SAYFALAR

17 Şubat 2021 Çarşamba

Kendi gerçeğine çarpa çarpa devam edenlerin hikayesi

Kitaplar sayesinde bilmediğimiz hayatlara kulaç atarken aslında her kitapta kendimizi okuruz, kendimizi anlamaya bir adım daha yaklaşırız. Kendimizi anladıkça başkalarını anlamamız kolaylaşır. Başkalarını anladıkça kendi gerçeğimize daha çok yaklaşırız.

Bazen de merak ettiğimiz soruların cevabı, okuduğumuz kitaplarda çıkar karşımıza. Sema Karabıyık’ın son romanı Gerçeğin Ortasında’yı okurken çıktı karşıma bir insan neden okur/yazar sorularının cevabı. Romanın ilk sayfalarında yer alan şu cümlelerde olduğu gibi. “Bugüne kadar hep başkalarından hesap sordum, başkalarıyla hesaplaştım. Sonra aniden acı bir şekilde kendimle hesaplaşmam gerektiğini fark ettim. Çünkü yaşadığım acıların sebebi, başlangıcı bendim. En ağır yükü sırtında değil; geçmişinde taşıyordu insan. Geçmişimdeki yükü hafifletmek için yazıyorum bu satırları en başa dönerek.

Hangimizin geçmişi bazen yükünü ağırlaştırmıyor ki! Hangimiz çocukluğumuzu, çocuk olduğumuz yılları özlemle anmıyoruz?

Gerçeğin Ortasında; ekonomi ve borsa geçmişini başarıyla romanlarına taşıyan Sema Karabıyık’ın altıncı romanı. Daha önce yaptığı gibi yazdı, yayınladı, bir adım geri çekildi, okuyucusuna emanet etti etti romanını.

Okumakta zorlandığım bir dönemde tesadüf eseri keşfettiğim, beni tekrar okumakla barıştırmakla kalmayan bilmediğim dünyalara yolculuk yaptıran romanlarından Muamma ve Üstü Kalsın İhanetimin’de küresel finans dünyasını anlatır. Kayıp Umutlar Merkezi’nde bir holding ekseninde yaşanan rekabet ve hırsın insan üzerindeki etkisini; Geleceğimi Kaybettim Hükümsüzdür çocuğunu proje olarak gören bir babanın evladına verdiği zararı; Unutma Noktası kendi halinde bir kasabanın sermaye tarafından keşfedilmesi ile yaşanan trajik değişikliği merkeze alır. Gerçeğin Ortasında ise reality şovların yakıcı ve yıkıcı dünyasına dair unutulmaz bir hikaye. İnsanların fark edilmek, takip edilmek, etkileşim almak için ruhlarını şeytana sattıkları günümüzde, ekranlar arası geçişkenliği merkeze alan bir roman. Romanın ana motifi anlamak ve anlaşılmak bahsi hangimizin meselesi değil ki! Anlaşılmanın peşinde ömür tüketenlere anlamadan anlaşılmanın mümkün olmadığını, anlaşılmak için önce anlamak gerektiğini, Şahande ve Gazel Mercan’ın iç içe geçen hikâyeleri eşliğinde anlatıyor Gerçeğin Ortasında.

Polisiye havasında başlıyor roman. Yazar, Unutma Noktası’nı bitirdiği günlerde kargo marifetiyle bir USB geldiğini, belleğin içinde tamamlanmamış Nevi Şahsına Münhasır isminde bir roman olduğunu, Gazel Mercan isimli yazarın “yaşadığım kısımları yazdım ama yaşamaya devam ettiğim kısımları yazarken acı çektiğim için bitiremedim. Yusuf ve Şahande’nin masumiyetini ispat edebilmem için lütfen bitirmeme yardım edin,” yazdığını yazıyor. Yazar, Yusuf ve Şahande kim, ne oldu sorusunun peşine düştüğünde, 2 yıl önce yaşanan terör saldırısının failleri olarak tutuklu olduklarını ve mahkeme sürecinin devam ettiğini öğreniyor. Olayı gizemli kılansa Yusuf ve Şahande hakkında her türlü bilgiye internet aracılığıyla ulaşırken; USB’yi gönderen Gazel Mercan hakkında ne internette tek bir bilgi vardır ne de sosyal medya hesabı mevcuttur. Okuyucuyu nasıl, neden, kim sorularının peşinde sürükleyen, heyecanı sayfaları çevirdikçe artan bir roman Gerçeğin Ortasında.

Bir yıldır memlekette, baba ocağında olan Gazel Mercan’ın şehre döndüğü gün karşılaştığı şaşırtıcı olaylar silsilesi ile başlıyor. AVM’de cam fanus içinde gördüğü İlbilge, hikayemi dinlemek zorundasınız diyen Şahande… Hayata kaldığı yerden devam etmek için çabalayan ama hayatın neresinde kaldığını bilemeyen Gazel Mercan, devam etmeye niyetlendiği hayatın bir yıl önce bıraktığı hayatla alakasız olduğunun derin üzüntüsünü yaşarken, Şahande’den ve anlattıklarından kaçmak ister ama Şahande fırsat vermez.

İki anlatıcı var romanda. Kederli bir ses eşliğinde Gazel Mercan başlıyor anlatmaya. Yaşadıklarından kederli iken gördükleri keder denizinde boğulma noktasına getiriyor. Neden kimse tepki vermiyor sorusunu seslendirmeye korkarken, “Anlattıklarımı dinlemek zorundasınız,” diyen Şahande çıkıyor karşısına ve ekliyor “Aslında beni tanıyorsunuz. Dinlediğiniz benim hikayem, anlatmak isterseniz dinleyeceğim sizin hikayeniz ama yayınladığınız bizim hikayemiz olacak. Bizim hepimizin hikâyesi.

Şahande’nin anlattığı hikayeyi dinlerken İsmet ismini duyduğunda “Ben İsmet’i tanıyorum aslında,” diyerek hatırlamaya teslim olur. İkilinin hayatının ilerleyen zamanlarda kesişeceğinin ilk işareti verildikten sonra, ne zaman, hangi vesileyle soruları zihinlere yerleştirilerek merak son sayfaya kadar taze tutuluyor.

Herkesin fark edilmek için girdiği Gerçek Hayat Evi’ne, anne babasına söylediği yalanı gerçekleştirebilmek için gizlenen Şahande. Hayatının en trajik olaylarını yaşadığı zaman diliminde, ekran başında Gerçek Hayat Evi’ni seyrederken, kendini bir anda Gerçek Hayat Evi’nde editör olarak bulan Gazel Mercan. Kilo verebilecek mi iddiası ile babası tarafından cam fanusa kapatılarak bahis konusu yapılan obez İlbilge. Babası tarafından tüm hakları Gerçek Hayat Evi’ne devredilen Hümeyra. Yaşadıklarının intikamını almak için uygun zamanı beklerken, sokakta kalan çocukların hayatına dokunan, ne kadar istese de kötülük yapamayan, kahraman olmak üzereyken özgürlüğünü kaybeden Yusuf.

Gerçeğin Ortasında; 20 yıldır televizyon ekranlarında yer bulan, sosyal medyanın kullanımıyla birlikte farkında olarak ya da olmayarak her birimizin bir reality şov karakterine dönüştüğü günümüzü resmederken, arka planda neler oluyor neden oluyor sorularına cevap oluyor. Hırs/kar/başarı/başarısızlık cenderesinde başkasının hayatına müdahil olan hayatların zincirleme reaksiyon sonrası nasıl çıkmaza girdiğini resmediyor.

Şahande “Neden dürüst davranmıyorsunuz? Hikayede kendi siluetinizi gördünüz ve kendinizden kaçmak istiyorsunuz. Oysa öncelikle kendimizle yüzleşmeye ihtiyacımız var. Ben anlatırken kendimle yüzleşiyorum. Sizin yapmanız gereken de bu. Önce kendinizle yüzleşmek. Kendinden, yaptıklarından kaçan bir insanın ne kendine ne de başkalarına hayrı dokunur,” diyerek köşeye sıkıştırıyor Gazel Mercan’ı.

Gazel Mercan ise “Adım Şahande diyerek başladığı hayat hikayesine, Gerçek Hayat Evi’ndeki aşiret kızı Seyhan benim itirafıyla devam etmesi tanık durumundan çıkartıp hikayenin içine taşıdı beni. Her şey devamında yaşanacaktı. Seyhan’ın hikayesine tanıklığım ekran önünde başlamıştı ama devamında müdahil olmuştum. Bundan sonrasında dinlediğim hikayenin tanığı değil bizzat yaşayanıyım. Kendime rağmen yaşayanı,” diyerek itiraf ediyor. “Şahande’nin hikayesi kendi hikayemin içine düşürdü beni,” diye devam ediyor. “Yazdığım kurmaca romanlardan daha sarsıcı daha yakıcı hikayemin içine.” Anlarız ki Şahande ile karşılaşmasa yaşadıklarını yazmaya niyeti yoktur. Devamında yazdıkları ise neden okuruz/yazarız sorularına cevap gibi. “Hikayenin ortasındaysanız o bir hikaye değil kafa karışıklığıdır. Yaşarken, hayat hikayemiz devam ederken, yaşadıklarımıza anlam veremememiz çoğunlukla bu yüzdendir. Halbuki bu dünyadaki maceramız nihayetlendiğinde, yaşadığımız yaşayamadığımız her şey mana kazanır. Yazılı görsel fark etmeksizin kurmacanın gücü de buradadır. Karakter tekamülünü tamamlar, mutlu ya da mutsuz hadise bir şekilde sona erer çünkü kurmaca dünyasında. Sona ererken de hayatın şifresi çözülmüş hissi verir önce yazarına sonra okuyucusuna.

Şahande bile bile lades diyenlerden. Felaketine yürüdüğünün farkında ama söylediği bir yalanın içinde yaşamaya devam ettiği için dışına çıkması mümkün olmuyor. Yusuf’un hayatı babasının bir realiti şovda iftiraya uğramasıyla alt üst oluyor. İlbilgenin dramı doğduğu gün başlıyor. Evladın emanet olduğunu unutan bir babanın sahip olma hırsıyla kazanca dönüştürme planlarının geldiği nokta açısından etkileyici. Çocuğunun fotoğraflarını, videolarını doğduğu gün paylaşmaya başlayan, çocuğunun varlığını kazanca dönüştürmekte sakınca görmeyen, her türlü uyarıya kör sağır olanların izdüşümü gibi. “150 kiloluk İlbilge 55 kiloya inip 34 beden elbise giyebilecek mi?” Her şeyin dahil her şeyin serbest olduğu halka açık bir bahis İlbilge’nin kiloları. İlbilge’nin yaşadıkları, bahis süreci, perde sayfalarda kısa paragraflar halinde anlatılırken gerilim gittikçe yükseliyor. Sema Karabıyık romanlarına, kurgusuna aşina olanlar için İlbilge’nin sırrı düğümün çözüldüğü romanın sonunda gün yüzüne çıkıyor ki şapka çıkarmamak mümkün değil!

Başarılı değil mutlu olduğu mesleği yapmak isteyen Gazel Mercan’ın hikayesi roman yazma kararı ile başlıyor. İşinden istifa etmesi, hiç bilmediği yayıncılık dünyasında tek başına ayakta durma mücadelesi, yazar ajanı Erdal Bıçkın’ın teklifinden sonra dönüşü olmayan bir yola girmesi. Bu esnada ailesinde peş peşe kayıplar yaşaması. Bir çaresizlik anında kabul ettiği Gerçek Hayat Evi’nde editörlük yapma teklifi. Yapımcının Gerçek Hayat Evine katılanlar için sarf ettiği “doğaçlama yapabilmek kendilerini oynayabilmek için yönlendirilmeye ihtiyaçları var. Çünkü bu çocuklar kendilerini nasıl oynayacaklarını bilmiyor,” itirafı ise realiti şov dünyasına dair bilmediğimiz bir gerçekliğin kapısını aralıyor. Her karakterin gerçeğine temas etmek, sonrasında o gerçekleri kurgulamak. Tüm karakterlerin hikâyesi birbirinden ilginç başlangıçlara ve finale sahip. Seyircinin dikkatini çekmek, reyting hanesini şenlendirmek için feda edilen karakterlerden Metin ve Mehmet’in hikayesinden bile bir film çıkarmak mümkün.

Hayat hikâyesinin kontrolünü başkasına devredenlerin köleye, hikâyesinin kontrolünü elinde tutanların kahramana dönüştüğü bir dünya; Gerçeğin Ortasında. Reality şov dünyasının arka planına dair ilginç tespitlerin ve bilgilerin olduğu derinlikli bir roman.

Sema Karabıyık romanları diye bir gerçekten bahsedebiliriz rahatlıkla. Elinizden bırakmadan okuduğunuz romanların ortak özelliği, kitabın sonunda nakavt eden bir yumrukla karşılaşmak ve uzun süre kendinize gelememenin yanında felsefi alt metinlerinin güçlü olması. Felsefi güç roman ne hakkında sorusunun cevabıdır. Her biri farklı bir hikaye, farklı bir son. Birbiriyle kesişen hayat hikayeleri. Hikayelerin kesiştiği noktada diğerinin hayatını etkileyen karakterler ama farkında olarak ama farkında olmadan. Hayatlar kadar duyguların da çarpıştığı romanlar. Okuyucunun tüm dikkatini isteyen romanları okumanın ve anlamanın o kadar kolay olmadığını da ifade edeyim.

Esra Eflatun Yıldız Karaca
twitter.com/eflatunprenses

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder