SAYFALAR

10 Aralık 2024 Salı

Doğu Türkistan’ın uğradığı zulmün romanı

Bazı romanlar tarihidir bilirsiniz. Doğrudan tarihi bir olayı alır merkezine. Karakterler tarihtendir, yaşamış gerçek kişilerdir, olaylar temelde tarihtendir, yaşanmıştır ancak kurmacanın sunduğu imkânlar ile metin zenginleştirilir. Bir de merkezine yaşanmış olayın konulduğu ama karakterlerin ve olayların kurgulandığı tarihi romanlar vardır. Türkistan Geceleri tarihin içinden çıkmış gelmiş, çarpıcı, sarsıcı, can yakan bir roman. Olaylar hem gerçek hem kurgu. Karakterler hem gerçek (Hoca Niyaz, Osman Batur gibi) hem kurgu. Mısırlı yazar Necîb el-Kîlanî’nin epik romanı.

Çin ve Rusya’nın sömürgeleştirmeye çalıştığı Türkistan toprakları gerçek, bugün de maalesef devam etmekte. Yok edilen aileler, esir kamplarındaki Müslümanlar, idam edilen alimler, zorla Çinlilerle evlendirilen kadınlar, asimilasyon politikası… Hepsi gerçek ve hepsi de bugün halen devam etmekte.

Tarihi romanlar, aynı zamanda bir halkın yaşadıklarını ölümsüz kılmasıyla önem taşır. Doğu Türkistan’da Çin zulmü olduğunu bugün biz biliyoruz. Ayrıntılarına vakıf değiliz. Ama Türkistan Geceleri romanı bir defa yazıldığı için artık dünya döndüğü müddetçe insanlar, kaç nesil sonra yaşarsa yaşasın, Çin’in Doğu Türkistan’da soykırım, asimilasyon yaptığını bilecekler. Asırlar sonra bile onların yaptığı zulümler okunacak. İşte edebiyat bu yanıyla çok güçlü bir silah.

Romanımız, ana karakterin Mustafa Murad Hazret adlı bir ihtiyarla Mekke’de karşılaşması sahnesiyle açılıyor. Karakterimizin ilgisini çeker ihtiyar ve onunla sohbet etmeye başlar. Sonra ise hayatını anlatacaktır. “Ben Doğu Türkistanlıyım, bu anlatacaklarımın ilkidir” der ve roman başlar. Mustafa Murad Hazret aslında bütün Doğu Türkistanlıları temsil eder, biz onun ağzından Doğu Türkistan’ın uğradığı zulmü okuruz.

Yazarın ansiklopedik bilgilerle, gereksiz coğrafi betimlemelerle romanı boğmaması, asıl vurguyu uygulanan zulme çekmek istediğini gösteriyor. Ayrıca aforizmalara kaçmaması, süslü edebi cümleler kurmaması, estetikten ziyade hikâyeye önem vermesi de yine aynı sebepten olsa gerek. Yazar bir şahitlik peşinde, bize bir şey göstermeye, bizi de böylece şahit tutmaya çalışıyor, başarıyor da.

Keskin gerçeklik, hızlı anlatı ve ayrıntının fazla olmaması, ölçünün korunması; savaş sahnelerini de ağır dramatik sahneleri de gerçeklik çerçevesinde okura sunuyor. Okur bir an bile olaylardan kopmuyor, böylece orada uygulanan zulüm tüm netliğiyle gözler önüne seriliyor.

Türkistan Geceleri mevcut dünyanın durumunu anlamak ve gelecek nesillere aktarmak için mümkün. Sadece romanlarda olur diyebileceğimiz hayatların gerçekte de olduğunu göstermesi açısından mühim!

Yasin Taçar
x.com/muharrirbey_

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder