SAYFALAR

8 Ekim 2013 Salı

İnsanı anlamak isteyenlere

"1903 senesi sonbaharında ve yağmurlu bir gecede Aydın'ın Nazilli kazasına yakın Kuyucak köyünü eşkıyalar bastılar ve bir karı kocayı öldürdüler."

O baskında kimsesiz kalan Yusuf’un hikâyesini anlatmış Sabahattin Ali. Yusuf, kaymakam Salahattin Bey tarafından evlat edinilir; kaymakam bey, eşi Şahinde Hanım ve kızları Muazzez ile yaşamaya başlar. Salahattin Bey, Yusuf’u oğlu yerine koysa, Edremit’te, şehirde, yetiştirse de Yusuf’un yabancılığı, tedirginliği ve o kimselere benzemez halleri değişmez.

“Böylece küçük Yusuf, bir sur harabesi üzerinde çıkan bir yabani incir ağacı gibi, biraz sıkıntılı ve şekilsiz, fakat serbest ve istediği gibi büyüyor, gelişiyordu.”

Kuyucaklı Yusuf, Sabahattin Ali’nin 1937 yılında yayınlanan ilk romanı. Oldukça güçlü ve anlattığı dönemin toplumsal dinamiklerini de ortaya koyan bir hikâye. Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf’ta, dili kullanmanın yanı sıra karakter yaratma konusundaki ustalığını da çok net bir şekilde göstermiş. Roman boyunca, toplumsal geri planı; karakterlerin gözünden, karakterlerin derinliğince veriyor.

"Hayat, birbirinden ayırdıklarını, kısa bir müddet için tekrar yaklaştırır gibi olsa bile, uzun zaman yan yana bırakmıyordu. Geçen günleri bir daha geri getirmek mümkün değildi ve sadece hatıralar, iki insanı birbirine bağlayacak kadar kuvvetli değildi.”
Ve elbette, aşk. Yusuf’un Muazzez’e duyduğu saf, güçlü ve özenli aşk…

"Konuşmaya ne lüzum vardı? Bütün güzel laflardan ve hoş insanlardan sıkılan bu mahlukları, birbirlerinin sessiz mevcudiyeti, yorgunluk verecek kadar doyuruyordu."

Hikâyenin, gerilim noktaları Yusuf ve Muazzez’in aşkı üzerinde yoğunlaşıyor. Güçlü, saf ve naif bir bağ var aralarında.

"Bir zamanlar birbirinden ayrılmak, birbirlerini kaybetmek ihtimalinin korkusunu çekmiş olmasalar, belki de birbirleri için ne kadar kıymetli olduklarını hala bilmeyeceklerdi. Hayatları o kadar birbirinin içinde kaybolmuş, birleşmişti. Belki o zaman evlenmeyi de düşünemeyeceklerdi; çünkü buna birbirlerini kaçırmak için en son çare diye müracaat etmişlerdi."

Kuyucaklı Yusuf, küçük bir kasabadaki insanların hikâyesi. İyilerin, kötülerin, zalimlerin ve âşıkların iç içe geçmiş, sahici ve dokunaklı anlatısı.

“Bazen insan avunmak için başka çare bulamıyor ama, sen nefsine hâkim ol. Biraz daha yaşlandıktan sonra nasıl olsa başlarsın. Hatta o zaman lazımdır da. Akşamdan akşama iki kadehin zararı yoktur. İnsana dünyayı unutturur. Eh, bu dünya da unutulacak dünya zaten...”

Kitap bir tamamlanmamışlık hissiyle sona eriyor. Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf'u bir üçleme olarak tasarlamış; ancak ömrü bu hikâyeyi tamamlamaya vefa etmemiş.

Kuyucaklı Yusuf, Sabahattin Ali'yle tanışmak veya tanışıklığını güçlendirmek isteyenlere; insanı anlamak isteyenlere iyi gelecek bir kitap…

“Saadet, hayatı olduğu gibi kabul etmektir.”


Merve Uzun
twitter.com/merveuzun

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder