SAYFALAR

11 Eylül 2012 Salı

Beyni durduran, nefesi güçleştiren roman

Louis Ferdinand Céline... Yirminci yüzyılın en önemli eserlerinden biri kabul edilen romanın yazarı. 1932 yılında yazılan o romanın adı “Gecenin Sonuna Yolculuk.” Birkaç yılda anca bitirebildiğimi hatırlıyorum. Geceleri özellikle de yaz gecelerimin en kıymetli dostu olmuştu okuduğum süre zarfında. Bu uzayan sürenin okunurluk açısından bunaltıcılıkla bir ilgisi yoktu. Kendi geceme ve kendi sonuma beni götüren kitaptı. Adım adım... Bukowski, Hakan Günday, Hemingway gibi yazarları da etkileyen, onlara ilham veren bir kitabın hayatımızdaki önemini ötekileştiremeyiz haliyle. Okuduğum ilk andan itibaren beynimi durduran, nefesimi güçleştiren bu romanla ilgileniyordum ama yazarına duyduğum “duygusal bağı” da inkar edemezdim doğrusu...

Céline ile ilgilendiğimde karşıma çıkan şeyin beni hayal kırıklığına uğrattığını söylemem gerekir sanırım. Onun nazizm hayranlığı veya yanlılığı. Nasıl olur da böyle olabilirdi dediğim yaşlardaydım. Sonraları “asıl korkulması gereken insanlardır, yalnızca onlar” diyen bir insandan bahsedildiği aklıma geldi. Yahudi düşmanı olmakla suçlanmak oldukça hafif kalırdı bu sözün yanında. Kendi fikri önemsizdi, karşımda duran ve gecelerime yön veren romanı onun kendisinden daha önemliydi. Önemli olan “yolculuğumuz”du...

Céline hakkında kalan iki şey vardı bir yazıdan aklımın köşesine bir zamanlar takılmış olan. Birincisi, Marcel Proust'tan sonra Fransa'da okunan en çok yazar olduğu. İkincisi ise 1 Temmuz 1961'de öldüğü... Ellinci ölüm yıldönümünde anılıp anılmayacağı merak konusuydu. Nicolas Sarkozy'nin de “Gecenin Sonuna Yolculuk”a olan hayranlığını okumuştum bir zamanlar. Buna rağmen Fransa'da yıllardır süregelen "Ulusal Anma Derlemesi"nde ismi geçmiyordu Céline'in. Fransa Kültür Bakanı Frederic Mitterrand, Céline'in listeden ismi silindiğini söylüyordu. Fransa'daki Yahudi Birlikleri Başkanı Richard Prasquier ise bakanın jestini hoş karşıladığını açıklayacaktı pek tabi. Ona göre bu insanın onore edilmesinin düşünülüyor olması bile garipti. Şu sıralar Fransa'da tartışılan yoğun şeylerden biri de bu. Bir tarafta önlenemeyen Yahudi düşmanlığına sahip olması. Bir tarafta ise tartışılamayan yazarlık becerisi...

Benim için Céline bir roman karakteridir, hayatımı etkileyen. “Gerektiğinde yalanlanır” derler, romanlar için. “Yolculuğumuz hayalidir.”

"Bu dünyada zamanımızı birbirimizi öldürerek ya da birbirimize taparak geçiririz. "Senden nefret ediyorum. Sana tapıyorum." Yol almaya devam ederiz; depoyu doldurur, sonra yeniden doldururuz; kendimizi var kılmak en büyük zevklerdenmişçesine, her şey söylenip her şey yapıldıktan sonra bu bizi ölümsüz kılacakmışçasına, azgınlıkla ve bedelsiz olarak kendi ömrümüz içinde bir sonraki yüzyılın iki ayaklısına dönüşürüz. Öyle ya da böyle, öpüşmek de kaşınmak kadar kaçınılmazdır."

Immo Guitti
twitter.com/immoguitti

3 yorum:

  1. şu an üzerinde durduğum yazı, "ne diyordu bardamu, gecenin sonuna yolculuk'un 'son'una doğru: 'gerçek, bitmek bilmeyen bir can çekişmedir. bu dünyanın gerçeği ölümdür. seçim yapmak gerek, ya ölmek ya da yalan söylemek. bense asla kendimi öldüremedim.' " diyerek başlıyor. bakalım, bu yolculuğun sonu nereye çıkacak?

    YanıtlaSil
  2. o yolculuğu nihayet tamamladım ve bilmek sizin de hakkınız diye düşündüm. http://verbumnonfacta.blogspot.de/2013/05/yasamak-ya-da-olmek.html

    YanıtlaSil
  3. yolculuğun sonundan öte yolda olma halini tercih ederim, ki bu romana da tekabül ediyor.

    YanıtlaSil