SAYFALAR

3 Şubat 2022 Perşembe

Bir aptal bir aptala

“Bireysel ve kolektif tarihimizin gerçek ve ahlaki yüzü, ayrılıklar ve birleşmeler, trajedi ve komedinin sahnelendiği büyük oyundan başka bir şey değildir.”
- Maxime Rovere

Her gün onlarca insanla karşılaşıyoruz ve herhangi bir hukukumuzun olmasına gerek kalmadan hemen hemen hepsi hakkında bir fikrimiz oluşuyor. Dahası, yaşadığımız çağda artık bu karşılaşmaların yüz yüze ya da kanlı canlı olması gerekmiyor. Kitle iletişim araçları, internet teknolojileri, sosyal medya uygulamaları derken gerçek ile sanalın iç içe geçtiği büyük bir curcunanın içinde buluyoruz kendimizi. Pragmatizm eksenli zaaf ve eğilimlerimize zamanın ruhu da eklenince bu karşılaşmaların sonucunda yüzeysel fikirlerin yumağı hâline geliyor zihnimiz. Pragmatik yönümüz (bunu ahlaki ve/veya etik tutum şeklinde yorumlayanlar olacaktır) insanlar hakkındaki bütün fikirlerimizi uygun ortam olduğuna kanaat getirmediğimiz sürece açığa vurmamayı salık veriyor. Biz de öyle yapıyoruz. Esasında bu düşüncelerimizin genelinin ham fikir olduğunu söyleyebiliriz. Zira birden belirmiş ve zihinsel süreçlerden geçerek işlenmeden oluşmuştur. Dolayısıyla bunlar fikirden ziyade yargı, hatta birçoğu önyargıdır. Peki, hemen yukarıda paranteze alınan, sırtımızı dayayıp kendimizi temize çektiğimiz ahlak ya da etik bu işin neresinde?

Kolektif Kitap’tan çıkan "Aptallarla ne Yapmalı?" meselenin tam da bu yönüne eğiliyor ve felsefi açıdan sorguluyor. Kitap aptallığın felsefi boyutuna değinmesine değiniyor fakat felsefe tarihinin, aptallığın karşıtı olarak konumlandırdığı akıl üzerinden oluştuğu için filozofların aptallarla uğraşamayacak kadar yoğun olduklarının da altını çiziyor. Felsefenin ya da filozofların laftan anlamayana bir şeyler anlatmaya çalışarak zamanını boşa harcamayacağını söylüyor. Filozoflar açısından aptallık aklı kullanmayanların içinde bulunduğu teknik bir durumdur. Gelelim en önemli kısma: Bu teknik durumu derinlemesine analiz eden yazar Maxime Rovere, çalışmasını “etkileşimsel etik” şeklinde tanımlıyor. Henüz ahlakı ve etiği zihinsel açıdan hazmedememiş ‘etkileşenler güruhu’ için ne kadar da uç bir tanımlama demekten başka bir şey gelmiyor elden. Bununla birlikte yazarın nihai amacını alt başlıkta net olarak anlıyoruz: Rovere, “onlardan biri olmamak için” diyerek okurun içine bir kurt düşürmüyor değil. Ki, kurt’un akıbeti kitap bittiğinde ortaya çıkıyor. Psikoloji ve sosyoloji başta olmak üzere sosyal bilimlerin birçok alanıyla iç içe olan yüz altmış sayfalık kitap Türkçeye Servet Ugan’a tarafından çevrilmiş.

Aptallarla ne Yapmalı gerek isim gerekse içerik açısından ilk bakışta eğlenceli gibi görünüyor -ki öyle olmadığını söyleyemeyiz- fakat ilerledikçe aslında insanın kendisiyle yüzleşmesine neden oluyor. Öncelikle söylemek gerekir ki, çalışmanın üzerine inşa edildiği ‘aptal’ kelimesinin günlük hayattaki karşılığı biraz muğlak. Sözlük karşılığı üzerinden hareket edildiğinde uzlaşılan bir anlam bulunabiliyor fakat birini işaret etmeye kalkışıldığında sorunlu hâle geliyor. Basitleştirerek söylersek yazarın şöyle bir tespiti var: Aptallık birini işaret ettiğinde öznel bir tabir olduğundan işaret edenle sınırlı kalıyor. Bir anlamda göreceli bir duruma dönüşüyor ve herkes herkesin aptalı olmaktan uzak değil. Birisini aptal olarak niteleyen bir başkasının aptalı konumunda olabiliyor. Dolayısıyla aptallık net ve nesnel bir konumlanma bulamıyor. Bütün bu söylediklerine rağmen bir tanım getirmekten geri durmayan Rovere göre aptal, “Başkalarına saygı göstermeyip sıradan sağduyu ilklerini bile hiçe sayarak birlikte yaşamanın koşullarını ortadan kaldıran kişidir.

Yazar aptallardan kurtulmanın mümkün olmadığını, onlarla mücadele etmenin ise çok zorlu olduğunu belirtiyor. Zira bir aptalla mücadele etmeye kalkışmak aptallaşmanın adımlarından biridir. Aptallık bulaşıcıdır ve muhatabını aklın atıl bırakıldığı bataklığa çeker. Aptallaşmaya neden olan bir diğer tutum başka birini aptal olarak nitelemektir. Çünkü birini aptal olarak nitelemek öznel bir yargıyla hiyerarşik bir konumlanmayı beraberinde getirir ve niteleyenin kendisinin üstün olduğu düşüncesine dayanır. Tipik aptal tavrının arka planında da bu vardır. Bu tehlikelerden sakınabilmenin yolu aptalları tanımaktan geçmektedir. Rovere göre aptallar herhangi bir şeyi kabul etmez, fikri sabittir, inatçıdır, ne olduğuna bakmadan savaş ister, şiddet yanlısıdır, yıkıcıdır, bilinç dışı hareket eder, kolay olanı seçer, uyumsuzdur, diyalogdan uzaktır, iletişime kapalıdır… Rovere bu aşamada bazı önerilerde bulunuyor. Kişinin aptalların yaptıklarını salt manada kötülük olarak ele almayıp iyilikle yaklaşması, kendisiyle yüzleşip duygularını kontrol ederek meydan okuması ve üstün olduğu düşüncesiyle ahlaki ders vermekten kaçınması aptallarla mücadele etmenin işe yarar yöntemleri olabilir. Görünüşte basit öneriler fakat insanın doğası bu basit önerilere uymaya izin verir mi, orası tartışılır. Zira kötülük konusu, tahammül eşiği, ahlaki görelilik son derece kaygan bir zemine sahip.

Aptallarla ne Yapmalı’da aptallığın iradi olup olmadığı, ahlaki durumu, etik boyutu, genetik yönü ile psikolojik, sosyolojik ve felsefi bağlamına dair kapsamlı analizler yer alıyor. Buna göre aptallık hukuki değil, olgusal bir şeydir ve yaptırım açısından ancak toplumsal değerler çerçevesinde bir karşılığı olabilir. Dolayısıyla hukuk ve ahlak gibi normlar aptallığı yok etmede yetersizdir. Diğer yandan toplum zorunlu olarak aptal üretir, devlet otoritesi için aptalı ister. Ne aptal ne de aptallık bitirilemez, yok edilemez. O hâlde aptallarla yaşamaya alışmak zorundayız fakat aynı zamanda aptallığın hayatı zorlaştırmasına da izin vermememiz gerekir. Bu da aptallarla nasıl mücadele edileceğini bilmek ve aptallık tuzağına düşmemenin yollarını bulmaktan geçer. Kitap tam olarak buradaki farkındalığın izini sürüyor ve mümkünlüğünü arıyor. Hülasası, aptallardan kurtulmak mümkün olmadığına göre, etkisini azaltmayı deneyebiliriz diyor. Fakat sonsöz kesinlikle bu değil çünkü içe düşen ‘kurt’ boş durmuyor. Kitaba göre istisnasız her insanın takındığı bir tavır olarak bir başka insanı aptal olarak nitelemesi aptallık ise, aptal olmadığında ısrar edecek birileri çıkar mı?

Ya da hiç kimse aptal değil!

Mevlüt Altıntop
twitter.com/mvlt_ltntp

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder