SAYFALAR

1 Ekim 2012 Pazartesi

Bir şairden öyküler okumak isteyenlere

Orhan Veli için “Şairdir.” deriz hepimiz. Birkaç dizesini de ezberden söyleyebiliriz muhtemelen. Oysa Veli’nin, Veli’nin oğlunun, hikâyeler yazdığından, ardında naif, sıcacık öyküler bıraktığından haberdar mısınız?

Aklınızda, kalbinizde dizelerini taşıdığınız bir şairin öykülerini okumak isterseniz Hoşgör Köftecisi’ni okuyun mutlaka…

Hoşgör Köftecisi’nde Orhan Veli’nin altı öyküsü, bir hikaye çevirisi ve de kendisiyle yapılmış bir söyleşi yer alıyor.

Öyküleri kısa, duru ve öyle akıcı ki… Şiirleri gibi yalın, naif bir dili var hikayelerinde de. Ve dönemine, yaşantısına, edebiyatına dair önemli ipuçları sunuyor öyküleri.

“Acaba hikâye mi yazsam? Hikâyede konunun pek o kadar mühim olmadığını söyleyenler de çıktı. Ama ne olursa olsun, bir vaka lazım. O vakanın bir başı, bir sonu olması lazım. Üstelik vaka da, alışılmış bıkılmış vakalardan olmamalı. Küçük burjuvanın hayatını anlatan, onun zaaflarını, onun adiliklerini dünyanın en büyük kahramanlıkları, en asil heyecanları gibi gösteren hikâyelerden illallah dedik artık. Bütün ıstıraplar aşktan doğuyor. Oysaki öte yandan milyonların, milyarların ıstırabı var. Ama ne yazık ki biz o insanı tanımıyoruz. Girmişiz küçük burjuvanın içine, yuvarlanıp gidiyoruz. Başka cemiyetlerin, başka sınıfların adamı olduğumuzu bile bile. Bizim dertlerimiz, içinde yaşadığımız adamların dertlerine benzemiyor. Ne parada gözümüz var, ne pulda. Geçenlerde bir kadın, “Benim için şiir,” diyordu, “beyaz bir otomobildir.” Biz, en küçük menfaatlerini bile korumaktan aciz zavallılar, nasıl onlarla bir oluruz. Biz, tanımadığımız o büyük sınıfın, o fakir sınıfın adamıyız. Ama tanımadığımız için de onlardan, onların hayatından bahsedemeyiz. Üstelik tehlikeli bir iş o. İnsana sol diyorlar, komünist diyorlar. İyisi mi, bir yazar hep suya sabuna dokunmayan yazılar yazmalı. Ben de öyle yapacağım.”

Sıradan insanlara rastlıyoruz kitapta; kısa anlara, hayata ve sevdaya dair düşüncelere denk geliyoruz.

“...ben bu kambur kızdan hoşlanmışsam, onu sevmişsem neden ona kötü gözle bakmış olayım? Büsbütün tersine, iyi gözle bakmışım ki sevmişim. ‘Sevme’ sözü de geniş bir söz. İnsan bir yemeği seviyor, bir rengi seviyor, bir kadını seviyor. Hele kadını sevmenin türlü bin çeşidi var. Onu da kendimizi de, sadece hayvan olarak gördüğümüz zaman, belki kötü gözle bakmış sayılabiliriz.”

Ve elbette, şu dünyada iz bırakmanın en çok da sanatla, yazıyla, edebiyatla olduğunu hatırlatıyor Orhan Veli, tekrar ve tekrar…

“… Ama bundan yüz sene sonra, Memduh Şevket Esendal adında bir adamın yaşadığını bileceklerse ancak hikayeleriyle bilecekler. Hiç kimsenin bu isimde meşhur bir politikacının yaşadığından haberi olmayacak…"

Altı kısa öykü, bir çeviri ve Bahar Dülger’in 1947’de yaptığı bir söyleşiden oluşan Hoşgör Köftecisi, “Orhan Veli, keşke bu kadar erken gitmeseydi de daha çok hikaye yazsaydı.” Dedirten; hem Orhan Veli severlere hem de bir şairden öyküler okumak isteyenlere iyi gelecek bir kitap…

“O şarkılarda, o seslerde, o hikâyelerde büyük bir dünya vardı. O daracık dükkâna giderken kendimi seyahate hem de büyük bir seyahate çıkan bir adam sanıyordum.”

Merve Uzun
twitter.com/merveuzun

1 yorum:

  1. Ben de en kısa zamanda okumayı planlıyorum. Öykücülerin, romancıların yazdığı şiirler değil de şairlerin yazdığı öyküler, romanlar ilgimi fazlasıyla çekiyor.

    YanıtlaSil