SAYFALAR

1 Haziran 2021 Salı

Abdülhamid’in yalnızlığı, çaresizliği, tahttan indirilişi

Piyes, elbette izlektir, izlenmek için yazılmıştır, izlenmek için kurgulanmıştır. Tabii çoğunlukla evde olduğumuz şu günlerde tiyatroya gitmek, seyretmek mümkün olmuyor. Ama metnini okumak bile bazen tiyatro hakkında fikir sahibi olabilmek için kafi olabilir. Normalde tiyatro metni okumak gibi bir adetim olmasa da, aşinalığımın az olması dönem başında beni Türk Tiyatrosu dersini seçmeye teşvik etti. İşte bu epik-trajik piyesi de bu ders vesilesiyle etraflıca inceleme fırsatı buldum.

Piyes, bir devletin yıkılış sürecine tanıklık edip, kan dökmeden, siyaset ile devletini kurtarmak için elinden geleni yapsa da, kaçınılmaz yıkıma engel olamayan bir padişahın son dönemini anlatıyor. Bu padişah, piyese ismini de veren Abdülhamid Han. Piyeste olay genel itibariyle şöyle ilerler; Abdülhamid Han, Filistin’de yurt edinecek toprak isteyen Yahudilere istediklerini vermez, bir büyükelçinin Beyoğlu Kulübü’nde girdiği kumar borcunu padişah olarak kendi eliyle öder, çeşitli siyasal sebepler ile tatil ettiği Mebuslar Meclisi’nin açılışında bir mebusun hakaretâmiz sözlerini dinler, siyaset son derece hararetli bir şekilde ilerlerken fiziki bir kargaşa da çıkmaktadır. Mabeyn Müşiri, Abdülhamid Han’dan Hassa Ordusu’nu harekete geçirerek akınları durdurmak için izin istemektedir. Abdülhamid Han kan dökmemeye yemin etmiştir ve buna izin vermez. Piyesin sonunda Abdülhamid Han’ın hastalanıp yatağa düştüğü anlaşılır, devletinin yıkılmasına engel olamamıştır. Padişahın duaları ve “Allah” nidasıyla perde kapanır. Oyuna genel itibariyle trajik bir hava hakimdir, yer yer epik unsurlar da görülür.

Siz bilirsiniz ki ben ömrümde ve bütün sultanlığımda hiçbir kere heyecan ve telaşa kapılmadım. Ne, başımın üstünde üç tonluk avize, ne zelzeleden binalar iskambil kağıdı gibi yıkılırken, ne bomba patlayınca at ölüleri havada uçuşurken.. Ama bugün, Allah bana, Boğaziçi’nde yaldızlı bir zindan olarak tahsis ettikleri şu sarayda, garptan şarka dört bin, şimalden cenuba bir devletin çöküş kıvılcımlarını, toz dumanını seyrettiriyor. Şu pencerelere gittiğim zaman her taraf günlük güneşlik görünse de, ben yine kan, ateş, yıkıntı ve heyelan görüyorum!..

Metnin türünü, başından sonuna çaresiz ve hüzünlü atmosfer belirlemektir. Dramatik yapıda aksiyon ise, dışarıdan gelen süngü, çarpışan tüfek ve galeyan sesleriyle sağlanıyor. Kendi gözlemime göre, metnin başkarakterlerini Abdülhamid Han, Şeyhülislam, Musahip ve Mabeyn Müşiri, yan karakterlerini ise Osmanlı Yahudisi, Haremağası ve Çavuş oluşturuyor.

Piyeste siyasi ideolojiler oldukça keskin işlenmesine rağmen, kurgunun kalitesi bu keskinliği bastırmaktadır. Piyeste ele alınan temel konu, Abdülhamid’in devlet başındaki yalnızlığı, çaresizliği ve tahttan indirilişi olmuştur.

Necip Fazıl’ı bir çoğumuz şair olarak tanıyoruz. Ancak bir tiyatro yazarı olarak da Türk edebiyatındaki yerinin oldukça mühim olduğu kanısındayım. Tiyatroya merakı olan ya da aşinalık kazanmak isteyenler varsa, pek çok piyes metniyle birlikte Abdülhamid Han trajedi alanında güzel bir örnek olabilir. Okuyacak olan herkese, keyifli okumalar, izleyecek olanlara da iyi seyirler diliyorum.

Nida Karakoç
twitter.com/nida_karakoc

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder