SAYFALAR

25 Temmuz 2021 Pazar

İnsan mütemadiyen değişim hâlindedir

Her yıl, her ay, her hafta, her gün ve hatta her an insan için yeni bir tecrübedir. İnsan mütemadiyen değişim hâlindedir. Her geçen gün dünkü “ben”i beğenmeyiz. Her geçen yıl, bir önceki sene bizimle olan “ben”i beğenmeyiz. Bu da insanın sürekli değişiyor oluşuna kanıt teşkil eder. Kendi dünyasını oluşturan, insanın ta kendisidir, insan kendi seçimleriyle çevresini ve dünyasını oluşturur. İnsanın duygu ve düşünce dünyası da seçimlerini ve davranışlarını oluşturan etkenlerin hemen hemen başında gelir. İşte, Dostlukların Son Günü’nde Selim İleri, her öyküde farklı bir karakter olarak yarattığı Kemal karakteriyle bireysel çekişmelere ayna tutuyor. Kemal karakterinin değişimiyle okur, karakterin hayata bakışına, sevdiği insanlara, temayül ettiği veçhelerin anlık pozlarına şahitlik ediyor. Yazar bu karakteri öykülerine nasıl yerleştirdiğini de kitabın son kısmında yer alan şu satırlarla açıklıyor.

Özetle, algıladıklarımız her şeyden önce zamanın sınırları içindeki kişiyle bileşikti. Uzaklaştıkça ve açı değiştikçe görünüm de göze bambaşka görünmez mi? Dostlukların Son Günü’nde birçok ayrı Kemal vardır bu yüzden. Bu birçok ayrı Kemal’in çevresini -üstelik aynı kişileri- değerlendirişi de hemen hep çelişiktir.

Ayfer Tunç, bir söyleşi kitabında, iki okur türünün mevcudiyetinden bahseder, bu fikre göre okurların bir kısmı yalnızca iyi hissetmek için okurlar, bu grubun okuması haz odaklıdır, ikinci kısma katılacak olan okurlar ise okurken kendi içini deşer, bu okurları esas ilgilendiren mesele karakterlerin durum ve olaylara verdiği tepkiler, karakterlerin duygusal ve düşünsel durumlarıdır. Dostlukların Son Günü kitabı ise, Ayfer Tunç’un ikinci kısma dahil ettiği okurlara çok iyi gelecek bir kitap olarak değerlendirilebilir kanımca. Çünkü, kitapta hemen her öyküde, olaylar vasıtasıyla Kemal ve diğer karakterlerin duygu dünyası resmediliyor. Bu da okuru, karakterlerin duygusal ve düşünsel ahvalini kendi ahvaliyle mukayeseye itiyor.

Öykülerde işlenen olay ve tasvirlenen atmosferler daha çok karakterlerin duygularıyla bağlantılı olarak anlatıldığı için, okuduğunuz her öyküyü bitirdiğinizde birkaç dakika durup daha sonra neler olmuş olabileceğini, öyküde kesik ve sisli geçen bölümleri nelerin dolduruyor olabileceğini düşünüyor, zihninizde bir yapboz tamamlamaya çalışıyorsunuz. Dahası, öykülerin çoğu Kemal karakteri vasıtasıyla birbiriyle bağlantılı göründüğü için, bu yapbozu tek bir öykü bağlamında değil, tüm kitapla bağlantılı olarak da düşünebiliyorsunuz.

Öykülerde, bazen Türk Sanat Müziği’nden seçkin parçaların sözlerine, bazen Türk halk ve divan şiirinden dillere pelesenk olmuş satırlara da yer veriliyor. Bu eklentiler de öykülerin loş atmosferini sağlamlaştırıyor.

‘Aşk gelecek cümle eksikler..’ Yiten sevinçler, dayanışmalar, birlikte olmaları yalnızca. Aşk geldi de üstelik.

Babaannem de: kınalı saçlarını örten dantela, hala selvi gibi salınarak yürüyüşü, candan usandırıp cefadan usandırmayışları..

Yağmur geçti, dolu geçti, mevsim geçti, yıl geçti: bu kötü, bu bayağı, bu güzel, bu olağanüstü alaturka şarkılar!

Öykülerde yer yer anlatıcı bakış açıları ve teknikler değişiyor. Öyküleyici ya da betimleyici anlatımların arasına yer yer bilinç akışı tekniğiyle yazılmış paragraflar ekleniyor, bu da öykülerdeki lirizmi artırıyor.

...Yarın olsun bu insanları sevmiyorum hiç sevmiyorum herkes birbirine düşman bilemezsin nefret ediyorum hepsi geçecek değil mi hepsi geçecek yarın olsun daha dürüst şeyler yaşayacağım yarın olsun duyarlığı çarpıtan kötüleyen kim varsa öldürebilmeliyim sen anlarsın diye söyledim susmak temelli susmak belki en doğrusu...

Bunlarla birlikte, öykülerde yukarıda bahsedilen Kemal karakterinin gerek çocukken, gerek evlilik çağında bir delikanlıyken ve gerek olgun bir adamken içinde bulunduğu duygular tasvir edildiği ve, çeşitli kadın karakterlerin farklı bakış açıları öyküler boyunca okura sunulduğu için, kitap her yaştan ve her statüden okura hitap ediyor diyebilirim sanıyorum.

Öyküleri çok sevmiş olmakla birlikte bu kitapta en hoşuma giden kısım, Selim İleri’nin kitabın en sonunda, “Rüzgar da Gitti” başlığıyla anlattığı yazma serüveni oldu. Bu yazıda Selim İleri, yazmaya temayül eden gençleri motive edecek yazarlık öyküsünü anlatmanın yanı sıra, yanında yetiştiği edebiyatçı ve yazarlardan, etkilendiği kişilerden de bahsederek okuruna ilham veriyor. Bunun yanında Dostlukların Son Günü’nde yer alan öykülerde kendi yaşamından nasıl izdüşümler olduğuna da ışık tutarak, eserini okurun zihninde somutlaştırıyor.

Dostlukların Son Günü, küçük hacimli olmasına rağmen uzunca bir sürede okuduğum, müsekkin bir tesiri haiz bir kitap oldu benim için. Daha önce Selim İleri okumamış okurlar için de çok iyi bir başlangıç kitabı olabileceğini düşünüyorum. Okuyacak olan herkese, demli bir çay eşliğinde keyifli okumalar dilerim.

Nida Karakoç
twitter.com/nida_karakoc

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder