SAYFALAR

15 Kasım 2016 Salı

Beyaz Amerikanlara, elitlere, medyaya sağlam bir tokat

“Haber ve bilgilerin, pazarlanan ve alıcı bulunan bir meta haline geldiği gün; modern basın doğmuştur.”
- Mikhail Lermontov

“Medyanın gücü yoktur, gücün medyası vardır.”
- İsmet Özel

Jerzy Kosinski, 1933 yılında Polonya’da doğmuş Amerikalı Musevi bir yazar. II. Dünya Savaşı yıllarında sahte bir vaftizle Nazi zulmünden kurtulmuş, savaştan 12 yıl sonra da Amerika’ya göçmüştür. 1991 yılında ise “Her zamankinden daha uzun bir süre uyuyacağım. Buna sonsuzluk deyin.” diyerek intihar etmiştir.

Bir Yerde -Being There- yazarın üçüncü kitabıdır. Kült kitabı Boyalı Kuş’tan sonra en önemli ikinci eseri olarak gösterilir. 1971 yılında yayınlanmış, 1979 yılında da yönetmenliğini Hal Ashby’nin yaptığı bir filme dönüştürülmüştür. Jerzy Kosinski'nin sekiz adet eseri Türkçe’ye çevrilmiştir. Bendeki bu kitabı “e yayınları”ndan neşredilmiş olup 2012 basımlıdır.

Bir Yerde, politik bir romandır. Hiçbir niteliği olmayan -bana göre her insan, yaratılış sebebiyle dünyada iyi ya da kötü bir nitelik barındırır, İsmet Özel’in deyimiyle kimse dünyaya boşu boşuna salıverilmiş değildir- dünyadan habersiz, hayatı doğumundan bahçıvanlık yaptığı evin sahibi ölene kadar bahçe duvarları içerisinde geçmiş, rastlantılar sonucu ve medyanın yoğun etkisiyle Amerikan başkanlığına kadar uzanan Chance’in hikayesidir. Tam da bu günlerde Amerikan başkanlık seçimleri medyayı yoğun bir şekilde işgal etmişken tekrar hatırladığım bir eser olmuştur.

Chance, lüks bir evde bahçıvanlık yapmaktadır. Yazarın dediğine göre tek bildiği iş de budur. (Bir de çok sevdiği tv seyretmek) Annesi gibi -romanda hiç geçmiyor, yaşamıyor- zihinsel geriliği vardır. Zengin ev sahibi öldükten sonra, emlak şirketinin avukatları tarafından evden çıkarılmıştır. İlk defa sokağa çıkıp rastgele dolanırken bir arabanın ona çarpmasıyla yeni bir hayata, hatta başkanlıkta adı geçecek kadar farklı bir hayata başlayacaktır. Chance’e çarpan aracın sahibi Elizabeth Eve Rand -romanda EE diye geçiyor- zengin fakat hasta bir adamın karısıdır. Chance’e çarptığı için çok üzülür ve onu evine davet eder. Hatta Chance’e aşık olur. Chance’i EE’nin kocası Rand de çok sever. Zaten çok nüfuzlu bir iş adamı olduğu için Chance’i birçok ünlü isimle tanıştırır. -Amerikan başkanı dahil- Chance bu nüfuz sayesinde birçok tv programına çıkar, birçok gazeteye mülakat verir. Eski evinde bahçıvanlıktan arta kalan zamanda tv seyrederken aklında kalan cümleleri bu programlarda ve mülakatlarda kendi bahçıvanlık deyimleriyle kaynaştırarak sıralar. Chance çok farklı ve anlaşılmaz konuşur; fakat herkes derin şeyler söylüyormuş gibi bir algıya kapılır. Medya da bu durumu abarttıkça Chance ülke çapında fikirleri merak edilen -özellikle yeni başkanlık seçimlerinde- fikirlerine başvurulan, ağzından çıkacak her şeye kulak kesilen insanlardan birine dönüşür. Hatta sonunda ülkenin “elitleri” tarafından başkanlık seçimleri için adaylardan biri olması bile düşünülür.

Kitabı okuduktan sonra medyanın, ülkenin düşünmeyen ve bir fikir üretmekten korkan, verilmiş fikirleri körlemesine sahiplenen kesim üzerinde ne kadar etkisi olduğunu bir kez daha düşündüm. Kosinski, “Beyaz Amerikanlara” esaslı bir tokat çarpmış bu eserinde. Elit diye geçinen insanlara ve medyaya (özelde Amerikan genelde tüm medyaya) sağlam bir eleştiri niteliğinde harika bir eser bırakmış dünyaya. İnsan Kosinski’nin eserlerini okuyunca 58 yaşında intihar eden bu adam keşke biraz daha yaşayıp yazsaymış demeden edemiyor. Yazıyı da kitaptan altını çizdiğim, en sevdiğim bölümle bitirelim. Bir Yerde ve diğer kitapları… Kosinski gerçek bir dehaymış.

Televizyon sadece kişinin yüzeyini yansıtıyordu; televizyon seyircilerinin gözleri tarafından yutularak bir daha görünmemek üzere yitip kaybolana dek, bıkıp usanmadan kişinin vücudunun görüntülerini yolluyordu. Domuz burnunu anımsatarak üzerine yönelen üç duygusuz objektifli alıcılara karşı, Chance milyonlarca elle tutulur kişi için sadece bir görüntü oldu. Düşüncesinin filmi çekilemediğinden, onun ne denli gerçek olduğunu asla öğrenemeyeceklerdi. Chance için de televizyon seyircileri, kendi düşüncesinin ekrana yansıması olarak, görüntü olarak vardı. Onlara hiç rastlamadığı ve düşüncelerini bilmediği için ne denli gerçek olduklarını asla öğrenemeyecekti.

Mehmet Akif Öztürk
ozturkmakif@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder