SAYFALAR

25 Ekim 2024 Cuma

Kulluk direncini güçlendirmek ya da manevi yükseliş

Mecit Ömür Öztürk, yazdığı tüm kitaplarında okuruyla sohbet eden, dertleşen, sahici çözümler sunan bir yazar. Her kitabında fark edilen ilk şey, onun sakin kimliğinin eserlerine de yansıması. Hırsın, öfkenin insana getirdiği şerrin farkındayız. Seslerin yükselmesi, tehditlerin havada uçuşması ve cinayetler, insanın yegane kuvveti ve hakimiyeti kendinde görmesinden kaynaklanmıyor mu? Adaletsizlik ve merhametsizlik insanların yaşam çemberini kırıp, ruh bütünlüklerini kırmıyor mu her geçen gün? Tüm bunlar olup biterken elbette insanın manevi bütünlüğünü koruması, hâlini sürdürmesi hiç kolay değil. Ama elimizdeki enstrümanlara odaklanırsak, geçmişin ve geleceğin dertlerinden, endişelerinden bir nebze uzak durabilirsek, yolun açılmaması mümkün değil. Üstelik yol orada. Bizden istenen birkaç adım.

Ruhu Onaran Sohbetler serisinin ilk kitabı Sen Derviş Olamazsın'dı. Bu kitapta kişinin kendini çalışması ve manevi ilerleme üzerinde durmuştu Öztürk. İkinci kitap, Huzura Varınca. İsminden de anlaşılabileceği gibi kitabın bütününü kapsayan mesele namaz. Hikmetini anlamak için önemli çabalar göstermemiz gereken, hakikatini idrak edersek hem kendimizi hem de çevremizi etkileyebileceğimiz, yüzeysel meselelerden bizi koruyacak olan namaz. Hakkında sorularımızın ve sorgulamalarımızın hiç bitmediği, kimi zaman mazeretlerimiz kimi zaman da üşengeçliğimiz, yılgınlığımız yüzünden hakkını veremediğimiz namaz. Tam burada, bir büyüğümüzün sözü geldi aklıma. Hiçbir şey hak etmediğimiz hâlde, varlığımız için hiçbir bedel ödemediğimiz hâlde, sadece bir nefes alışverişimizin bile şükründen kaçındığımız hâlde, her namazdan sonra sayısız şeyler istiyoruz. Acaba bunda da bir hikmet aramak gerekmez mi?

"Bütün kâinat sistemini ve özellikle yeryüzünün bütün olanaklarını menfaatleri doğrultusunda kullanan insan, öncelikle ona bu büyük hizmeti ikram edenle irtibata geçmenin yoluna bakmalıdır. Şükran ve minnet duygularını ancak O'na takdim etmelidir. Bütün kâinattan istifade edebiliyor olmanın şükrü manasını taşıyan ibadetleri O'na yönelik olarak yerine getirmelidir. Şükür duygusunu en yüksek seviyelerde taşıyan ibadet, namazdır. Namazda kalp, nimetleri kendisine, sevdiklerine ve bütün insanlara ihsan edeni bulur. Nimetlerin gerçek kaynağının huzuruna çıktığını idrak edince de şükranın en kuvvetlisini sunma pozisyonuna yükselmiş olur. İşte, namaz, 'Beni yaratan, yaşatan ve besleyen yalnızca Allah'tır' manasının insanın hem kendine hem çevresine (meleklere, cinlere ve diğer insanlara) ilanıdır."

Namaz... Bir sığınma olarak düşünürsek, bizi dünyadan, kötülükten korur. Bir onarım olarak düşünürsek hem kendimizin hem de sevdiğimiz insanların ruhunu gönendirmeye vesile olur. Bir sakinlik imkânı olarak düşünürsek var olan manevi hastalıkları giderir ve karşılaşılabilecek manevi sorunlardan da uzak tutar. Bir ilerleyiş ve yükseliş yolu olduğunu anlayabilirsek, cebimizdeki kartvizitin, sahip olduğumuz malların ve uğrunda çaba gösterdiğimiz dünyevi şeylerin gelip geçici olduğunu idrak ettirir, asıl kazancın Hakk katında nerede durduğumuzla ilgili olduğunu öğretir. Tüm bunların önüne koymamız gereken bir başka sırrı da hatırlama ve hatırlatmadır. Kişiye, bir Sahibi'nin olduğunu hatırlatır namaz. Bugün insanların en büyük sorunları ait hissedememe, bağ kuramama, varoluşu anlamlandıramama olarak kabul ediliyor. Namaz, kişiyi varoluşsal vakumun içine çekerek ona kim olduğunu hatırlatır. Yaratıcın belli der. Sen, O'nun rızasını kazanmak ve O'nu yaşamının her anında hissetmek, O'nu yaşamak, O'nun ilminden nasip almak için neler yapıyorsun, yapmalısın, işte bunları hatırlatır. Bu hatırlama ve hatırlayış, insanı çok boyutlu bir alana, metafiziğe götürür. Pek çok insan, işte bu farkındalıktan sonra tasavvufla karşılaşmış, ondan beslenmeye başlamıştır, bunu da hatırlatmış olalım.

İbn Arabî'nin Namazın Sırları olarak tercüme edilmiş kitabını okuyanlar bilirler. İnsanı namaza götüren sebepler, o insanın yaratılış maksadıyla ilgilidir. Herkes kendi mizacına göre yaşar, ibadet eder, vazife görür. Herkesin namaza gidiş, namazı eda ediş biçimleri de bu sebeple farklıdır. Ancak namazla beraber pek çok hayrın, pek çok güzelliğin kaynağına yönelme de başlar. İbn Arabî, "Namaz da nurdur Allah, şeytanı nurlarla taşlamıştır. Öyleyse namaz, şeytanın kuldan uzaklaşmasını sağlayan şeydir. Allah şöyle buyurur: Namaz kötülükten ve ahlaksızlıktan alıkoyar. (Ankebut, 45)" der. Kulun şeytanından uzaklaşması, kendine yaklaşması için en büyük imkân, namazdır. Öztürk, kitabında "Kâmil bir namazda insanın bütün iç yapıları, hep birlikte aynı anda kendilerini yaratan Rabbimize yönelme hedefine kilitlenir. Kişinin iç dünyasındaki güç ve yetenekler, tam kapasite ve organize bir şekilde Allah'a yaklaşma eylemine yönelir. Allah'a yaklaşmak, O'nunla -hâşâ- fiziksel ya da maddî bakımdan değil, manevî olarak yakınlık kurmaktır. Bu yakınlaşma, bir yandan da kişinin Allah indinde itibar ve değerinin yükseliyor olmasının da ifadesidir. İnsanın, ilahi huzurda olma duygusunu yakalayabilmesi için öncelikle perdesini aşması lazımdır. Bu da en iyi namazla mümkün olabilir." derken İbn Arabî'nin Fütuhat'ından bir inceliğe işaret eder:

"Allahu Teâlâ, secdedeki kuluyla iftihar eder ve bunun sebebini mukarreb meleklere şöyle izah eder: Ben sizi bir amelinizi vesile etmeksizin kendime yaklaştırdım ve sizi meleklerimin seçkinlerinden yaptım. Şu secdedeki kuluma gelince onunla yakınlık makamı arasında nefsin arzuları, maddi istekler, geçim sıkıntıları, mal idaresi, aile ve arkadaşlar gibi pek çok engeller vardır. O, bunların hepsini aşarak secdeye kadar geldi ve yakınlaştı. Ey meleklerim! Bu kulumun kıyametini bilin ve benim uğrumda katlandığı sıkıntılar sebebiyle onun hakkını gözetin!"

Tefekkürün, samimiyetin, hakkaniyetin, teslimiyetin, ferahlığın, tasdik edişin, manevi kazancın merkezi olan namaz; her an bize açtığı sırlarıyla hem hediye hem de şifa olma vasfını anlamamız için bizi bekliyor. Mecit Ömür Öztürk'ün Huzura Varınca'sı, namazın kulluk direnci kazanmadaki önemini vurgulama noktasında zoru kolaylaştıran nitelikte bir başucu kitabı.

Yağız Gönüler
twitter.com/ekmekvemushaf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder