SAYFALAR

25 Şubat 2021 Perşembe

Osmanlı ulemasına şükran nişanesi

Osmanlı ilmiyesi ve müessesleri alanında neredeyse yarım asırdır sarf-ı mesai eden Prof. Dr. Mehmet İpşirli’nin kaleme aldığı makaleler, Osmanlı İlmiyesi adıyla Kronik Kitap tarafından okuyucuya sunuldu. Bir kaynak eser hüviyetine sahip bu eser, İpşirli’nin başta Diyanet İslam Ansiklopedisi olmak üzere, çeşitli ilmî dergiler ve sempozyumlar için hazırladığı Osmanlı ilmiyesine dair muhtelif makalelerinin yeniden gözden geçirilerek derli toplu bir şekilde ilim dünyasının istifade etmesini amaçlamaktadır.

İstanbul Üniversitesi, Tarih Bölümü Osmanlı Müesseseleri Kürsüsü’nden emekliye ayrıldıktan sonra ders vermeyi hiçbir zaman bırakmayan Mehmet İpşirli, aynı zamanda 1983 yılından itibaren çıkarılmaya başlayan Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nin kuruluşundan bugüne kadar gelmesine büyük emek harcadı.

40 cildi aşkın bu hacimli ansiklopedide en çok makale yazan kişilerden olan Mehmet İpşirli’nin, söz konusu eserde 192 maddesi bulunmaktadır.

Osmanlı İlmiyesi başlığıyla yayınlanan kitapta, bu maddelerden bir kısmı da güncel halleriyle yer almaktadır. Kitapta kendine yer bulun “Kanunî Devrinde İlim ve Fikir Hayatı” başlıklı makale ise ilk defa yayınlanmaktadır. Bu makalede dikkat çeken en önemli husus, Kanunî devrinde Osmanlı coğrafyasında inşa edilen yetmiş altı medresenin banisi ve bulunduğu yerle birlikte zikredildiği bir listenin de yer almasıdır.

Tarihçilerin yakinen bildiği üzere Osmanlı Devleti’nin ilmiye teşkilatı hakkında yapılan çalışmalarda İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın ilk defa 1965’de yayımladığı Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilatı kitabı bir dönüm noktası olmuştur. 1970’lerden itibaren de Osmanlı medresesi ve şeyhülislamları üzerine yurtiçi ve yurtdışında akademik düzeyde çeşitli ilmi çalışmalar yapıldığı; kitaplar, makaleler ve tezler kaleme alınmaya başlandığı görülmektedir. Son yıllarda ise özellikle Şeriyye Sicilleri kullanılarak Osmanlı ilmiyesi hakkında son derece kıymetli eserler neşredilmektedir.

Osmanlı dünyasında ulema; eğitim, hukuk, fetva, diyanet ve bürokraside sorumluluk üstlendiği gibi bazen de resmi görev almadan kendisini hususi olarak toplum hizmetine adayan ilim erbabı için ortak bir isim olarak kullanılmıştır. Şeyhülislam ve kazaskerlerin riyasetinde temsil edilen ilmiye sınıfı, gelenek ve imtiyazlarını genellikle iyi koruyan temsil ettiği hukuki ve dini konumundan dolayı toplumun her kesiminde etkili olan bir zümre olmuştur.

17. yüzyıla kadar daima yükselen ve nüfuzunu koruyan ulema, bu yüzyıl ile birlikte genellikle kendisi dışında zaman zaman kendi bünyesi içinde meydan gelen olaylar ve gelişmeler ile bir yıpranma döneminde girerek bir anda gündelik siyaset ve yıpratıcı tartışma ortamının içinde kalmıştır. Bu durumun ulemayı fevkalade yıprattığını gören aydınların ikazıyla resmi makamlar yeni düzenlemeler getirerek ulema sınıfının ıslahı için çaba sarf etmiştir. Yenilik teşebbüslerinin gündemde olduğu 18. yüzyılda ulema da yenilikler için taraftar olmuştur. 19. yüzyıldan itibaren ise Osmanlı’da eğitim ve hukuk sistemi, ulemanın kontrolünden alınarak başka mahfillere verilmesiyle ulemanın yetki ve istihdamında bir daralma meydana gelmiştir. Ancak ilmi donanıma sahip, yaşadığı dönemin önceliklerine vâkıf olan ulemaya Tanzimat devrinde teşkil edilen eğitim ve yargı kurumlarında önemli görevler verilmiştir.

Mehmet İpşirli’nin seçme makalelerinden oluşan Osmanlı İlmiyesi kitabı, esas itibariyle iki bölümden meydan geliyor. Birinci kısımda Osmanlı bürokrasisinde ulema, şeyhülislamlık, kazaskerlik ve İstanbul kadılığı gibi ulemanın yetki ve sorumluluk sahibi olduğu başlıca kurumların yapısı ile işleyişini konu alan makaleler yer alıyor. Bu kısımda ayrıca kuruluş ve yükseliş devri sultanlarının döneminde ulemanın konumu ve ilim hayat ayrıntılı olarak ele alınıyor. Yine birinci bölümde ıslahat ve reform çağının iki önemli padişahı III. Selim ve II. Mahmud devrinde ulemanın rolü, ulema ve ıslahat başlığı altında değerlendiriliyor. Yine aynı başlıkta ilmiye mensuplarının imza ve tasdik formüllerin örnekleriyle ele alındığı bir bahis bulunmaktadır.

İkinci kısımda ise Osmanlı medresesi, Evliya Çelebi seyahatnamesinde Ezher ve Kahire medreseleri, medresetü’l-kudât (şer’i mahkemelere hâkim yetiştiren hukuk medresesi), Mehmet Halife, Abdurrahman Abdi Paşa, Ali Ufkî ve Evliya Çelebi’nin gözünden Enderun dünyası, huzur dersleri, Galata Sarayı ve ilmi muhitler ile ders halkaları üzerine çeşitli makalelere yer veriliyor. Eserin sonunda günümüzdeki Osmanlı ilmiye çalışmaları hakkında genel bir değerlendirme ile ilmiyeye dair terimlerin açıklandığı bir lügat ve indeks yer almaktadır.

Eserde dikkat çekici makalelerden birisi, ulemanın imza ve tasdik formüllerinin ele alındığı bahistir. Bu bahiste şeyhüslislam, kadıasker, kadı, nakibüleşraf, naip ve müderrislerin fetva, vakfiye, hüccet, ilam ve vasiyet gibi çeşitli vesikalarda yer alan imzaları, ilmiye salnamelerinden ve çeşitli vesikalardan alınan örneklerle anlatılmaktadır. Bu örneklerde yer aldığı üzere kimi zaman şeyhülislamların fetvalarda imza yerine mühür kullandıkları da görülmektedir.

Bu çalışma, Osmanlı ilmiyesine dair bazı konuları muhtasar olarak ele almasının yanı sıra derinlikli ve detaylı makalelere de yer vermesi açısından önem arz etmektedir. Kitabın müellifi Mehmet İpşirli, yarım asır emek verdiği eserini ilmiye mensuplarına şu sözlerle ithaf etmiştir: “Bu çalışmayı Osmanlı toplumunu yüzyıllarca sırat-ı müstakim üzere tutmak için büyük gayret sarf edip bu konuda önemli ölçüde başarılı olan Osmanlı ulemasına şükran nişanesi olarak ithaf ediyorum.”. Dileriz ki Mehmet İpşirli’nin diğer ilmi çalışmaları da iki kapak arasına getirilerek okuyucunun kolaylıkla ulaşabileceği kitaplara dönüşür.

Ruveyda Okumuş
twitter.com/ruveyda_okumus
(Bu yazı daha önce Yenişafak Kitap ekinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder