoktur ve fakat bayram paşa devşirme olmasına rağmen istanbul'da bayram paşa diye bir semt vardır. buradaki hikmete bakmak lazım. çünkü ismet özel'in dediği gibi 'kafirle çatışmayı göze alan müslümana türk denir' sözü bu nefi ve bayram paşa ilişkisini açıklamaya yetecektir. bayram paşa kafirle çatışıp, kafile çatışmayı göze alan bir insan olduğu için türktür ve bu türklüğü halkın nazarında ona değer katıp, halkın teveccühüne mazhar olup bir semt ismi almıştır. ancak nefi halk tarafından böyle bir ilgi görmemiş, ismet özel'in metafor olarak gördüğü 'semt ismi olmayı becerme' işine mazhar olamamıştır, çünkü nefi kafirle çatışmayı göze alan bir insan değildir.

    YanıtlaSil
  2. İsmet Özel, "Ben Türk Dediysem Eğer" adlı nazmında şayet Nef'î tarafından değil de Bayram Paşa tarafındaysa kendisiyle çelişir. Bu konuda kesin bir şey diyemem, zira ne demek istediğini anlayamadım bile. Bu konuda kafam karışık, bana yardımcı olmanızı istiyorum:

    https://www.facebook.com/notes/ahmet-kemal-yıldız/ben-osmanlı-dediysem-eğer/825814420806034

    YanıtlaSil