SAYFALAR

11 Eylül 2019 Çarşamba

Alevî-Bektaşî ilim sahası ona çok şey borçlu

Dünyaca ünlü Türkolog Irene Melikoff, Azerbaycanlı bir baba ve Rus balerin bir anneden 7 Kasım 1917’de Sovyet devriminin doğduğu gece Petrograd’da (St. Petersburg) dünyaya geldi. Devrimden sonra mal ve mülklerine el konulması neticesinde önce Finlandiya’ya sonrasında kısa süreliğine İngiltere’ye nihayetinde Fransa’ya yerleşti. İngiliz ve Fransız kültürleri ile yetişen Melikoff babası sayesinde de doğu kültürünü tanıdı.

Ömer Hayyâm, Kur'an ve Hâfız Divanı’nı okuduğunda henüz çocuk yaşlarda olan Melikoff, Kafkasya ve doğu sevgisini bu erken yaşlarda tattı. Sorbonne’da İngilizce lisansı ve Ecole Nationale des Langues Oriantales'de Doğu dilleri eğitimi aldı. Birlikte eğitim gördüğü isimler Türkoloji dünyasının en özel insan grubunu oluşturuyordu: Avusturyalı Andreas Tietze, Fransa’dan Louis Bazin ve İngiliz Bernard Lewis

İrene Melikoff’un bu dönemde en önemli hocaları Claude Cahen, Adnan Adıvar ve Jean Deny idi. Adıvar adının hayatında özel bir yeri olduğunu Melikoff çok sık vurgulamıştır. Birlikte eğitim gördüğü isimler o dönem sürgünde olan Adnan Adıvar’dan çok şey öğrendiklerini, bilgisinden etkilenmemenin mümkün olmadığını ondan Goethe’den Faust’u bile dinlediklerini belirtmişlerdir. Diğer bir ünlü hoca Türk gramerini yazan Jean Deny idi. 1928 ‘de Atatürk’ün ölümünden sonra Türkiye’ye dönen Adıvar ailesi aracılığıyla Matematikçi Salih Zeki’nin oğlu Faruk Sayar ile tanıştı ve 1940 yılında evlendi. Melikoff’un Amerikan kız kolejinde görev almasıyla İzmir, eşinin görevi nedeniyle Mersin, İstanbul ve Ankara’da oturdular. Kendisine zor geldiğini anlattığı bu uzun yıllardan sonra Fransa’ya dönen Irene Melikoff, Ecole Nationale des Langues Oriantales’de Farsça Bölümü’nde yarım kalan eğitimini tamamlamaya gittiğinde yıl 1948 idi.

Bu sırada Düsturname-i Enverî’yi incelediği çalışması onun ilk kitabı oldu: Le Destan d’Umur- Pacha (Paris 1954).

Düstur-nâme-i Enverî, M. Halil Yinanç tarafından 1928 yılında oldukça ilginç hikâyesi ile yayımlanmış, Melikoff tarafından Bizans ve diğer kaynaklarda yer alan bilgilerle karşılaştırmalar yapılarak değerlendirilmişti. Bu çalışma hayatında dönüm noktası olmuş Ulusal Araştırmalar Merkezi’nde görevlendirilmişti. Hemen ardından doktora çalışmasına başlayan Melikoff bu defa kendine Türk dünyasının en özel destanlarından birini Danişmendnâme’yi seçmişti. 1957 yılında aldığı doktora derecesi, daha sonra La Geste de Melik Danişmend-etude critique du Danişmendname (Paris 1960) adıyla kitaplaştırılmış ancak kitap ülkemizde halen yayımlanmamıştır.

1968 yılında Strazburg Üniversitesi’nde çalışmaya başlayan Melikoff 1986 yılında emekli olana dek burada Türkoloji alanında çalışmaya devam etti.

1962 yılında Abu Muslim, La “Porte-Hache” du Khorassan dans la tradition epique turcoiranienne (Paris) yayımlandı ve Türkçeye bu kitap Türk -İran Destan Geleneği’nde Horasan Teberdar’ı Ebu Müslim adıyla çevrildi.

Melikoff’un bu ikinci incelemesi Abbasi İhtilalini Horasan bölgesinde siyah sancağı açarak başlatıp Emeviler'i yıkan Ebu Müslim’in ve çevresindekilerin destansı anlatısını kapsıyordu.

1968’de Strazburg Türk Araştırmaları Enstitüsü yöneticiliğine getirildi. Aynı yıl içinde Alessio Bombaci’nin Türk Edebiyatı Tarihi’ni Fransızca'ya çevirdi ve bu yıldan itibaren ömrünün geri kalanını adayacağı Türk Halk İslamlığı ve Alevi-Bektaşi araştırmalarına ağırlık vererek bu konuda zengin bir yayın dizisinin oluşmasını sağladı.

Kendi ifadesine göre, “Türkiye’de Sünni İslam’ın dışında ikinci bir İslam anlayışının gizliden gizliye yaşamakta olduğunu" fark etmiştiBu onu oldukça heyecanlandırmıştı. Bu zümreleri yakından tanımak isteği kendisini oldukça meşgul etmişti der Ahmet Yaşar Ocak.

Hocası Claude Cahen gibi çok büyük bir Selçuklu ve Şarkiyat uzmanının metodundan etkilenerek yaptığı çalışmalara ek Fuad Köprülü’yü tanıması hayatının dönüm noktalarından biri olarak görünüyor. Enstitüde Cahen’den boşalan yöneticilik görevine getirildikten sonra hemen her yıl asistanı ile Türkiye’ye geliyor, alan araştırmaları yapıyor, çeşitli Alevi-Bektaşi gruplarıyla diyalog kurarak gözlemlerde bulunuyor, veriler topluyor onları anlamaya çalışıyordu. İrene Melikoff tam otuz yıldan fazla bir zamanı Alevi- Bektaşi araştırmalarına vakit ayırarak geçirdi. Bilimsel seyahatler, araştırmalar, telif faaliyetleri, kongre ve sempozyumlara katıldı. Türkoloji ve Fars bilimleri arasında birçok bilim insanı yetiştirdi, Ortaçağ Türkiye’sinde Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasındaki kültürel ilişkiler ve alışverişler üzerine oldukça değerli araştırmalar yayımlayan Michel Balivet, tasavvuf tarihi alanında oldukça değerli çalışmalar sunan kitaplarından bazıları ülkemizde yayımlanan Thierry Zarcone ve Türkiye’de Türk tasavvuf tarihi alanında en yetkin isim Ahmet Yaşar Ocak bunlardan bazılarıdır.

Ebu Müslim ile başlayan bu çalışmalar dizisi içinde 46 makalesi yer alırken, 1970 yılında Strazburg’da kurduğu Turcica Araştırmalar dergisinde 19 makalesi daha yayımlandı. Bu dergide kendi araştırmaları ile birlikte Batı dünyasının ünlü Türkologlarının bilgilerini ve görüşlerini dünyanın farklı yerlerine taşıdı.

1992’de, Sur les traces du soufisme turc: recherches sur l’ Islam populaire en Anatolie adlı kitabı yayımlandı. Aynı yıl eserin çevirisi, “Uyur İdik Uyardılar: Alevilik Bektaşilik AraştırmalarıAttila Özkırımlı ve Server Tanilli'nin sunuşları ve Turan Alptekin çevirisiyle Türk okuyuculara ulaştırıldı. “Bektaşiler tarikatı ve Hacı Bektaş’a bağlı zümreler: Probleme toplu bakış”, “Aleviliğin temelleri”, “Kızılbaş problemi”, "Alevi âdetleri üzerine notlar: Bazı Orta Anadolu kutlamaları dolayısıyla”, “Alevilerin bir âdeti üzerine araştırma: Musâhib-Ahiret kardeşi”, “Anadolu’da cemaat dışı İslamlık: Örf-dışılık, inanç karışması, -Gnose-”, “Bektaşi-Alevi senkretizmini oluşturan öğeler üzerine araştırmalar”, “Bulgaristan’da Deliorman Kızılbaş Topluluğu”, “Anadolu Sûfiliğinin Orta Asya kökleri”, “Ahmed Yesevî ve Türk halk tasavvufu”, “Astar-âbâdlı Fazlullah ve Hurûfiliğin Azerbaycan’da, Anadolu’da, Rumeli’de yayılışı”, “İlk Osmanlıların sosyal kökeni”, “Bir kolonileştirmeci dervişler tarikatı Bektaşiler: Sosyal rolleri ve ilk Osmanlı sultanlarıyla bağlantıları” ve “1826’dan sonra Bektaşiler Tarikatı” başlıkları, kitapta ele alınan olgunun geniş çerçevesini çizmektedir. Irene Melikoff, bu seçtiği makaleler derlemesi kitabını "bir sentez çalışması doğrultusunda varılan ilk duraklar” olarak tanımlar.

1995’te yine Isis yayınları dizisi içinde De l’ epope au mythe-Itineraire Turcologique adlı seçkisi yayımlandı. Kitap, “Destan”, “Edebi İncelemeler”, “Tarih ve belgeler “ ve “Masal” başlıkları altında, konuların önümüzde daha belirginleştiği yirmi yazısında bir araya toplamıştı. Bu kitap Melikoff’un ölümünde kısa bir süre önce, 2008 yılında Destan’dan Masal’a Türkoloji Yolculuklarım adı ile Demos Yayınları tarafından Türkçeye çevrilebilmişti.

Yazarın 1998 yılında Brill tarafından yayımlanan Hadji Bektach-Un Mythe et ses Avatars adlı çalışması ise Hollanda’da basıldığı yıl, ülkemizde Hacı Bektaş: Efsaneden Gerçeğe adı ile 1998 yılında Cumhuriyet Kitap tarafından Turan Alptekin çevirisi ile yayımlanmıştır. Ancak kitap yeni baskılarını uzun yıllardır yapamaması nedeniyle temin problemleri olan fahiş fiyata bulunabilen bir kitap durumuna getirilmiştir. Bu kitap onun Alevilik Bektaşilik hakkındaki bütün araştırmalarında ele aldığı konuların ve vardığı sonuçların bir özeti durumunda olan monografisidir. Aleviliğin inanç ritüellerinin kökenlerini irdelemeye çalışmış, oldukça farklı tezlerin ortaya atıldığı, etkilendiği Köprülü’nün çizgisinde devam eden ancak son derece titiz bir metotla, sosyolojik ve antropolojik verileri özel bir analiz yeteneğiyle kullanarak ortaya çıkarttığı bir kitaptır. Anadolu halk İslam anlayışının köklerini Orta Asya ve Şamanizm çerçevesinde ele almış ve teorisi bu çerçevede şekillenmiştir.

Au Banquet des Quarante: Exploration au Coeur du Bektachisme et Alevisme (Les Editions Isıs, İstanbul 2001) adlı çalışması: Kırklar’ın Cemi’nde adıyla Demos Yayınları tarafından Türkçe okuyucuya kazandırılmış, 1970 yılından beri süren Alevilik Bektaşilik üzerine yazdığı yukarıda verilen sayıda makalenin çok azı ülkemizde belirtilen kitaplar vasıtasıyla okuyucuya sunulabilmiştir.

Geçirdiği beyin kanaması neticesinde tedavi gördüğü Strazburg Haute-Pierre Hastahanesi’nde 8 Ocak 2009’da İslam takvimine göre, Hz. Hüseyin’in şehadetinin ertesi günü 11 Muharrem 1430 tarihinde 91 yaşında aramızdan ayrılan Melikoff; her zaman saygıyla hatırlanacaktır. Onun ülkemizde ve hatta batı biliminde olan sağlam yerinin asıl sebebi, hayati bir öneme sahip olduğu artık anlaşılan Alevilik ve Bektaşilik alanındaki araştırmalarını ve saha çalışmalarını Türkoloji’nin içinde değerlendirerek bir sisteme oturtmuş olmasıdır. Köprülü ile başlayan bu çalışmalar Melikoff sayesinde bir bilim konusu olmuştur. Üstelik bunu temelsiz anlatılardan ve spekülasyonlardan kurtarmış olması ayrıca kayda değerdir, hem Türkiye hem uluslararası Türkoloji sahası ve ülkede bulunan Alevî-Bektaşî nüfus ona bu anlamda çok şey borçludur.

Olgay Söyler
twitter.com/olgaysyler1
* Bu yazı daha evvel BirGün Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder