SAYFALAR

14 Ocak 2020 Salı

Erkekler için duyulan kaygılar alarm düzeyine geldi

Ünlü psikolog Philip Zimbardo ve Y kuşağından genç çalışma arkadaşı Nikita D. Coulombe "Bitik Erkekler: Teknoloji Erkekliği Nasıl Sabote Etti?" (Pegasus Yayınları, Temmuz 2017) kitabında Batı'da özellikle genç erkekler için duyulan kaygıların alarm düzeyine geldiğini söylüyor. Eğitimdeki büyük hayal kırıklığını ve iş dünyasında erkekler aleyhine ortaya çıkan gelişmeleri, artık erkeklerin çalışmak da istemediğini kanıt olarak gösteriyor.

Bir kurbağa bir çanak kaynar suya konulduğunda aniden dışarı zıplayacaktır ancak su, soğuk suyla değiştirildiğinde ve giderek ısısı arttırıldığında kurbağa tehlikeyi fark etmeyip ölene kadar pişecektir.”. Her ne kadar zamanın ne getireceği bilinmese de verdikleri örnekten de anlaşılacağı gibi istikbal pek parlak değildir. Kılavuz gerektirmeyen batılı genç erkekler köyünde kabaca görünenler şunlar:

Batı toplumları, erkeklerin ayakta durmalarını, kendileri için sorumluluk alan, ülke ve toplumlarını geliştirmek için başkalarıyla birlikte çalışan, etkin yurttaşlar olmalarını istiyorlar.”. Ama bir yandan da genç erkeklere hedeflerine tutunmaları ve motivasyonlu olmaları için gereken desteği ve mekânı tanımıyorlar. Genç erkeklere heyecan verici video oyunları ve internet pornografisine serbest erişimden başka neredeyse bir şey sunulmuyor. El birliğiyle genç erkeklerin entelektüel ve sosyal becerilerini engelliyor, gelişme imkânlarının önünü kesiyorlar. Zimbardo’ya göre günümüzde kadın hareketine benzer, erkeklerin dertlerini dile getiren bir erkek çabası yok ama politik ve ekonomik yaşamın daha çok kadınların ihtiyaçlarını göz önünde bulundurduğu çok açık. Testosteronu (erkeklik hormonu) düşüren, östrojeni (kadınlık hormonu) arttıran çevresel fizyolojik değişimler ve medya etkileri söz konusu. Okullarda erkeklerin ilgisini çekecek bir müfredat yok. Bunların yanı sıra toplumsal yaşamda belirgin bir babasızlık kendisini hissettiriyor; ekonomideki gerilemeye bağlı olarak işsizlik, erkeklerin başına bela oluyor.

Sonuçta, birçok genç erkekte amaca yönelme ve temel sosyal beceri eksikliği ortaya çıkıyor. Eğitimde tam bir hayal kırıklığı yaşanıyor, genç erkeklerin kızlar karşısındaki başarısızlıkları katlanarak artıyor. Çalışmaktan vazgeçen adamlar kitlesi ortaya çıkıyor. Yirmilerindeki ve hatta otuzlarındaki birçok genç ailesiyle yaşıyor. Okul başarısı, kariyer yapmak ve evlenmek artık umurlarında olmuyor. Ergenlik uzadıkça uzuyor, genç adamlar belirsizliklerle dolu dünyaya girmektense, evde ailesinin güvenli sınırları içinde kalmayı yeğliyor.

Sadece ev değil batı dünyasında genç erkeklerin kalmayı yeğledikleri yerler. Sosyal hayatta rekabet etmektense erkek erkeğe dayanışma içine girebildikleri maço gruplar içinde sosyal bir yoğunluk halinde yaşamayı tercih ediyorlar. Video oyunları oynamayı ve porno izlemeyi de seviyorlar. Bu alanları kendilerini gerçek hayata ve ilişkilere göre daha güvenli hissettikleri, sonuçları kontrol edebildikleri, reddedilme korkusunun olmadığı ve becerileri için övgü aldıkları yerler olarak görüyorlar.

İnternet pornografisine ve video oyunlarına bağımlı gençlerde alkol ve uyuşturucuya bağımlılık da artıyor. Alkol ve uyuşturucudan farklı olarak porno ve video oyunlarına bağımlılık, sürekli yenlik ve uyarılma ihtiyacı bir tür uyarılma bağımlılığı ortaya çıkarıyor. Sonuç olarak genç erkekler, olağan sosyal aktivitelerden vazgeçiyor, izole oluyorlar, sosyal beceri geliştirme ve empati kabiliyetlerine ket vuruluyor. Ellerindeki akıllı telefonlar ve okulda geçirilen zamandan fazlasını karşısında geçirdikleri medya, bu süreci körüklüyor. Web üzerinden erişilen ve her an yanlarında olan sanal depolama alanları sayesinde geçmişe ya da geleceğe değil şimdiki zamana odaklanıyorlar. Acil ihtiyaçları dışında etraflarındaki dünya onları ilgilendirmiyor. Erkek çocuklarında artan dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve obezite sorunun bunlardan bağımsız olduğunu düşünmek tam bir safdillik olur.

Elbette Batı’dan özellikle ABD ve İngiltere’den bahsediyoruz. Şüphesiz bu sorunlar belli ölçülerde de kızlarda da var. Bizde durum tam böyle değil biliyoruz ama tam olarak ne oluyor bilmiyoruz. En iyisi, şu problemleri teker teker ele almak ve daha ayrıntılı konuşmak…

Akıllı telefonlar sanıldığı gibi hafızamızı ve aklımızı artırmıyor. “Bir kültür olarak, sürekli dikkat kabiliyetimizi yitiriyoruz. Dış kaynak kullandıkça elimizde kalanlar azalıyor ve karşılığında daha az şey biliyoruz.”. Bilgi çağında yaşadığımızı, her türlü bilginin artık bir tuşa basma mesafesinde olduğunu söylüyoruz ama aslında yaşanan bir çeşit bilme yanılsaması. Herhangi bir şeyle ilgili yüzeysel bilgiye sahip olduğu halde, her şeyi bildiğine inanan kitle giderek artıyor. Bu büyük tehlike aslında…

Erkek öğrencilerin okul başarıları giderek düşüyor. Erkekler gerek okulda gerek hayatın diğer alanlarında başarılı olmak için eskiden daha çok rekabet ediyorlardı ve daha çok motivasyona sahiplerdi. Bir iş sahibi olmak, kendi ailesini kurmak, uzun vadeli hedefler belirlemek ve kariyere odaklanmak için çabalıyorlardı, artık bu hallerinden eser yok. “ABD tarihinde ilk defa erkekler babalarından daha az eğitim alıyorlar. Üstelik akademi artık daha çok kadınların uğraşı… Kadınlar, erkekleri her düzeyde alt ediyorlar, ilkokuldan üniversiteye kadar…”. ABD’de okullardaki en başarısız öğrencilerin %70’ini erkekler teşkil ediyor. “Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu” tanısı oranları, her yıl %5’lik artış kaydederek ilerliyor. Bu rahatsızlık, erkeklerde 2-3 misli daha fazla. Özel eğitim tedavi programlarına katılan öğrencilerin üçte ikisi erkek. Bu, zekâ probleminden ziyade, çaba göstermemeye ve heves duymamaya bağlı olarak ortaya çıkan bir sorun…

ABD’deki eğitim istatistikleri ve sonuçların tüm dünyada benzer bir durum sergilemeye başlaması, Zimbardo’nun feryat etmesine neden oluyor: “Artık bir uyanma çağrısının vakti geldi. Genç erkeklerin yeterli akademik performans gösteremediklerini her ülkede duyurmalıyız. Eğer yakın zamanlarda düzeltici adımlar atılmazsa erkekler, aileleri, toplumları ve hatta uluslarının kaderi için sonuç felaket olabilir.

İş hayatında da durum farklı değil. “Protestan iş ahlakı, genç erkeklerin zihinlerinden ne zaman uçup gitti?” diye soran Zimbardo’yu karşılaştığı rakamlar ürkütüyor. “2000-2010 yılları arasında, Amerikan gençleri arasında işgücüne katılım oranı yüzde kırk iki oranında azaldı ve 20 ile 24 yaşları arası işçi sayısı yüzde 17 düştü… ABD’deki 25-34 yaş arası erkek işsizliği, 1970’tekinin iki katından daha fazla. İtalya, Fransa, İspanya, İsveç ve Japonya gibi diğer ülkeler, işsiz genç erkeklerde beş kattan daha fazla artış gördüler. OECD kayıtları, yirmilerinin sonları ve otuzlarının başlarındaki erkeklerde küresel işsizlik oranının 1970’de yüzde 2’yken 2012’de yüzde 9’a çıktığını gösteriyor. Bu çok yüksek artış ve milyonlarca genç erkeğin çalışmıyor olduğu anlamına geliyor.

Hal böyle olmasına rağmen işin ilginç yanı, genç erkekler bir şeyler yapmak için bir türlü harekete geçmiyorlar. Bununla kalsalar iyi hem çalışmıyor hem her şeyi hak ettiklerini düşünüyorlar. “Bazı erkekler, salt erkek oldukları için kendilerine birçok şeyi hak olarak görüyorlar. Üstelik bu ayrıcalığı kazanmak için hiçbir şey yapmalarına gerek yok. Birçoğu artık anne ve babalarıyla, bir eş veya hayat arkadaşıyla olan ilişkisinde uzun vadeli sığınak arıyor. Şaşırtıcı derece yüksek sayıda erkek, para getirecek işlerde çalışmayı istemiyor gibi görünüyor, hatta yaşam alanlarını düzenli tutacak temel ev işlerine bile yardım etmiyorlar. Bu adamlar etrafta dolanıp ‘kendi şeyleri’ni yapmaktan memnun ancak geleneksel olarak ‘iş’e benzeyen hiçbir şey icra etmiyorlar. Bu adamların bazıları, başkasına bağımlı olmayı bir toplumsal başarısızlık değil, bir başarı olarak” görüyorlar… “Bu adamlar, David Beckham, Michael Phelps ve Mark Zuckerberg gibi her şeye sahip görünen, başarılı, medyatik ünlüler ve kişiliklere özeniyor gibiler ancak gördükleri ve hayran oldukları şey, sadece arzulanan sonuç ve ürünler…

Velhasıl kelam, genç erkekler artık erkek olmanın anahtarını sorumlulukta arayan, başkalarını, ailesini düşünen ve onlara zarar vermemek için çabalayan, sadakati önemseyen, oyuna değil işe öncelik veren kimseler olmaktan çıkıyorlar. Sadece bunlarla kalsa iyi artan pornografi, oyun ve madde bağımlılığı, obezite oranları da hesaba katıldığında tam bir “erkek sorunu” karşımıza çıkıyor.

Bunları düşünürken ülkemizdeki yüksek genç işsizlik oranları aklıma geliyor. İşsizlikle, sadece istihdamı artırarak baş etmeye çalışan yöneticilerimiz, ilgililer, keşke sorunun çok daha çetrefil olduğunu bilseler diye geçiriyorum içimden.

Erol Göka
twitter.com/erolgoka
* Bu yazı daha evvel Yenişafak'ta yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder