SAYFALAR

8 Temmuz 2020 Çarşamba

İnsan olmak bireysellikten değil, biz olmaktan geçiyor

1987 doğumlu Emrah Doğru, Muş’ta doğdu. 2010 ile 2019 yılları arasında TRT haber muhabirliği yaptı. Sivil Toplum Kuruluşları tarafından ödüller aldı. Uzun süre çalıştığı Boşanma adlı ilk kitabını 2019 yılında çıkardıktan sonra Biz Olabilmek adlı ikinci kitabının Mayıs 2020'de 2. baskısı yayınlandı. Bir çok şehirde sosyal sorumluluk projelerine imza etmekle beraber 2018 yılından günümüze kadar kurucusu olduğu İnsanlık Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmenliğini üstlendi. Güncel olarak Habertürk’te haber muhabirliği görevi yapmaktadır.

Yazar ve muhabir Emrah Doğru Bey’in sosyal medya paylaşımında gördüğüm kitabı, en sevdiğim renk olma hasebiyle çokça dikkat çekiciydi. Kitabın görüntüsü, hayaller kurmaya sevk eden, ilham verici, asaletin, aynı zamanda romantizmin, duygusallığın, tutkunun, zenginlik ve zarafetin rengi mor rengin üzerinde, en büyük puntolarla dikdörtgen bir şeklin içinde "Biz" başlığı karşınıza çıkıyor ve hemen ardından “Anlayışlı olursanız seversiniz, seviyorsanız zaten anlayışlı olursunuz.” yazısı pek manidar olmuş. Seviyorsanız, seversiniz…

Mor renk hayal gücü ve maneviyatla ilgilidir, idealleri gösterir, iç gözlemsel bir renktir ve derin düşüncelere dokunmamıza izin verir. Işık tayflarında en yüksek titreşime sahiptir. Kitabın üzerinde mavi ve kırmızı renklerin olması aslında sen ve beni temsil edip, artı ve çarpı işaretleriyle, sanki sen ve ben harmanlanırsak biz olacağız gibi bir bilinçaltı mesajı da içermektedir. Yani mavinin ruhaniyeti ve bütünlüğü ile kırmızının enerjisi ve gücünü içeren mor renk, bedensel ve ruhsal enerjilerimiz arasında bir denge yaratan beden ve ruhun birleşmesidir. Mor, yaşamın anlamını ve manevi tatminini arayanlara yardım edip, farkındalığı arttırır, bizi daha yüksek bir bilince bağlar. Bu nedenle ruhun dönüşümü ile ilişkilidir. Renk psikolojisi perspektifinden bakıldığında ise mor renk veyahut eflatun, akıl ve duyguların uyumunu teşvik eder. Zihinsel dengeye ve istikrara katkıda bulunur. Akıl, mor renk etkisiyle ruhsal ve fiziksel dünyalar arasındaki düşünce ve etkinlik arasında bir bağlantı kurar. Mor renk egodan yoksun, duyarlılığı ve şefkati teşvik eden koşulsuz ve bencil olmayan sevgiye ilham verir. Kitabı henüz görür görmez bu hisleri vermesi kitabı 2-3 saat içerisinde bitirmenize sebebiyet veriyor. Kitabın deri dokusu ise dokunsal olarakta kitapla iletişim halinde kalmanızı da tetikliyor. Hiç sıkılmadan okuduğum bu kitap; kelimelerle anlatılamayan fedakarlık ve karşılıksız sevgiyi, tarif eden “anne”lere ithafla başlıyor.

Kitabın genel içeriğinde insanoğlunun geçici dünyadaki varoluş gayesini, beklentileri, aile kültürü, evlilikleri, nasıl eş seçmeli, evliliklerde veya ilişkilerde nasıl biz olunur, mutlu kalabilmenin yolları ve sürdürülebilirliği, adet ve örflerimiz, dini inançlarımıza göre aile yapısı, evlilik gerekli midir, hayırlı insanın kim olduğu, aile bağlarının nasıl güçlenebilirliği gibi soru ve konular hakkında, genişçe cevaplar bulabileceğmiz 95 sayfalık her evliliğin ve insanlığın başucu niteliğinde bir eser.

Kitabın akışı genel olarak, insanoğlunu alıp tefekkür yolculuğuna çıkarıyor ister istemez. Sıkılmaya fırsat vermeden kıssa, hikaye, söyleşi gibi edebi anlatımlara başvuruyor. İçinde Hadisler, Ayetler ve ünlü yazar ve düşünürlerin sözlerinden de alıntılar yapıp, nasihatli bir dille anlatıma katkı da bulunuyor.

İlerleyen sayfalardaki “Güzeller Güzeli Hifa Hatun’un Hikayesi” ve “Eşinden Önce Cennete Kavuşan Sad’ın Hikâyesi” duygu yoğunluğu yaşatmakla birlikte kitabın yürek burkan kısımı gibi görünen Sad’ın insanların onu horlanmalardan daha acısı, yüzünün siyahlığından ötürü Hz. Peygamber (s.a.v.)’e cennete girmesine engel mi sorusuydu safiyane dünyası içinde. Ve hikâyenin sonunda Allah (c.c.) Teâlâ’nın onu Cennet hurilerine layık görmesi yürek ferahlatırken, kimseyi hor ve aşağı görmemiz gerektiğini, belkide beğenmediğimiz insanların bizden kat ve kat hayırlı olduğunun bilincine de varmamıza vesile oluyor.

Hülya Koçyiğit, Muhterem Nur, Hakkı Bulut, Kezban Hatemi, Hüseyin Keskin, Rukiye Karaköse, Erol Erdoğan ve Said Ercan gibi ünlü, psikolog, avukat, siyasetçi gibi farklı kesimlerden söyleşi şeklinde tavsiye alınarak oluşturulan kitabın son kısmı da yazarın tavsiyelerinin diğer insanlar tarafından onaylar nitelikte olması, kitabın bütünlük, güvenilirlik ve insanoğlunun yalnız olmadığı hissini pekiştiriyor. Kitapta eleştirebilecek bir şey buldum elbette. Birkaç küçük imla hatası.

Özetleyecek olursak ve düşündürdüklerini ele alırsak Biz Olabilmek için şunları söyleyebilirim:

İnsan olmak bireysellikten değil, biz olmaktan geçiyor. Bağımlı değil karşılıklı bağlılık olursa ancak ilişkiler sürdürülebilir ve sağlıklı oluyor. Nitelikli beraberlik için insanların birbirlerine karşılıklı vakit ayırmaları gerekiyor. Sevmenin yolunun kanaat ve şükür sahibi olmaktan geçtiğini, sözde değil özde olursak zaten seveceğimizi, seviyorsak da aksi olmamızın mümkün olmadığının bilincine ulaşıyorsunuz. Eğer seviyor”muş” gibi yaparsak, hayatımızda “muş” gibi yapan insanlarla beraber oluruz. Ah’lanıp vah’lanmamak için sözde değil özde olmak, “biz” olabilmek dileğiyle…

Hayrunnisa Nur Kabuk
hayrunnisa1nur@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder