SAYFALAR

8 Eylül 2022 Perşembe

Acıdan kaçanın hikâyesi olmaz

Keyifle gülümsüyoruz, neşeyle yemek yiyoruz, çılgınca dans ediyoruz, ölesiye geziyoruz, konforlu tatiller yapıyoruz, lüks araçlar kullanıyoruz ve tüm bunları muhakkak gösteriyoruz. Üstelik yalnız de değiliz asla, fotoğraflarda her ne kadar yalnız olsak da. Kalabalık bir çevremiz var. Seviliyoruz, koruyup kollanıyoruz, etrafımıza sözümüzü geçiriyoruz. Herkes bize özeniyor, bizi hayatında bambaşka bir yere koyuyor, gıpta ediyor, çoğu zaman da vay be ne kadar mutlu diyor. Vay be, hasta bile olmuyor. Ölmez bile bu.

Sahiden öyle mi? Sahi kelimesi bile ne kadar basit kalıyor artık. Gerçekten öyle mi? Hakikaten öyle mi? Acınız, derdiniz, yasınız olmuyor mu hiç? Yardıma ihtiyaç duyduğunuz anlarda ne hissediyorsunuz peki? Yeni takipler ve like’lar bir nebze hafifletiyor mu sıkıntılarınızı? Mümkün değil. Aslında yakarmak, imdat diye bağırmak istiyorsunuz. Ama ayıp. Çünkü size ta çocukluktan itibaren asla başkalarına hastayım, güçsüzüm, işsizim deme diye öğütlendi. Sonra günler geçti, seneler devrildi, pandemi diye bir şey oldu. Tıpkı savaşlardaki gibi ölü sayıları yansıdı ekranlara. Her gün takip ettik. Vay be dedik, bugün de bin kişi ölmüş. Biraz daha kolonya, biraz daha temiz maske. Ölüm ve acı bize çarpmamalı, başka kime ne olursa olsun.

Güney Koreli yazar ve kültür kuramcısı Byung-Chul Han’ın pek çok kitabı dilimize kazandırılıyor. Bunlardan biri de Haziran 2022’de Metis Kitap tarafından Haluk Barışcan çevirisiyle okurlara sunulan Palyatif Toplum: Günümüzde Acı. Han, kitabına algofobi kavramını irdeleyerek başlıyor. İnsanların acıdan korkar hâle gelmesinin sebeplerini yorumlarken siyasetten psikolojiye geçişler yapıyor, sağlık sisteminden dem vurup kişisel gelişime dokunduruyor: “Günümüzde her yerde algofobi, genel bir acı korkusu hâkim. Acı yaratacak her durumdan kaçınılıyor. Aşk acılarına bile şüpheyle bakılmaya başlanmıştır artık. Acı verici tartışmalara yol açabilecek çatışma ve fikir ayrılıklarına ve çatışmalarına giderek daha az yer verilmektedir. Uyum ve uyuşma baskısı artar. Siyaset palyatif bir alana yerleşerek her türlü canlılığını yitirir. Alternatifsizlik siyasi bir ağrı kesicidir. Muğlak orta yol palyatif bir etki gösterir.

Palyatif ne anlama geliyor? Grip olduğumuzda eczaneye gidip aldığımız ilaçları hatırlayalım. Semptomlar hafifliyor ama tam manasıyla bir tedavi mümkün olmuyor. İşte günümüzde de pek çok şeyin üzerini örtmekle meşgul olduğumuza değiniyor Han. Üstelik buna giderek daha çok alışıyoruz. Sosyal medya, televizyon, gazeteler ve dergiler; hiç öyle “farkında olmadan” diyerek kaçmayalım, bizi uyuşturuyor. Bunun farkındayız. Büyük sıkıntı, uyuşmaktan memnun olmamız. Oysa filozofların da mutasavvıfların da birleştiği noktalardan biri insanların acılarından dersler çıkarmasıdır. Acılar hem uyarır hem de uyandırır. Acısı olmayanın anlatacak hikâyesi olmaz.

Acının hakikatini, Kemal Varol’un dizeleriyle yeniden hatırlatıp yazımı sonlandırmak isterim: “Acı geçiyor / acı geçiyor / acı elbette geçiyor / acı çekmiş olmak geçmiyor.

Yağız Gönüler
twitter.com/ekmekvemushaf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder